Yaratılışçılık; insanlığın, yaşamın ve evrenin, varlığı önceden kabul edilmiş doğaüstü bir güç tarafından yoktan meydana getirildiği inancıdır.1 Yaratıcı güç, tarih boyunca birçok farklı şekilde isimlendirilmiştir.
Yaratılışçılık terimi, "tanrıcı evrim" inancındaki yaratılışçılık kavramı ile karıştırılmaması için zaman zaman dinî yaratılış veya kitabî yaratılış olarak da ifade edilir2. Bu madde kapsamında, yaratılış kelimesi "belli bir doğaüstü eylem sonucu yaratılışı" ifade etmek için kullanılacaktır.
Yaratılışçılığın tarihsel gelişimine yönelik iki temel yaklaşım vardır. İlki dinlerin de tarihsel bir süreçte gelişip ortaya çıktığını savunan evrimci görüştür3. Bu görüşe göre Paganizm dönemindeki çok sayıda tanrı; yaratılışa göre küçük sayılabilecek yağmur, fırtına, bereket, koruma vb. işlerin tanrısı iken, tek tanrılı dinlere geçiş ile birlikte bütün insanüstü güçler tek bir tanrıda toplanmıştır ve yaratma eylemi de "yoktan var etme" gibi soyut bir düzeye evrimleşmiştir4. (Görsel, Tanrının tarihi 1)
Bu görüşü savunanlar arkeolojik kalıntılardan elde edilen metinler ve eski toplumların efsaneleri ile tek tanrılı dinlerde öne sürülen "yaratılış süreci" hakkındaki benzerlikleri kanıt olarak göstermekte ve aralarındaki öncelik ve sonralık durumunu da yaratılış inancının evrimi için bir kanıt saymaktadır. Yaratılış inancı her toplumda görülebilen geleneksel bir görüş olmakla beraber, bu inancın günümüz dünyasında görüldüğü şekliyle, Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an anlatılarına da kaynaklık ettiği düşünülen ilk örneklerine Sümerlerden kalan metinlerde rastlandığı söylenir. Sümerlerin yaratılış efsanesi olan Adapa efsanesine göre evren büyük bir su üzerinde iken içinden bir dağ çıkar, yer ve gök birbirinden ayrılır.5 Türk yaratılış efsanesi olan Kayrahan ya da öteki adıyla Altay yaratılış destanı da Adapa'nınki ile eş bir öykü sunmaktadır6. Bu anlayışa göre Yeni yaratılış inançlarında, Sümer orijinli; Zerdüşt, Yahudi ve İslam kaynaklarına da değişerek geçmiş olan dini metinlerdeki; 7000 yıl önce, dünya merkezli evrenin 6 günde yaratılması; çamurdan Âdem'in, onun kaburga kemiğinden de Havva'nın yaratılması imgeler gibiymişçesine yorumlanır veya mecazi ifadeler olarak algılanır.
İkinci yaklaşım ise tek tanrılı dinlerde sıkça görülen ve İslam felsefesinde "sudûr" diyebileceğimiz bir yaklaşımdır.7 Buna göre her kişi inanç gereksinimi ile doğar, daha doğrusu bu gereksinimin farkına vardığı düzeyde "kişi" olur. Örneğin bir kişi yemek, içmek, yürümek vs. gibi eylemleri gerçekleştirmek ve varlığını sürdürmek için duyularına güvenmek durumundadır. İnsan eğer ki bu duyularının ona sunduğu verilerin "mutlak doğru olmadığını" örneğin gözünün "su altındaki nesneleri olduğundan farklı yerde gösterdiğini, bir bardaktaki kaşığı kırık gösterdiğini, duyduğu seslerin yankı yüzünden başka yerlerden geldiğini sandığını" fark etmesi ile bunlara ancak belli düzeyde "inanabileceğini" anlaması ve bu "inanç" olmadan da kendisine güvenerek ve başarılı bir sonuç elde etmeyi umarak hiçbir şey yapamayacağını anlaması ile olur. Kişi bundan sonraki süreçte de önce inancını irdeler ve sonunda bunu nasıl kazandığı üstünde düşünmeye başlar. Bu düşünce sürecinin sonunda da sırasıyla kendi varlığının özüne "ruhuna" ve tanrı kavramlarına ulaşacaktır. Kişinin bu yolculuğu büsbütün tek başına yapabilmesi de olanaklıdır ancak bu konuda dışarıdan destek alması da olanaklıdır ve kişiye kolaylık sağlar. Tek tanrılı dinlere göre ilk insanlar sayılan Âdem ve Havva'dan bu yana kişiler bu yolculuğa çıkmakta ve bunu sonuçlandırabilenler arasından son derece seçkin olanları "Tanrı'nın elçileri" olarak seçilmektedir8.
Öte yandan bu sürece kendisini sokmayan ve insanlığının ötesinde kişiye dönüşmekten kaçınma eğilimi gösterenler tanrı kavramını olduğu gibi benimseyemediği için başkalarından duyduğu ancak kendi içinde bir anlam veremediği bu kavramı parçalar böler ve bildiği şeylere benzetir. Böylece putperestlik ya da Batı'daki adıyla paganizmin ortaya çıktığı düşünülmektedir. Başka bir deyişle ilk kuram; tanrı ve yaratılış düşüncesinin insanların toplumsal evrimi sürecinde gelişerek "tek tanrıcılığa" ve "yoktan var olmaya" evrimleştiğini öne sürerken9, tek tanrılı dinler açısından evrim sürecinin tersine işlediğini ve zamanla gerçek din ve "yaratılış" anlayışının yıpranarak "çok tanrılı" ve parçalanmış bir yaratılış ve yaratıcı anlayışının türediğini ileri sürmektedirler10. Bu bağlamda yaratılışçılığın tıpkı dinler gibi her dönemde yeniden tasarlandığını söylemek mümkündür. Bu modelde evrimin reddi ve evrenin varoluş teorileri arasından big bang teorisinin tek ve bilimsel gerçek gibi kabul edilmesi belirleyicidir. Eğer evrim olduğu gibi benimseniyorsa deist bir yaratılış anlayışından, herhangi bir gerekçe ile reddediliyorsa da teist bir yaklaşımın benimsendiği söylenebilir.
İslam ve din felsefesi özelinde üzerinde durulması gereken bir başka nokta da özellikle Ehli sünnet itikadında benimsenen ancılık (occasionalism) anlayışıdır. Buna göre evren deist görüşlerin tersine her an yaratıcı tarafından yeni baştan yaratılmakta ve ayakta tutulmaktadır. Bizim geçmişe ilişkin düşünce ve anılarımız da içinde yaşadığımız an içinde bizim beynimize yaratıcı tarafından yaratılarak konmaktadır. Dolayısı ile bizim, geçmiş ve şimdi hakkında bildiğimizi sandığımız her şey, ancak yaratıcının bize sunduğu ve beynimizin içinde beynimiz ile birlikte sürekli yeniden yarattığı düşüncelerden başka bir şey olmamaktadır. Özellikle İslam'ın tevhid11 ilkesine iltifat eden bu anlayışın toplumları yazgıcılığa sürüklediğine ilişkin yaygın bir kanı vardır. Ancak özellikle tarih felsefesi ve batı sömürgeleşmesi12 üstüne yapılan çalışmalar bu durumun tersini söylemekte ve bu savı oryantalizm saymaktadır. Çünkü böyle bir inanç, sudûr konusunda da değindiğimiz "inanç gereksinimi" ile birlikte ele alındığında kişiyi evrende gördüğü her şeye karşı huşu ve merak duymaya yönlendirir. Her şeye hayretle bakıp duyuları ile fark ettiklerinin ötesinde neler barındırdığını öğrenmeye çalışan kişinin de yazgıcılığın pençesine düşüp kendini yaşamın akışına terk etmiş tembel ve edilgin bir yaşam sürmesi ancak ve ancak ağır bir vurgun ve hayal kırıklığı yaşaması durumunda olanaklıdır.
Evrenin ve insanın Yehova, Tanrı veya Allah tarafından yaratılışından Tanah'ta, Eski Ahit'te ve Kur'an'da bahsedilir. Eski Ahit hemen hemen Tanah'la aynı olduğu için Hristiyanlık ve Musevilikte yaratılış kavramı aynıdır. Tanah ve Eski Ahit'te yaratılıştan "Tekvin" (Yaratılış) kısmında bahsedilir 13. İbrani takvimi Tanah'a göre dünyanın yaratılış yılı olan 2017'ye göre 5777 yıl önce başlar. Kur'an'da ise evrenin 6 günde yaratıldığı söylenir ancak Allah indinde 6 günün bize göre "bin yıl" sayılabilecek kadar ölçülmesi güç bir uzun zamanı kastettiği de yine Kur'an'da geçmektedir. Bakara suresi 30-33 ayetlerinde de insanın dünyaya "halife" olmak için yaratıldığı belirtilir. Hatta aynı ayetlerde insanların orada kan dökeceğine ilişkin, melekler Allah'a çekincelerini belirtir. Ancak yaratılan ilk insan olan Âdem, meleklerle yarışıp onların bilmediği şeylere "adlar" verdiğinde Allah, melekleri Âdem'e secde etmek durumunda bırakmıştır14.
Dünya ve üzerinde yaşayan insan dahil canlıların yaratılması birçok dinî inançta farklı olaylar değildir ve eş zamanlı yaratılışlardır. Zaman için değişik tarihler verilir. MÖ 3761, 4004, 4100, 4119, 5044 gibi. Yaratılış üzerinden 1654 yıl geçtiğinde Tanrı insanları sapıttıkları gerekçesiyle Nuh tufanı ile cezalandırır.15
Bazı hadislere göre dünyanın (insanlığın) toplam ömrü 7 bin yıldır ve Muhammed’in zamanına kadar bunun 5.600 yılı geçmiştir:
Yaratılış kavramının en sıkı ilişki içerisinde olduğu Hristiyanlık kolu Köktenci Hristiyanlıktır. Bu kolda Tekvin'in yaşam türlerinin ortaya çıkışı hakkında mutlak gerçekleri yansıttığı görüşü hakimdir; daha kitap temelli inançlarda ek olarak evrenin ve dünyanın yaşının da yansıtıldığına inanılır. Bu görüş kiliselerde yaygın olan daha mecazî tanrı bilimsel yorumlarla karşıtlık içindedir. "Yaratılışçılık" çoğu zaman eğitim gibi konularda tanrıcı dünya görüşünün baskın çıkması için yürütülen dinî, siyasi veya toplumsal bir girişimi anarken kullanılır.
Dinsel yaratılışçı görüşlere sahip kişiler dinî metinlerle uyuşmayan bilimsel kuramları reddeder. Evrim, insanın evrimi ve ortak ata kuramları, kimi gruplar tarafından aksi iddia edilse de23 bütün Semavi dinlerdeki yaratılış hikâyeleri ile çelişir. Hristiyan yaratılışçılar tarafından reddedilen diğer kuramlar, üzerinde bilimsel görüş birliği olan, dünyanın jeolojik tarihi, Mendel genetiği, Güneş Sistemi'nin oluşumu ve evrenin kökeni gibi kuramlarıdır.24252627
Ayrıca insanın tarihsel gelişimini inceleyen antropoloji de yaratılışçılık inançlarındaki Âdem, Havva, Nuh gibi figürlerin orijinlerini açıklayıcı çalışmalarla, dinî metinlerdeki bu figürlerin insan kültürlerinde ortaya çıkış süreçlerine ışık tutmuştur.
Hayward, James L. (1998), The Creation/Evolution Controversy : an Annotated Bibliography , Scarecrow Press/Salem Press , sayfa= 253 , ID= ISBN 0-8108-3386-7
Ronald L. Numbers: The Creationists (University of California Press, 25. November 1993), 458pp, ISBN 0-520-08393-8
Anderson, Bernhard W. (editor) Creation in the Old Testament (ISBN 0-8006-1768-1)
Anderson, Bernhard W. Creation Versus Chaos: The Reinterpretation of Mythical Symbolism in the Bible (ISBN 1-59752-042-X)
Ian Barbour When Science Meets Religion, 2000, Harper SanFrancisco
Ian Barbour Religion and Science: Historical and Contemporary Issues, 1997, Harper SanFrancisco.
Bradshaw, Robert I., "The Early Church & the Age of the Earth"
Stephen Jay Gould Rocks of Ages: Science and Religion in the fullness of life, Ballantine Books, 1999
Scott, Eugenie C., 1999 (Jul/Aug). The creation/evolution continuum. Reports of the National Center for Science Education 19(4): 16-17,21-23.
Batten, Don "It's not science"
Joel R. Primack and Nancy Ellen Abrams In a Beginning...: Quantum Cosmology and Kabbalah, Tikkun, Vol. 10, No. 1, pp. 66–73
Aryeh Kaplan, Immortality, Resurrection, and the Age of the Universe: A Kabbalistic View, Ktav, NJ, in association with the Association of Orthodox Jewish Scientists, NY, 1993
Orijinal kaynak: yaratılışçılık. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
, Abusing Science: The Case Against Creationism by Philip Kitcher ↩
Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 88 ↩
Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 89 ↩
Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir zaman, s. 89 ↩
Celaleddin Suyuti'-El-Keşfu Fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti El Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar; Muhammed B. Resul Al-Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri Pamuk Yayınları, s. 299 ↩
Suyuti, el-keşfu an mücavezeti hazihil ümmeti el-elfu, el-havi lil fetavi, Suyuti. 2/248 ↩
Ruhul beyan. Bursevi. (arapça) 4/262 ↩
Ahmed bin Hanbel, Kitâbu’l-ilel, s. 89 ↩
National Association of Biology Teachers Statement on Teaching Evolution ↩
IAP Statement on the Teaching of Evolution Joint statement issued by the national science academies of 67 countries, including the United Kingdom's Royal Society (PDF file) ↩
From the American Association for the Advancement of Science, the world's largest general scientific society: 2006 Statement on the Teaching of Evolution (PDF file), AAAS Denounces Anti-Evolution Laws ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page