soykırım ne demek?

Soykırım, jenosit veya genosit; ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum veya başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, çıkar amacıyla, bir plan çerçevesinde ve yok edilmeleri niyetiyle girişilen eylem ve sonuçlar bütünü anlamına gelmektedir.

Tam tanımı soykırım üzerinde çalışan akademisyenler arasında değişiklik gösterse de 1948’de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (SSECS) hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı “Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: Topluluğun üyelerinin öldürülmesi, topluluğun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi, topluluğun yaşam koşullarının topluluğun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasıtlı olarak bozulması, topluluk içinde yeni doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması, topluluktaki çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi” şeklinde tanımlamaktadır.1

SSECS’nin giriş bölümünde soykırım olaylarının tarih boyunca yaşandığı fakat Birleşmiş Milletler’in Raphael Lemkin bu terimi oluşturana ve Nürnberg mahkemelerinde Holokost’un failleri yargılanana kadar soykırım suçunu uluslararası hukuk altında tanımlayan SSECS’ye karar vermemiş olduğu söylenmektedir.

SSECS’nin yürürlüğe girmesi ile sözleşmenin uygulanmasıyla yapılan ilk yargılama arasında 40 yıllık bir boşluk vardır. Şimdiye dek olan tüm uluslararası soykırım yargılamaları, Ruanda Soykırımı için olan, Bosna Soykırımı için olan yargılamalar bu olaylara özel mahkemelerde yapılmıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi 2002’de kurulmuştur. Sözleşmeye taraf olan devletlerin vatandaşlarını yargılama hakkı vardır ancak henüz bu hak kullanılmamıştır.

SSECS’nin 1951 Ocak ayında yürürlüğe girmesinden itibaren yaklaşık 80 Birleşmiş Milletler üyesi devlet SSECS’nin hükümleriyle uyum sağlayan yasalar çıkardılar ve bazı soykırım failleri bu tür yerel yasalarla yargılanıp suçlu bulundu. Alman mahkemeleri tarafından suçlu bulunan Nikola Jorgic buna örnek gösterilebilir.

Gregory Stanton gibi soykırım üzerine çalışan akademisyenler soykırımdan önce,sırasında ve ardından ortaya çıkan kurban grubun hümanizm karşıtlığını (karşı tarafı insan olarak görmemek, karşı grubun üyelerini hayvanlar ya da hastalıklarla özdeşleştirmek) soykırımcı grupların güçlü bir şekilde örgütlenmesi ve faillerin soykırımı inkâr etmesi gibi durum ve hareketlerin fark edilebileceğini ve soykırım yapılmadan durdurmak için harekete geçilebileceğini belirtiler. Dirk Moses gibi bu görüşün eleştirmenleri bunun gerçekçi olmadığını söylemekte ve örneğin “Darfur bölgede çıkarları olan büyük güçler için uygun olduğunda bitecektir.” demektedir.

Avustralya'nın Tasmanya adasında ve 1828-1832 yılları arasında yapılan Tasmanya Soykırımı kaydedilen ilk modern soykırım örneğidir.2

Kökeni

ya da jenosit (İng. Genocide) kavramı 1944'te Polonya Yahudisi bir hukukçu olan Raphael Lemkin tarafından Yunanca “ırk”, “soy” anlamına gelen génos ile Fransızcaya, Latince “katletmek” anlamına gelen cidium kökünden geçmiş cide sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Lemkin "Jenosit konusuna nasıl geldiniz?" sorusuna cevaben "Jenosit ile ilgilenmeye başladım, çünkü birçok kez gerçekleşti. Önce Ermenilerin başına geldi, ardından da Hitler harekete geçti." diye cevap vermiştir.3

1944'te Carnegie Uluslararası Barış Vakfı Lemkin’in en önemli çalışması olan "İşgal Altındaki Avrupa’da Mihver Devletleri’nin Yönetimi"ni ABD’de yayınladı. Bu kitap II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından işgal edilmiş ülkelerdeki Alman yönetiminin soykırım terimi eşliğinde geniş bir hukuki analizini içeriyordu. Lemkin’in uluslararası yasaların ihlali olarak soykırım fikri uluslararası kamuoyu tarafından yaygınlıkla kabul edildi ve Nürnberg Mahkemeleri’nin hukuki temelini oluşturdu. 1943’te Lemkin soykırımı şu şekilde tanımlıyordu:

Genel anlamda konuşursak soykırım, milletin tüm üyelerinin kitlesel kırımlarla yok edildiği durumlar hariç, bir milletin anında yok edilmesi anlamına gelmek zorunda değil; ulusal bir grubun yok olması niyetiyle grubun elzem yaşam kaynaklarının yok edilmesi amacını taşıyan çeşitli hareketlerden oluşan örgütlü bir planı ifade eder. Bu tür bir planın hedefi ulusal topluluklara ait siyasi ve toplumsal kurumların, kültürün, dilin, millî hislerin, dinin ve iktisadi varlığın tahrip edilmesi ve bu gruplara dahil kişilerin bireysel güvenlik, özgürlük, sağlık, onur ve hatta yaşamlarının yok edilmesidir.

Tanımları

  • Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Statüsü'ne göre soykırımın tanımı 6. maddede yapılmaktadır. Bu maddeye göre soykırım, bir milletin, etnik veya dini bir topluluğun veya bir ırkın tamamını ya da bir bölümünü yok etmek amaçlı yapılan aşağıdaki davranışlardır:

(1) Topluluk üyelerini öldürmek,

(2) Topluluk üyelerine ciddi fiziki veya zihinsel zarar vermek,

(3) Topluluk üyelerini bilerek tamamen ya da kısmen fiziksel yok oluşa götürecek yaşam şartlarına tabi tutmak,

(4) Topluluktaki yeni doğumları kasıtlı olarak engellemek,

(5) Topluluğun çocuklarını zorla başka bir gruba transfer etmek.

Tarihte soykırımlar

Soykırım kavramı, geçmişte yaşanmış birçok olay için kullanılabilir. SSECS'nin önsözüne göre, "Soykırım tarihin her döneminde insanlığa büyük kayıplar verdirdi."4

Soykırım terimini bulan Polonyalı Yahudi avukat Raphael Lemkin'in 1943'te dediğine göre, "Soykırım tarihte birçok kez gerçekleşti. Önce Ermenilerin başına geldi, ardından da Hitler harekete geçti."56

Soykırım iddialarını itiraz etme veya bunları onaylama gibi revizyonist girişimler, bazı ülkelerde yasa dışıdır. Örneğin, 14 Avrupa ülkesinde Holokost inkârını ve önemsizleştirmesini yasaklayan yasalar bulunur7. İsviçre, Kıbrıs Cumhuriyeti, Slovakya ve Yunanistan Ermeni Soykırımı'nın inkar edilmesini yasaklar.8910 Türkiye'de ise Ermeni, Rum ve Süryanilere yönelik eylemlerin birer soykırım olduğunu söylemek veya ima etmek Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi altında yasal işlem ile sonuçlanabilir.11

Tarihçi William Rubinstein, 20. yüzyıl soykırımlarının kökeninin, I. Dünya Savaşı'nın ardından Orta Doğu ve Güney Avrupa'da elit yapının ve alışıldık hükûmet tarzlarının çöküşü kadar geride bulunabileceğini savunur:12

1951'de soykırım, Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası hukuk altında bir suç haline getirildi;13 buna rağmen bu tarihten beri dünya çapında gerçekleşen soykırım olaylarında 12 milyondan fazla sivil öldürüldü.14

Aşamaları ve engelleme çabaları

Soykırımın gerçekleşmesi için bazı ön koşulların olması gerekir. Öncelikle insan hayatına çok büyük bir değer vermeyen bir millî kültür olmalı. Üstün olduğu varsayılan bir ideolojiye sahip totaliter bir toplum da soykırıma yönelik hareketlerin ön koşullarındandır. Ayrıca baskın olan toplum potansiyel kurbanlarını daha az insani görmelidir: “paganlar”, “ilkeller”, “yontulmamış barbarlar”, “kafirler”, “yozlaşmışlar”, “dinsel sapkınlar”, “aşağı ırk” "sınıf karşıtları", "karşı devrimciler" ve benzeri. Tek başına bu koşullar faillerin soykırım yapması için yeterli değildir. Bunu yapmak için –yani soykırıma kalkışmak için- faillerin güçlü, merkezi bir otoriteye ve bürokratik örgütlenmeye olduğu gibi hastalıklı bireylere ve suçlulara da ihtiyacı vardır. Ayrıca faillerin kurbanlara yönelik bir karalama ve hümanizm karşıtı kampanya yapması gerekir. Bunlar genellikle yeni bir ideolojiye ve toplum modeline güven aşılamaya çalışan yeni devletler ya da yeni rejimlerdir. -M. Hassan Kakar 15

1996’da Genocide Watch’ın (Soykırım Gözlem Örgütü) başkanı Gregory Stanton “Soykırımın 8 Aşaması” isimli bir rapor sundu. Burada soykırımların “öngörülebilen fakat engellenemez olmayan” 8 aşamada gerçekleştiğini söylüyordu.16

AşamaÖzellikÖnlem
1- Sınıflandırmaİnsanlar "bizler ve onlar" diye bölünür.Bu erken aşamada alınacak başlıca önlem ayrımları aşacak evrensel kurumlar geliştirmektir. |-
3- Hümanizm karşıtlığıBir topluluğun üyeleri diğer topluluğun insanlığını inkâr eder. Topluluğun üyeleri hayvanlar, parazitler, böcekler ya da hastalıklarla özdeşleştirilir.Yerel ve uluslararası liderler nefret söyleminin kullanımını lanetlemeli ve kültürel olarak kabul edilemez ilan etmeli. Soykırıma teşvik eden liderlerin uluslararası yolculukları yasaklanmalı ve yurtdışı finans kaynakları dondurulmalı. |-
5- KutuplaşmaNefret grupları kutuplaştırıcı propagandalar yayınlar.Önlemler ılımlı liderleri emniyet altına almak ya da insan hakları gruplarına destek vermek şeklinde olabilir... Radikallerin darbe yapmasına uluslararası yaptırımlarla karşı çıkılmalıdır. |-
7- İmhaBu katillerin gözünde "imha"dır çünkü kurbanlarının insan olduğuna inanmazlar.Bu aşamada soykırımı yalnızca hızlı ve yoğun silahlı müdahale engelleyebilir. Ağır silahlı uluslararası koruma gücü tarafından gerçekten güvenli bölgeler ya da mültecilerin kaçacağı yollar yaratılmalıdır. |-

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Dış bağlantılar

Orijinal kaynak: soykırım. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Office of the High Commissioner for Human Rights. Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide

  2. Tatz, Colin : With Intent To Destroy: Reflections on Genocide, Verso Books 2003

  3. Rubinstein, W.D. (2004). *Genocide: a history *. Pearson Education. p. 7.

  4. M. Hassan Kakar, Afghanistan: The Soviet Invasion and the Afghan Response, 1979–1982, University of California Press, 1995.

  5. Gregory Stanton. The 8 Stages of Genocide, Genocide Watch, 1996

Kategoriler