şanlıurfa ne demek?

Şanlıurfa, halk arasındaki kısa adıyla Urfa veya eski çağlarda bilinen adıyla Edessa, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık sekizinci şehridir.1 2020 yılı verilerine göre nüfusu 2.115.256’dir.2 Şehrin doğuda Mardin, batıda Gaziantep, kuzeyde Adıyaman, kuzeydoğuda Diyarbakır illeri ve güneyde Suriye ile sınırı vardır. Şanlıurfa'nın 13 ilçesi vardır. Ortalama yükseltisi 518 metre olan Şanlıurfa, 19.451 km<sup>2</sup>'lik yüzölçümü ile Türkiye'nin en büyük yedinci ilidir.

Yazları son derece sıcak ve kurak bir iklime sahip olan şehir, kışı serin ve nemli geçirir. 2 milyonu aşkın nüfusuyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en kalabalık şehri olan Şanlıurfa, aynı zamanda yaklaşık 20,4 ortanca yaş ile Türkiye'nin en dinamik nüfusa sahip ilidir.3

Şehrin yaklaşık 12 km kuzeydoğusunda, MÖ 10.000 yılına ait olduğu düşünülen ve dünyanın bilinen en eski tapınağı olan Göbeklitepe bulunmaktadır. Göbeklitepe'nin keşfi ile birlikte bu bölgenin, tarım devriminin gerçekleştiği ilk insan yerleşimleri ağının bir parçası olduğu ve köklü bir tarihi geçmişinin bulunduğu ispatlanmış oldu.4

Halk hikâyelerinde ve dini inançlarda İbrahim Peygamber ve Kral Nemrud hikâyelerine konu olmuş olan, Peygamberler şehri ve kutsal şehir gibi tanımlamalarla anılmış olan şehrin Nemrud tarafından kurulduğuna inanılmıştır. 1. binyıldan başlayarak Asurlular, Medler, Ahamenişler (Persler), Makedonyalılar, Büyük İskender'in varislerinden biri olan Selevkoslar, Osroene Krallığı ve ardından Roma ile Bizans İmparatorluklarının hakimiyeti altında kalan bu şehir, Hristiyanlık tarihi açısından önemli bir yere sahip olup, Süryani kültürünün merkezi konumundaydı. Urfa, 7. yüzyılda Müslüman Araplar tarafından fethedildikten sonra bu özelliğini yavaş yavaş kaybetse de, ciddi bir Süryani ve Ermeni nüfus, 20. yüzyılın başlarına kadar şehirde varlığını korumuştur. 1516'da Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in Memlûk Devleti'ni Mercidâbık Muharebesi'nde yenmesiyle Osmanlı hakimiyeti altına giren şehir, 1919 yılında önce İngilizler ve ardından Fransızlar tarafından işgal edilene kadar kesintisiz 400 sene Osmanlı idaresinde kaldı. Şehir, 11 Nisan 1920'de işgalden kurtarıldı ve 20 Ekim 1921'de TBMM ve Fransız Hükûmeti arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye'ye bırakıldı.

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924 yılında il haline getirildi. Urfa ilinin adı, 22 Haziran 1984 tarih ve 18439 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3020 sayılı kanunla Şanlıurfa olarak değiştirilmiştir.567 2016 yılında, Şanlıurfa halkının Türk Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı TBMM tarafından şehre İstiklal Madalyası verilmiştir.8

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2011 yılına ilişkin "Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları" dikkate alınarak Şanlıurfa, 12 Kasım 2012 tarihli ve 6360 sayılı kanun ile büyükşehir oldu.910

Etimoloji

Şehrin bilinen en eski adı Edessa olup İskender'in ölümünden sonra kurulan Helenistik krallıklardan Selevkoslar dönemine uzanmaktadır. Selevkoslardan itibaren Urfa, uzun bir zaman sürecinde Edessa ismi ile şöhret bulmuştur. Edessa ismi Yunan dilinde “suyu bol” anlamına gelmektedir. Urfa da içinden akan Karakoyun (Daysan) deresi ve kaynayan pınarlardan dolayı suyu bol bir şehirdi. Fakat Süryaniler, Yunanca olan bu ismi kullanmamış, Urhay’ı kullanmışlardır. Urfa kelimesinin de genellikle Süryanice Urhay’den (Orhai) geldiği ileri sürülmektedir. Bir başka görüş ise Yunanca Osrhoëne, Latince Orrpei’ye dayandığı yolundadır. Bu dillerdeki anlamı “kale” veya “pınar”dır. Osmanlı döneminde yazılı kaynaklar vasıtasıyla yaygınlaşan Ruha kullanımı şehrin Arapça adı olan Ruhâ'dan gelmiştir. 20. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı döneminde Ruha adı kullanılmış olup daha sonra muhtemelen halk dilinde Türkçe söylenişi kabul görerek Urfa’ya dönüşmüştür. 1984 yılında, Millî Mücadele dönemindeki önemine işaret etmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla şehre Şanlıurfa adı verilmiştir. Kurtuluş Savaşında gösterdiği başarının hatırasından dolayı 1984 yılında "Şanlı" unvanını almıştır.

Tarihçe

Tarih öncesi çağlar Neolitik ve Kalkolitik dönem

Son yıllarda Şanlıurfa'da birbiri ardına ortaya çıkartılan arkeolojik bulgularla insanlık tarihine ilişkin önemli bilgiler elde edilmiştir. 1993 yılında şehir merkezinin altında bugünkü Balıklıgöl'ün kuzeyinde yapılan bir keşif sonucu bulunan Urfa Adamı olarak adlandırılan insan şeklindeki tarih öncesi heykel ile Urfa şehir merkezinde insan yerleşiminin tarihinin MÖ. 9500'e Neolitik Döneme kadar uzandığı görülmüştür. 1997’de Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzeydoğusunda, Örencik köyü yakınlarında Göbeklitepe Höyüğü'nde yapılan kazılarda elde edilen bulgularda ise, insanlığın en eski tapınaklarından biri ortaya çıkarılmıştır. Yüksek boyda karşılıklı olarak yerleştirilmiş dikilitaşların üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir. Bu kompozisyonun bir öykü, bir anlatım veya bir mesaj ifade ettiği düşünülmektedir. Bir yerleşim yeri değil, kült merkezi olarak tanımlanmaktadır. Buradaki kült yapıların tarım ve hayvancılığa yakın olan son avcı grupları tarafından inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Göbekli Tepe, çevredeki oldukça gelişmiş ve derinlik kazanmış bir inanç sistemine sahip olan avcı-toplayıcı gruplar açısından önemli bir kült merkezidir. Bu durumda bölgenin en erken kullanımının Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’ın A evresine (MÖ 9.600-7.300), yani günümüzden en azından 11.600 yıl öncesine dayandığı ileri sürülmektedir. Göbekli Tepe'nin bir kült merkezi olarak kullanımının MÖ 8 bin dolaylarına kadar devam ettiği ve bu tarihlerden sonra terk edildiği, başka veya benzer amaçlarla kullanılmadığı anlaşılmaktadır.1112

Antik çağ ve Harran

Bu gün Şanlıurfa’nın bir ilçesi olan ve şehrin 45 km. kadar güneydoğusunda yer alan Harran şehrinin adına ilk defa M.Ö. 2. binyılın başlarına ait çivi yazılı tabletlerde rastlanır. Bu tabletler arasında, Harran'daki Sin Mabedi’nde bir antlaşma imza edildiğine dair bir belge bulunmaktadır. Mezopotamya pagan inanışının en önemli merkezlerinden biriydi ve burada ay tanrısı Sin ile güneş tanrısı Şamaş’ın mabedleri bulunuyordu. 2. binyılın ortalarında Hititler’le Mitanniler arasında yapılan bir antlaşmaya Harran’daki ay tanrısı Sin ve güneş tanrısı Şamaş şahit tutulmuştur. Bundan sonra Bâbil, Hitit, Asur tabletlerinde Harran’dan sık sık bahsedildiği görülmektedir. Asur tabletlerine göre bölge M.Ö.2000'lerde Hurriler ile Mitannilerin yerleştiği bir yerdi. Süryânîlerin atası olan Ârâmîlerin bölgeye yerleşmesi M.Ö 11.yüzyıldan sonra da Mezopotamya'dan kuzeye doğru göç ederek Fırat'ın iki yakası boyunca uzanan topraklarda Bit-Adini Devleti'ni kurdukları döneme denk gelmektedir. Harran, M.Ö.857'de Asur İmparatorluğuna bağlandı. MÖ 609'de Medler ve Keldânîler'in işbirliğiyle Asur İmparatorluğunun başşehri Ninova'nın ele geçirmelerinden sonra son Asur kralı II. Asur-Uballit, Harran Kalesi'ne sığındı ve Asur İmparatorluğu üç yıl daha burada devam etti. MÖ 612'de Asur İmparatorluğu tamamen ortadan kaldırıldı ve Harran'a sırasıyla Medler ve Keldânîler hakim oldu.

MÖ 722 yılında Asur Kralı II. Sargon'un, İsrail devletini istila ederek Yahudileri Mezopotamya'ya ve Harran'a sürmesiyle bölge ilk kez bir Yahudi topluluğu ile tanışmış oldu. Babil kralı Keldânîler'in hükümdarı Nebukadnezar'ın MÖ 586 yılında Kudüs'ü ele geçirerek şehir ile birlikte Süleyman Mabedini de yıkıp Yahuda Krallığı’nı ortadan kaldırarak Yahudileri bölgeden sürmesi neticesinde tüm Mezopotamya'da önemli bir Yahudi nüfus ortaya çıkmıştı. Tarihe Babil Sürgünü olarak geçen bu hadisenin bir sonucu olarak Mezopotamya kentlerinde Yahudi kolonileri kurulmuştu. MÖ 539'da Perslerin, Keldânîlerin hakimiyetine son vererek Babil İmparatorluğunu ortadan kaldırması neticesinde Harran Perslerin eline geçti. Pers Kralı I. Darius Yahudilerin sürgününe son vererek ülkelerine gitmelerine müsade etse de Yahudilerin bir kısmı Mezopotamya ve Harran'da kalmaya devam ettiler. Bu dönemde Harran'da da güçlü bir Yahudi kolonisi vardı. Şehirdeki Yahudi nüfusun varlığı, Kitâb-ı Mukaddes'de şehrin adının geçmesiyle kendini göstermiştir. Yahudi Kutsal Kitabı Tanah'ta Hārān biçiminde geçen şehir İbrani anlatıları ve mitolojisine göre tufandan sonra yeryüzünde tesis edilen ilk şehir olup Nuh peygamberin torunlarından Kaynan tarafından kurulmuştu. Yahudi Kutsal Kitabı Tanah'ta İbrahim peygamber ve atasının yaşadığı mekan olarak geçen Harran, Yahudilik için kutsiyeti olan bir mekandır. Harran, İbrahim peygamberin yanı sıra Lut peygamber, Şuayb peygamber ve Elyesa peygamber ile de ilişkilendirilen mekanlardandır. İbrahim peygamberin ateşe atılması hadisesi ise Yahudi Kutsal Kitabı Tanah'ta yer almamakla birlikte Kitab-ı Mukaddes dışı Yahudi literatüründe ayrıntılı şekilde anlatılmaktadır.

Harran ve civardaki bölgeler, Büyük İskender'in MÖ 331'de Pers İmparatorluğuna son vermesinden sonra Yunan hâkimiyeti altına girmiş ve sonraki dönemlerde Harran, önemli bir Yunan kolonisi haline gelmiştir. Öyle ki Abbasîler döneminde yaşayan ünlü İslâm hukukçusu Ebû Yûsuf, Harran’dan bahsederken buranın halkının Süryânîce konuşan yerli halk ve Rumlar'dan oluştuğunu söyler.

Helenistik dönem ve Roma döneminde Edessa

Harran'ın 45 km kuzeyinde bu günkü Urfa şehir merkezini oluşturan alanda, tarihi verilere göre Büyük İskender'in ölümünden sonra kurulan Helenistik krallıklardan Selevkos İmparatorluğu döneminde Edessa şehri kurulmuştur. Dönemin Yunanca ve Latince kaynaklarda şehrin adı Edessa olarak geçerken şehrin yerli halkının da dili olan Süryanice kaynaklarda Urhay olarak geçmektedir. Selevkoslar'ın MÖ 132 yılında İranlıların baskısına dayanamayarak yıkılması üzerine Urfa'da bu tarihten itibaren Osroene ismi ile bir bağımsız bir krallık kuruldu.13 Osroene Krallığı, Urfa’da kurulan ilk bağımsız krallıktır ve MS 244 yılına kadar hüküm sürmüştür. Başkenti Edessa yani Urfa olan Osroene krallarının çoğu Abgar ismi ile çağrıldığından bu devlete Abgarlar devleti denildiği gibi Abgarlar dönemi de denilmiştir.

Tarihi kayıtlarda ve Abgar efsanesinde, Kral V. Abgar Ukkama’nın ilk Hristiyan kral olduğu ve Edessa'da hüküm sürdüğü, İsa Peygamber'in tebliğinden hemen sonra bu dini kabul ettiği ve kendi halkına da benimsettiği belirtilir.14 Cüzzam hastalığına yakalanan ve bu nedenle oldukça acı çeken V. Abgar’ın, İsa Peygamber'in gönderdiği mucizevi mendil sayesinde iyileştiği rivayet edilmektedir. 2016 yılında Şanlıurfa’nın Balıklıgöl yerleşkesi civarında yürütülen "Kale Eteği Projesi" kapsamındaki kazı çalışmalarında Abgar Krallığı dönemine ait olduğu tahmin edilen Süryanice yazıtlar ve ince işlemelerin yer aldığı bir taban mozaiği bulunmuştur. Osroene Krallığı devrine ait Şanlıurfa'daki tarihi eserlerin en kıymetlisi Kale'deki çifte sütundur. Halk tarafından bu sütunlara mancınık denilmektedir. Bu sütunlar Osroene krallarından Eftuha tarafından eşi Şalmet adına dikilmiştir. Kentte, Yunan-Roma üslubunda bezenmiş 30 civarında renkli taban mozaiği, kent içinde ve civarında bulunmuş Süryânice kitabeler ve kaya mezarları Osroene Krallığı dönemine aittir. Bu mozaiklerin büyük bir kısmı yurt dışına kaçırılmış, bir kısmı da bazı müzelerde sergilenmektedir. Bu mozaiklerden en önemlisi, Antik Yunan’da müzik ve şiirle özdeşleştirilen Orpheus'un lir çaldığı ve onun etrafına toplanan çeşitli hayvanların müziği dinlerken tasvir edildiği MS 194 tarihli, 1.64-1.52 m. boyutlarındaki mozaiktir. Mozaik 1980’li yıllarda ABD’ye götürülmüştür. Ancak daha sonra ABD’de Dallas Sanat Müzesi’nde tespit edilince 2015 yılında Urfa'ya iade edilmiştir. Osroene Krallığı döneminde Urfa'da ilmi, edebi bilhassa felsefi çalışmalara önem verilmiştir. Süryaniler ilk edebi ve felsefi çalışmaları MS 2. yüzyılda yapmışlardır. Süryani yazısının doğduğu kent Urfa’dır. 2. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık tesiri altında gelişen "Süryani Edebiyatı" doğmuştur. İncil, Yunanca'dan Süryânice'ye ilk defa bu dönemde Urfa’da çevrilmiştir. Urfa'nın başlıca Hristiyan merkezlerinden biri haline gelmesine karşılık Harran, pagan kültürünün bölgedeki en önemli merkezi olmaya devam etti. Yerleşim merkezleri olan Harran'a nisbetle komşularının Harrânîler adını verdiği topluluk ay tanrısı Sin liderliğindeki yıldız ve gezegen kültüne dayalı paganist dinî yapılarını devam ettirmekteydiler.

166 yılında gerçekleşen bir barış antlaşmasıyla Osroene Kralı VIII. Ma’nu, Roma İmparatorluğunun himayesine altına girdi. Bu dönemde Roma İmparatoru Caracalla 213 yılında Mezopotamya Seferi'nden dönerken Urfa Kralı X. Abgar Severus ve oğullarını zincire vurarak Roma'ya götürdü ve orada öldürttü. Başsız kalan Osroene Krallığı 214 yılının Ocak ayında İmparator Caracalla tarafından bir Roma kolonisi haline getirildi. Ancak İmparator Caracalla 8 Nisan 217 tarihinde Harran'daki Sin Tapınağı'nı ziyaretten dönerken yol kenarında çişini yaptığı sırada bir suikast sonucu Julius Martialis isimli bir imparatorluk muhafız subayı tarafından öldürüldü. Osroene Krallığı kesin bir şekilde tarihe karışarak Osroene adıyla bir Roma eyaleti kuruldu. Son Osroene Kralı XI. Abgar Ferhad, 244 yılında Roma’ya dönmüş ve orada ölmüştür. Kendisinin ve karısı Hodda'nın mezarları halen Roma’da olup tarihçiler tarafından ziyaret edilir.

Bizans dönemi

395'te Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı diye ikiye ayrılınca Urfa, Doğu Roma yani Bizans toprakları içinde kaldı. 4. yüzyılda İran'da hüküm süren Sasaniler, Nusaybin’i Bizans'ın elinden alarak kendi ülkesine katınca şehirden kaçanlar arasında yer alan Mor Efrem, Urfa’ya gelerek Süryani Hristiyan geleneğinin eğitim merkezi haline gelecek olan Edessa Akademisinin kurmuştur. Bu dönemde Urfa Akademisi, Süryânî ruhban adaylarını eğiten başlıca okul haline geldi. Bu öğrenciler, ciddi inceleme yapmak için, elverişli bir ortama Urfa’da kavuştular. Hristiyanlığın en eski cemaati olan Süryânîler önce Urfa’daki akademiye gelirler, burada eğitimlerini tamamladıktan sonra Antakya’daki daha ünlü akademiye giderlerdi. Mor Efrem, kurmuş olduğu bu okulda, dil bilgisi, hitabet ve şiir gibi filoloji bilimlerine, astronomi, jeoloji ve bunun yanında mantık, felsefe, tabiat bilimleri, matematik, ve coğrafya gibi ilimlere de yer vermiştir. Mor Efrem, 3 milyona yakın şiir cümlesi ile Edessa okulunun ve Süryani edebiyatının en önde gelen isimlerinden biri olmuştur. Bu okulda Latince kitaplar, çevirmen Diyatron tarafından Süryaniceye çevrildikleri gibi İncil kitabı da Latinceden Süryaniceye çevrilmiştir. Yunan filozoflarından, Platon, Aristoteles ve Platinus gibi bilginlerin eserleri de Yunancadan Süryaniceye çevrilmiştir.

5. yüzyılda Süryânî kökenli bir ilahiyatçı olan Konstantinopolis patriği Nestorius, farklı bir bakış açısı ortaya koymuş ve görüşleri Hristiyan dünyasında tartışma konusu olmuştu. 431 yılında toplanan Efes Konsili'nde, Nestorious'un görüşleri reddedilerek dinden çıkmaya sebep sayıldı ve Nestorius Konstantinopolis patrikliğinden azledildi. İmparator II. Theodosius'un emriyle Mısır çölündeki bir manastıra sürüldü. Fakat Nestorius'un öğretisi, o devirde entelektüel odağı Antakya ve Urfa’da olan Süryânî aleminde destek gördü. Urfa, kısa sürede Efes kararlarını kabul etmeyenlerin toplandığı bir yer haline geldi. Urfa piskoposu İbas 448 yılında Nestorculuk yaptığı iddiasıyla mahkemeye çıkarıldı. 451 yılında Roma İmparatoru Markianos tarafından toplanan Khalkedon (Kadıköy) Konsili ile beraber Nestorcuların üzerindeki baskılar daha da artmaya başladı ve 457 yılında bu baskılar sonucunda Urfa Akademisinin başkanlığını yürüten Mor Narsay akademiden ayrılmak zorunda kaldı. Zamanın en önemli entelektüel merkezlerinden biri olan Urfa Okulunun 489 yılında, Bizans İmparatoru Zenon tarafından kapatılmasının ardından hocalarının İran'a iltica edip, Bizans-Sasani sınırının hemen öte yanında bulunan Nusaybin’e taşınması, Nusaybin'in, Süryânî dünyasının ve Orta Doğu'nun başlıca skolastik merkezi olarak öne çıkmasıyla neticelendi. Nasturiler, Urfa ve Bizans topraklarında kendilerine yaşama alanı bulamazlarken sınırın diğer tarafındaki İran’ın tüm vilayetlerinde Nestorcu-Hristiyan cemaatler oluştu.

451 yılında Kalkedon Konsili ile sapkın bir mezhep olarak ilan edilen Monofizitizmi benimseyenler de Bizans İmparatorluğu sınırları içinde ciddi baskılara ve katliamlara maruz kalmaktaydılar. Ancak Bizans İmparatorluğunun doğu sınırlarının Sâsânî akınları sebebiyle tehlikeye düşmesi, Antakya Süryânî kilisesinin yeniden diriltilmesi fikrini doğurdu. Monofizit hareketin esas misyoneri Edessa Piskoposu Yakub Bar-Addai 542 yılından 578’deki ölümüne kadar süren misyon faaliyetleriyle Monofizitizmi bölgede yaymış olup bu katkılarından dolayı Hristiyanlığın Monofizit mezhebine mensup olan Süryânîler'e Ya‘kūbî denmiştir.

İslamiyet sonrası dönem

Edessa, Halife Ömer zamanında 639 yılında İyaz bin Ganem komutasındaki Müslüman Araplar tarafından fethedildi. Emevîler devrinde Harran ve Samsat ile birlikte bir vilâyet haline getirildi. Şehre İslam fethinden sonra Müslüman Araplar tarafından Ruha adı da verilmiştir. Böylece şehir, İslam fethinden sonra Müslümanlar tarafından artık Ruha adıyla bilinmiştir. Şehir 750'de bir müddet Abbâsîler’le Emevî taraftarları arasındaki mücadelelere sahne oldu. İlk Abbasi halifesi Seffah, Fırat kıyısında cereyan eden savaşta Emevîleri yendi ve Harran'a girdi. Bu tarihten sonra Urfa bölgesi Abbâsî egemenliğine girdi. Abbâsî Halifesi Harun Reşid bir ara Urfa’ya geldi ve şehirde bir süre kaldı.

Abbasi döneminde İslam dünyasında zirve noktasına ulaşan bilim alanındaki çalışmalara paralele olarak bu dönemde yaşayan ve Harranlı olan astronom, astrolog ve matematikçi Battanî'nin bilim dünyasına çok önemli katkıları olmuştur. Sinüsün ve kısmi olarak da tanjantın hesaplamadaki kullanımlarını açıklayarak böylece modern trigonometrinin temelini atması ve güneş yılını da 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniye olarak ölçmüş olması gibi katkılarından dolayı ölümünden asırlar sonra batı dünyasında kendisine duyulan saygı neticesinde Ay'daki bir bölgeye ismi verilmiştir.

Bizanslılar 942'de bölgeye gelip Urfa halkından İsa peygamberin kutsal tasvirini istediler. Abbâsî Halifesi Müttakî-Lillâh’ın onayı ile, 200 müslüman esirin serbest bırakılması ve şehrin bir daha taciz edilmemesi şartıyla kutsal ikona Rumlar’a verildi. Ancak bu anlaşma Seyfüddevle el-Hamdânî’nin 949'da Urfa halkıyla birlikte Misis’e saldırması yüzünden bozuldu. Bunun üzerine Bizans ordusu 959'da şehre gelerek şehri yağma ve tahrip etti.

  1. yüzyılın sonu ve 11. yüzyılın başında Abbâsî merkezi otoritesinin zayıfladığı dönemde bazı valilikler kendi yarı bağımsızlıklarını ilan ediyorlar ve sadece halifeye dini bakımdan hürmet gösteriyorlardı. 905 tarihinden itibaren Arap bir hanedan olan Hamdaniler bölgeye hâkim olmuşlardı. 11. yüzyıl başlarına gelindiğinde ise Urfa, Numeyr oğullarından Utayr adında birinin hâkimiyetindeydi. Yine 11. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bir Kürt hanedan olan ve Abbâsî halifesi tarafından Nasrüddevle unvanı verilen Mervânîlerin Emiri Ahmed, 1025 yılında Urfa'yı emirliğinin topraklarına katmıştır. Fakat şehir Bizans kumandanlarından Georgios Maniakes'e bırakılınca, Maniakes 1030-1031 kışında Urfa'ya hâkim oldu. Mervânîler’in onu şehirden uzaklaştırmak için yaptığı teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlandı ve Maniakes şehri elinde tuttu. 1037 yapılan anlaşmayla şehir Bizans imparatoruna teslim edildi.

Bizans İmparatorluğu ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu arasında gerçekleşen Malazgirt Savaşı'ndan sonra Bizans'ın elinde kalan Urfa’nın idarecisi Paul yeni Bizans imparatoruna itaat arzetmek üzere başkente gitti. Bu sıralarda Bizans’a tâbi olan Philaretos Brachamios adlı bir Ermeni prensi, hakimiyet sahasını Maraş’tan Malatya’ya kadar genişleterek bağımsızlığını ilân etti. 1081 yılında Vasil adlı bir kumandanını da Urfa’ya sevketti ve altı aylık bir kuşatmadan sonra şehri Bizanslılar’ın elinden aldı. Philaretos, Halep Emîri Şerefüddevle Müslim ile iyi ilişkiler kurdu. Meyhâne olarak kullanılan Urfa Camii’ni müslümanlara teslim etti. Bu arada hâkimiyet mücadelelerinin sürdüğü Urfa’nın halkı Sultan Melikşah’a haber gönderip şehri teslim etmek istediğini bildiriyorlardı. Bunun üzerine Sultan Melikşah, Emîr Bozan’ı Urfa’nın fethiyle görevlendirdi ve şehir üç ay süren şiddetli bir kuşatmanın ardından 1087 yılının Mart ayında fethedildi. Sultan Melikşah, Emîr Bozan’ı Urfa ve Harran’a vali tayin etti. Emîr Bozan’ın 1094 yılında ölümünden sonra Selçuklu emirlerinden Tutuş'un hâkimiyetine geçti. Tutuş kendisine bağlı kalması şartıyla şehri Ermeni asıllı Toros’un idaresine bırakmıştı. Toros’un şehri Emîr Bozan’dan devraldığı da rivayet edilir.

Haçlı Kontluğu, Eyyubi ve Memluk dönemleri

Urfa'nın Ermeni hakimi Toros'un, Haçlı kontlarından Baudouin de Boulogne’u düşmanlarına karşı birlikte savaşmak için Urfa’ya davet etmesi üzerine şehre gelen Baudouin Urfa’ya gelişinden kısa bir süre sonra Toros'un öldürülmesi üzerine 10 Mart 1098’de şehre hâkim olup Urfa Haçlı Kontluğu’nu kurdu. Süryani ve Ermeni çoğunluğa Katolikliği dayattı. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan 1106 yılında Urfa Haçlı Kontluğu üzerine yürüyüp Urfa’yı kuşattı. Ancak şehrin sağlam surlarını aşmak mümkün olmadı. Urfa'da yaklaşık elli yıl süren haçlı hakimiyetinden sonra Franklar’ın Bizans’la aralarının açıldığı, Urfa ve Antakya’daki Haçlı hükümdarların birbirinden nefret etmelerinin oluşturduğu uygun bir ortamda Musul ve Halep’te hüküm süren İmâdeddin Zengî, Haçlı Kontu II. Joscelin’in şehirden ayrılmasını fırsat bilerek Urfa’ya geldi. Surların önünde yaptığı teslim olma teklifi Süryânî ve Ermeni ruhanî liderleri tarafından reddedilince surlar mancınıklarla dövüldü ve dört hafta kadar süren kuşatmanın ardından Türkler 24 Aralık 1144 günü şehre girdi. Urfa valiliğine Ali Küçük getirildi ve emrine bir garnizonla yedi kumandan verildi. Bu zafer Haçlılara karşı Müslümanların ilk büyük başarısı olarak kabul edilir fakat aynı zamanda II. Haçlı Seferi’nin de başlıca sebebi olmuştur. Urfa, Haçlılardan geri alındıktan sonra, İmâdeddin Zengi bir kısım Ermeni'yi şehirden çıkarmış, Süryanilere haklar tanımış ve Müslümanlara her zaman yakınlık göstermiş olan Yahudilerden 300 aileyi Urfa’ya yerleştirmiştir. Bu gün Urfa merkezindeki Hasan Padişah Camiinin yerinde eskiden bir sinagog yer almaktaydı.

1182'de Selâhaddîn Eyyûbî’nin idaresine giren şehir uzun süre Eyyûbîlerin hakimiyeti altında kaldı. 1251 yılında Moğollar şehri ve çevresini yağmaladı ve ardından şehir Hülâgû Han'a teslim oldu. Şehir, Moğollar 1260 yılında Ayncâlût Savaşı’nda Mısır ve Suriye'de hüküm süren Memlûkler tarafından yenilgiye uğratılınca Memlûklerin hakimiyetine girdi.

Modern dönem, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti

Yavuz Sultan Selim <small></small>

1516'da Yavuz Sultan Selim'in Memlükleri Mercidâbık savaşında yenmesiyle Osmanlı sınırları içine katılmıştır. Osmanlı idaresine girdikten sonra bir sancak olarak Diyarbekir eyaletine bağlanmıştır. 1578-1588 yıllarına ait kayıtlar Urfa sancağını Rakka beylerbeyiliği içinde gösterir. Bu değişiklikte Rakka ve Urfa yöresinde başlayan ayaklanmaya Urfa sancak beyi Sührab’ın katılmasının da etkisi olmalıdır. Sancak beyliği kaldırılan Urfa, Rakka beylerbeyine has kaydedilmiştir. 16. yüzyılın son yıllarına rastlayan Celâlî isyanları sırasında Karayazıcı Abdülhalim’in eline geçen şehir 1600’de tekrar kontrol altına alındı. Ancak bölgedeki güvensizliğin devamı halkın topraklarını terkedip buradan göç etmesine yol açtı. Ardından gelen yüzyıllar ise şehir tarihi açısından uzun bir durgunluk dönemidir. Sultan IV. Murad’ın Bağdat seferine giderken buraya uğradığı ve bir süre kaldığı bilinmektedir. Evliya Çelebi’nin seyehatnamesinde bildirdiğine göre 17. yüzyılda Urfa üç tuğlu paşalar tarafından idare edilmekte olup, dört mezhebe göre fetva veren bilgili kadılara sahipti. Son olarak 1839’da Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrâhim Paşa’nın idaresindeki Mısır ordusu tarafından ele geçirldi ancak kısa süren bu hakimiyetin ardından I. Dünya Savaşı'nın sonunda 1919 yılındaki İngiliz işgaline kadar Osmanlı idaresinde kaldı. 1866 yılında Halep Vilayetine bağlanan Urfa, 1919 yılında, önce İngilizlerin, daha sonra Fransızların işgaline uğradı. Şehir 11 Nisan 1920'de Urfalı milisler tarafından işgalden kurtarılmış; Cumhuriyet sonrasında 1924 yılında ise il olmuştur. Urfa ilinin adı, 22 Haziran 1984 tarih ve 18439 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3020 sayılı kanunla Şanlıurfa olarak değiştirilmiştir.151617 2016 yılında ise Şanlıurfa halkının Türk Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği kahramanlıktan dolayı TBMM tarafından bu kente İstiklal Madalyası verilmiştir.18

Coğrafya

İklim

Nüfus

Güncel nüfus değerleri (TÜİK 4 Şubat 2021 verileri)19

Şanlıurfa il nüfusu: 2.143.020 (2021 sonu). İlin yüzölçümü 19.242 km<sup>2</sup>'dir. İlde km<sup>2</sup>'ye 111 kişi düşmektedir. (Yoğunluğun en fazla olduğu ilçe: 238 kişi ile Eyyübiye’dir)

İlde yıllık nüfus artış oranı % 1.31 olmuştur. Nüfus artış oranı en yüksek ve en düşük ilçeler: Karaköprü (% 6,32)- Bozova (-% 1,81)

04 Şubat 2022 TÜİK verilerine göre 13 İlçe ve belediye, bu belediyelerde toplam 1438 mahalle bulunmaktadır.

2021 yılı sonunda Şanlıurfa ili ve ilçelerinin yerleşim yeri ve nüfusla ilgili sayısal bilgileri 20
İlçe
Akçakale
Birecik
Bozova
Ceylanpınar
Eyyübiye
Halfeti
Haliliye
Harran
Hilvan
Karaköprü
Siverek
Suruç
Viranşehir
Şanlıurfa

Ekonomi

Şehrin ekonomik faaliyetleri başta tarım olmak üzere hayvancılık, turizm ve sanayi ürünleridir.

Şanlıurfa tarım olarak verimli topraklara sahiptir. Suruç Ovası ve Harran Ovası'da bunların başında gelir. Tarımsal faaliyetlerde fıstık tarımı, pamuk tarımı, mercimek, buğday vb. tahıl tarımı gelişmiştir. Son beş yılda sulama kaynaklarının da gelişmesiyle mısır tarımı da önem kazanmıştır. Şehirde sera tarımı da gelişmiş Karaali sera bölgesinde kış mevsiminde biber, domates ve patlıcan tarımı yapılarak hem şehre hem de Türkiye'nin dört bir tarafına yetiştirilen ürünler gönderilmektedir.

Hayvancılık olarak daha çok küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır. Ve koyun sütünden peynir, yoğurt, süt vs. elde edilmektedir. Özellikle Siverek peyniri meşhurdur.

İlde sanayi son 15 yıllık dönemde Organize Sanayi bölgelerinin de gelişmesiyle çok sayıda fabrika kurulmuştur. Başta tekstil fabrikaları olmak üzere çırçır fabrikaları, ayakkabı üretim fabrikaları21 , deterjan fabrikaları, iplik fabrikaları, cam fabrikası22, plastik fabrikası, Tarımsal olarak da fıstık fabrikaları, salça fabrikaları ve zeytinyağı fabrikaları bulunmaktadır.

Konum

Konum Bilgileri
İlçe
Akçakale
Birecik
Bozova
Ceylanpınar
Eyyübiye
Halfeti
Haliliye
Harran
Hilvan
Karaköprü
Siverek
Suruç
Viranşehir
ŞANLIURFA
*Metropol İlçelerin merkeze uzaklıkları, kaymakamlık ile valilik arasındaki uzaklıktır.

Kültür

Mutfak

Urfa mutfağında; Süryani, Ermeni, Yahudi, Yezidi, Arap, Kürt, Türk, vb. her milletten ve her kültürden izler görülmektedir. Sadeyağ, acı isot, bulgur, frenk suyu (domates salçası) Urfa mutfağının en çok kullanılan malzemeleridir. Baharat, un ve pirinç ikinci planda, sebze ise üçüncü planda kullanılır. Şanlıurfa'ya özgü yetiştirilen aynı zamanda Şanlıurfa ili ile özdeşleşmiş isot sıkça kullanılır. Sebze yemek çeşitlerinin de sayıca çok olmasına rağmen Urfa mutfağında et ağırlıklı yemekler ile kebap çeşitleri daha çok yer alır. Urfa'da kebapçılarda ve çeşitli restoranlarda ikram olarak sunulan bostana domates, biber, soğan, maydanoz, salatalık, semizotu, nar suyu ve nane yaprağının incecik doğranması ile yapılır ve oldukça popülerdir. Gerçekten et ile hazırlanan Urfa çiğ köftesi, et, bulgur, yağ, isot, çeşitli baharatlar ve yeşilliklerin uzun süre yoğrulmasıyla hazırlanır. Kebapları meşhur şehrin en gözde ve leziz kebabı ciğer kebabı ve patlıcan kebabıdır. İki katman kadayıf arasına Urfa peyniri gibi çiğ süte daha yakın, taze peynir konularak hafifçe pişirilip ve üzerine çok koyulaşmamış şeker şurubu katılırak hazırlanan künefe en çok tercih edilen tatlıların başında gelir. Akıtma arasına ceviz sarılarak şerbetlendirilip ikram edilen şıllık tatlısı da Şanlıurfa yöresine özgü bir tatlıdır.

Lahmacun and lemon.jpg|Lahmacun Urfa kebap.jpg|Urfa Kebabı Ciğer kebab.jpg|Ciğer Kebabı Turkish çiğ köfte.jpg|Çiğ Köfte Patlıcan kebap.jpg|Patlıcan Kebabı Flaked Isot Chili.jpg|İsot Ispanaklı boranı.JPG|Boranı İçli köfte.JPG|İçli köfte Künefe.jpg|küçükresim|Künefe

Turizm

Şanlıurfa bugün de mimari dokusunun zenginliği ile "Müze Şehir" adıyla da tanınmaktadır. İl merkezinde Kültür Bakanlığı'nca tescil edilmiş 180 tarihi ev, 32 cami ve mescit, 5 kilise, 7 medrese, 9 han, 8 hamam, 8 kapalı çarşı, 6 köprü, 13 çeşme, 2 sebil, 1 su kemeri, 1 su bendi, 2 anıt, şehir surları ve 1 iç kale bulunmaktadır. İldeki tescilli eserlerin toplam sayısı 1100 civarındadır. Şanlıurfa İli'nde, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ve Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olmak üzere tarihi ve kültürel buluntuların sergilendiği iki adet de müze bulunmaktadır. 1988'de hizmete giren Şanlıurfa Müzesi arkeolojik ve etnografik eserler seksiyonlarından oluşmaktadır. Halen müzede 14.193 arkeolojik eser, 1.878 etnografik eser, 35.613 sikke ve diğer eserler olmak üzere toplam 53.271 eser sergilenmektedir ve bu Şanlıurfa'yı bölgenin en zengin taşınır kültür varlığına sahip şehir yapmaktadır. Şanlıurfa'da 6’sı turistik belgeli, 7’si Belediye Belgeli olmak üzere 13 konaklama tesisi bulunmaktadır. Turistik Belgeli işletmelerin yatak kapasitesi 564 olup, Belediye Belgeli işletmelerin yatak kapasitesi 416’dır. Toplam yatak sayısı 480’dir.

Urfa şehri M.Ö 2. binde yaşadığına inanılan, Yahudilik, Hristiyanlık, ve İslam dinlerinin ortak din büyüğü ve atası olan2324 İbrahim peygamberin doğum yeri olarak kabul edilir. Bu gün Urfa'da ziyarete açık olan doğduğu mağaranın efsanesine göre İbrahim peygamber 17 yaşına kadar bu mağarada yaşamıştır. İbrahim peygamber'in dışında İbrahim peygamberin torunu ve İsrailoğullarının atası Yakup peygamberin bir dönem Harran’da bulunduğuna, Eyüp peygamberin Urfa’da hastalık çektiğine ve burada vefat ettiğine, Elyasa peygamberin Eyüp peygamberi görmeye geldiğine, ancak göremeden Urfa'da öldüğüne, Şuayb peygamberin Harran’a 37 km mesafede yaşadığına, Musa peygamberin Soğmatar’da Şuayp peygamberle buluştuğuna inanılmaktadır. Ayrıca bazı kaynaklara göre; İsa peygamber, Urfa'yı kutsadığına dair mektubunu ve yüzünü sildiği mendile çıkan mucizevî portresini (Hagion Mandilion) Urfa kralı Abgar Ukkama’ya göndermiştir.

Önemli mekânlar

Balıklıgöl

Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir. Efsaneye göre İbrahim peygamber, Kral Nemrud’un taptığı putların gerçek olmadığını, onlara inanmalarının doğru olmadığını halk arasında yaymaya çalışır. Buna çok sinirlenen Nemrud ateş yakılmasını ve İbrahim peygamber’in ateşe atılmasını emreder. Nemrud’un kızı buna engel olmak için babasına yalvarır ve çok gözyaşı döker. İbrahim Peygamber ateşe atıldığında ateş göle, odunlar ise balığa dönüşür. Zeliha’nın gözyaşları ise Ayn Zeliha gölünü oluşturur.

Ancak hikâye bir İslam anlatısı değil, 1900-1960 yılları arasında Yahudi mitolojisinden evrilip Urfa halkı tarafından eklentiler yapılarak türetilmiş bir mitolojidir. Kuran ve hadislerde Balıklıgöl ile igili hadis ve ayet yoktur. Mitoloji büyük tarihi çelişkiler barındırmaktadır. Havuzlar milat öncesine tarihlenen antik Pagan dinlerine ait tapınaklarıdır.2526

<small>Ana madde: Balıklıgöl</small>

Halfeti (Saklı Cennet)

Halfeti’nin eski bir tarihe sahip olduğu bilinmekle birlikte Romalılar öncesine ait bilgiler yetersizdir. Ancak yakınındaki yerleşim yerleri ile aynı tarihe sahip olduğu sanılmaktadır. Arazisinin büyük çoğunluğu Birecik Barajı suları altında kaldığından ilçenin yeni yerleşim alanı olarak Karaotlak bölgesi tespit edilip ilçe yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde eski Halfeti denen, bir kısmı sular altında kalmış bölge turistik bir bölgeye dönüşmüştür. Halfeti'ye giden ziyaretçiler, büyük bölümü sular altında kalan ve "batık kent" olarak nitelendirilen Savaşan Köyü'nü tekne turuyla gezebilmektedir.

Harran

MÖ. 2000 yılında Ur şehrinin bir ticari kolu olarak kurulduğuna inanılan Harran'ın Sümerce veya Akatça kervan veya geçit yeri anlamına gelen "Harran-U” kelimesinden türediği düşünülmektedir. Moğol İstilasında yıkılan tarihi Harran Üniversitesinin harabeleri ile tarihi Harran evleri görülebilir.

Göbeklitepe

Şanlıurfa'ya 20 km'lik bir mesafede, Örencik Köyü yakınlarında tarihi MÖ. 11 bin yıllarına uzanan, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu Göbeklitepe Höyüğünde Cilalı Taş Devri'nden kalma bir mabet vardır.27 Arkeologlar tarafından Dünyanın en eski mabedi olarak tanımlanmaktadır.28 Birleşik Krallık'ın Stonehenge dikili taşlarından 6 bin yıl daha önce inşa edilmiştir.29 İnsan tarihinde din ve medeniyet teorilerini yeniden düzenleyerek, önce din ve mabed sonra medeniyetin ortaya çıktığına işaret etmektedir.30 Ayrıca Göbeklitepe ve diğer bölgelerden çıkarılan tarihi eser ve buluntular 2015 yılında açılan Şanlıurfa Müzesi'nde sergilenmeye başlanmıştır.

Haleplibahçe Mozaik Müzesi

Müze kompleksinin içerisinde Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Demir çağlarından tarihi eserler yer almaktadır. Bu eserler içerisinde dünya'nın bilinen en eski heykeli olan Balıklıgöl Heykeli, Göbeklitepe ve Nevali Çori'ye ait tarihi eserler yer almaktadır. Edessa Mozaik Müzesi'nde ise oradaki arkeolojik kazılarda çıkarılmış mozaikler ile 1950'li yıllarda ABD'ye kaçırılmış ve 2012'de Kültür Bakanlığınca Türkiye'ye getirilen Orpheus Mozaiği sergilenmektedir. Mevkii bakımından Balıklıgöl'ün neredeyse karşısında bulunmaktadır. 2016 yılında 3.'sü gerçekleştirilmiş olan 3. Çukurova Turizm Ödülleri'nde Türkiye'nin en iyi müzesi ödülünü almıştır.

Urfa Kalesi

Urfa Kalesi’nin M.Ö. 10.000 yıllarına ait neolitik bir alan üzerine kurulduğu tahmin edilmektedir. Kalenin üzerindeki korint başlıklı iki sütun Edessa Karalı 9. MANU döneminde, M.S. 240-242 yılları arasında birer anıt sütun olarak yapılmıştır. Doğudaki sütun üzerindeki Süryanice kitabede: "Ben askeri komutan BARŞAMAŞ (Güneşin oğlu)'in oğlu AFTUHA. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli veliaht Prens MANU kızı, kral MANU eşi, hanımefendim ve velinimetim kraliçe ŞALMETH için yaptım" yazılıdır.

Eski Şehir

Kent merkezi Ortadoğu tarzında son derece canlı bir Kapalıçarşı etrafında gelişmiştir. Geleneksel mimari doku kısmen yozlaşmış olmakla birlikte, sokak aralarında birçok yerde çarpıcı güzelliğe sahip eski yapılara rastlanır. En güzel eski evlerden biri Şurkav (Şanlı Urfa Kültür ve Araştırma Vakfı) tarafından restore edilen Şurkav Kültür Evi'dir.

Halîlürrahman Camii

Urfa’nın en erken tarihli camii olan binayı Abbâsî halifelerinden Me’mûn’un yaptırdığı söylenmekteyse de 1211-12 tarihli kitâbesinden Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yeğeni Eşref Muzafferüddin Mûsâ tarafından inşa ettirildiği öğrenilmektedir. Bizans dönemine ait bir kilisenin yerine yapıldığı sanılan cami, 1810 yılında yapılan köklü onarım sırasında da bugünkü şeklini almıştır. Halk arasında Döşeme Camii veya bünyesinde bulunan Hz. İbrâhim’in makamından dolayı Makam Camii adlarıyla da anılır.

Eyyüp Peygamber'in Makamı

Eyyüp peygamberin, MÖ 2100 yılında Suriye'de Şam ile Ramla arasında üst diyarı denilen ülkenin Desniye köyünde dünyaya geldiği rivayet edilmektedir. Cüzzam hastalığına tutulan Eyyüp Peygamber, Rahime adlı karısı ile mağarada çile çekmeye devam ederek Allah'a ibadetten vazgeçmez. Bütün ıstıraplarına rağmen Allah'a asi olmaz. Sonunda, Eyyüp Peygamber imtihanı kazanır, Allah tarafından belirtilen şifalı su ile yıkanarak iyileşir, hanımı ile kendisine mal ve evlat ihsan edilerek daha sonra uzun müddet yaşar. Şanlıurfa merkezinde bulunan Eyyüp peygamberin çile çektiği mağara, Eyyüp Peygamber Makamı olarak ziyaret edilmektedir.

Şuayb Şehri

Harran'a 45 km mesafede, bir ören yeri olup mevcut kalıntılar Roma Devrine aittir. Yüzlerce kaya mezarı üzerine kesme taşlardan yapılar inşa edilmiştir. Bu yapıların bazı duvar ve temel kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir. Şuayb şehri harabeleri arasında bir mağara, Şuayb Peygamberin makamı olarak bilinmektedir.

Selahaddin Eyyubi Camii

Şanlıurfa’da Vali Fuat Bey Caddesi’nde (Yeniyol) bulunan Selahattin Eyyubi Camisi’nin bulunduğu yerde Piskopos Nona tarafından 457 yılında yaptırılan Aziz Yuhannes (Vaftizci Yahya) Kilisesi bulunuyordu. Bu yapı aynı zamanda Adalet Sarayı olarak da kullanılmıştır. Selahattin Eyyubi döneminde bu kilisenin üzerine 900-1250 yılları arasında Selahattin Eyyubi Camisi yapılmıştır. Yapı uzun yıllar harap durumda kalmış, bir ara elektrik santrali olarak kullanılmış ve 28 Mayıs 1993’te onarılarak Selahattin Eyyubi Camisi olarak ibadete açılmıştır.

Ulucami

Urfa merkezindeki camilerin en eskilerindendir. Eski bir sinagog iken MS 435-436'da ölen Piskopos Rabula tarafından St. Stephon Kilisesi'ne dönüştürülmüştür. Kırmızı renkteki mermer sütunların çok olması nedeni ile "Kızıl Kilise" olarak da adlandırılan yapının yerine, 1170-1175 yıllarında Nurettin Zengi tarafından inşa edilmiştir.

İnbaşı Mağaraları

Bozova ilçesi Yeniköy Mezrası civarında bulunan bu mağaralar Roma döneminden kalmıştır. Yapılan çeşitli kazılarda Roma dönemine ait madeni paralara rastlanmıştır. ve aynı zamanda İNBAŞI ve KAHXNIK ) mağaralarıda çok eski bir tarihe dayanır.

Soğmatar Harabeleri

Şuayb Antik Kenti'nden 15 km. sonra Soğmatar Antik Kenti'ne varılır. Burası, Harran'a ise 53 km. mesafededir. Roma dönemine (M.S. 2. yüzyıl) tarihlenen bölge, Abgar Krallığı döneminde Harranlıların Tektek Dağları bölgesinde; ay ve gezegen tanrıları için tapındıkları bir kült merkezi olduğu bilimsel olarak tespit edilmiştir. Soğmatar Harabeleri kült yerinde; Ay tanrısı Sin'e tapınılan bir mağara (Pognon Mağarası), yamaçlarında yer yer tanrı kabartmalarının ve zemine kazılmış yazıtların olduğu bir tepe (Kutsal Tepe), 6 adet kare ve yuvarlak planlı mozole (Anıt Mezar), iç kale ve ana kayaya oyulmuş çok sayıda kaya mezarı bulunmaktadır.31

Çarmelik Kervansarayı

Bozova'nın Büyükhan Köyü’nde 17. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Suruç Ovasını ana sulama göletinin bulunan kervansaray günümüzde tarım müzesi olarak hizmet vermektedir. Makedonya Kralı İskender'in Anadolu'nun fethi sırasında Kervansarayın doğusunda bulunan tepelik alanda geceleyin ordusuyla beraber konakladığı rivayet edilmektedir. Kervansaray Şanlıurfa-Gaziantep Otobanına yaklaşık 1 ve eski Gaziantep-Şanlıurfa yoluna ise yaklaşık 10 km uzaklıktadır.

Kızılkoyun Nekropolü

Şanlıurfa'da büyük çoğunluğu Balıklıgöl Platosunda bulunan kaya mezarlar mevcuttur. Bunlar Kale Eteği Nekropolü, Kızılkoyun Nekropolü, Suriçi Nekropolü, Tektek Dağları Nekropolü adlarına sahiptir. Kaya mezarlardan oluşan bu nekropoller, M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Helenistik ve Roma-Bizans izleri taşımaktadır. Nekropollerin büyük kısmı Balıklıgöl platosunda gecekonduların altında bulunmaktadır. Bu platoda gecekonduların altında 1.000-2.000 arası kaya mezar olduğu tahmin edilmektedir. Bunlardan sadece yaklaşık 100 tanesi üzerindeki gecekondular yıkılıp gün yüzüne çıkartılmıştır. <small>Bknz</small>. <small>Kızılkoyun Nekropolü</small>

Spor

2018-2019 Sezonunu, Şanlıurfaspor, 2. Ligde, Karaköprü Belediyespor 3. Ligde tamamlamıştır. Futbolda BAL’da 2 ve kadın liglerinde 1 takımı daha vardır. Basketbol E. 2. Liginde 1, bölgesel liglerinde 1 takımı yer almıştır. Voleybol erkek 1. Liginde Haliliyespor ligde kalırken, Şanlıurfa Sefa Spor küme düşmüştür. 2. Liginde 1 takımı bulunmaktadır. Voleybol bölgesel liglerine 4 takımı katılmıştır.

Ziraat Türkiye Kupası'nda Şanlıurfaspor ve Karaköprü Belediyespor katıldıkları ilk turlarda elenmişlerdir.

Önemli spor tesisleri:Şanlıurfa 11 Nisan Stadyumu (28.965), 11 Nisan Spor Salonu (5.000), Şanlıurfa Hipodromu (1.500)'dir. Ayrıca ilde yarı olimpik 11 adet yüzme havuzu vardır.

Yönetim

Merkezi yönetim

Büyükşehir illerinde Merkezi yönetim Vali, İl Müdürleri ve İl Danışma Kurulundan oluşur.

Şanlıurfa, bir ‘büyükşehir’dir. Bu özelliğine göre yönetimi belirlenmiştir. Protokolde ilk sırada yer alan Vali, merkezi yönetimi temsil eder ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır.

Büyükşehir yapılan illerde, İl Genel Meclisi, yetki ve görevlerini Büyükşehir Belediye Meclisi’ne devretmiş ve kaldırılmıştır.

Şanlıurfa Valisi 1976-Bayburt doğumlu Salih AYHAN, 12.5.2022/209 sayılı kararla Sivas Valisi iken atanmıştır.32

Vali ve Kaymakamlara ait bilgiler Şanlıurfa'nın ilçeleri sayfasında gösterilmiştir

Yerel yönetim

Büyükşehir Belediyelerinde yerel yönetim, Büyükşehir Belediye Başkanı, Büyükşehir Belediye Meclisi ve Büyükşehir Belediye Encümeni'nden oluşur.

Yerel yönetimi temsil eden Büyükşehir Belediye Başkanı, ildeki tüm seçmenlerin oy çokluğu ile seçilir. Yerel seçimlerde İlçe Belediye Başkanı ve İlçe Belediye Meclisi için de oy kullanılarak ilçelerin belediye meclisleri oluşur. İlçe Belediye meclislerinden alınan üyelerle (başkan kontenjanı, ilçe nüfusu ve parti oy oranına göre) de Büyükşehir Belediye Meclisi oluşur. Bu mecliste ilçe belediye başkanları da yer alır.3334 Meclisin başkanı Büyükşehir Belediye Başkanı'dır.

Büyükşehir belediye encümeni, belediye başkanının başkanlığında, belediye meclisinin kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri genel sekreter, biri malî hizmetler birim amiri olmak üzere belediye başkanının her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur.(5216 saylı kanun 16.madde)

Büyükşehir yapılan illerde, İl Genel Meclisi, yetki ve görevlerini Büyükşehir Belediye Meclisi’ne devretmiş ve kaldırılmıştır.

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı, 1957-Şanlıurfa doğumlu Zeynel Abidin Beyazgül (AKPARTİ), 31 Mart 2019 seçimlerinde %60,81 oy oranıyla seçilmiştir35

İlçe belediyeleri, 2019 Türkiye yerel seçimleri'ne göre, bir MHP'li başkan dışında AK PARTİ'li belediye başkanları tarafından yönetilmektedir. Suruç ilçesinin HDP'li belediye başkanı ise 16 Ekim 2019 tarihinde görevden alınarak yerine ilçe kaymakamı kayyum olarak atanmıştır.3637

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Meclisi üye sayısı 84'dür. (Büyükşehir Belediye Başkanı, 12 ilçe belediye başkanı ve 71 üye) Bunların 55’i AK PARTİ, 15'i HDP, 1'i CHP, 4’ü MHP, 4'ü SAADET PARTİ, 3'ü DP'dir. 1 AKPARTİ ve 1 HDP üyeliği boşalmıştır38

Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarına ait bilgiler Şanlıurfa'nın ilçeleri sayfasında gösterilmiştir.

Altyapı

Ulaşım

Kentte şehiriçi ulaşım otobüslerle sağlanmaktadır. İlde sadece bir havalimanı vardır. Bu da Şanlıurfa GAP Havalimanı'dır. Ayrıca şehirde ulaşım olarak taksiler de kullanılmaktadır.

Galeri

Dergah Camii, Sanliurfa.jpg|Mevlid-i Halil Urfastreet.jpg|Dar sokaklar Urfa01.jpeg|Urfa esnafı Harran-beehouses.jpg|Harran ilçesi Göbekli_Tepe_Fields.JPG|Göbeklitepe etrafındaki ova arazisi Balıklı-Göl.jpg|Balıklıgöl Suayip-sehri.jpg|Şuayip Şehri, Harran Sanlıurfa Muze.jpg|Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi

Kaynakça

Dış bağlantılar

Orijinal kaynak: şanlıurfa. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/05/202205121-1.pdf

  2. https://www.sondakika.com/haber/haber-suruc-belediyesi-ne-kayyum-atandi-12623804/

Kategoriler