Mutlakiyet, devlet yönetiminde tüm yetki ve gücün tek bir kişide (genellikle bir hükümdar veya kral) toplandığı bir yönetim biçimidir. Bu sistemde, hükümdarın yetkileri sınırsızdır ve herhangi bir yasa, anayasa veya kurum tarafından denetlenemez. Hükümdar, Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak görülür ve yetkisini doğrudan Tanrı'dan aldığına inanılır ("Tanrısal Hak").
Mutlakiyet, özellikle Avrupa'da 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar yaygın bir yönetim biçimi olmuştur. Rönesans ve Reform hareketleri, merkezi devletlerin güçlenmesine ve feodal sistemin zayıflamasına yol açmıştır. Bu durum, mutlak monarşilerin yükselişini kolaylaştırmıştır.
Mutlakiyet, Aydınlanma Çağı'nda ortaya çıkan yeni düşüncelerle birlikte eleştirilmeye başlanmıştır. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi gibi kavramlar, mutlakiyetin keyfi ve baskıcı uygulamalarına karşı bir tepki olarak doğmuştur.
Fransız Devrimi (1789) ve diğer devrimler, mutlak monarşilerin yıkılmasına ve yerine anayasal monarşilerin veya cumhuriyetlerin kurulmasına yol açmıştır. Günümüzde mutlakiyet, çok az ülkede görülen bir yönetim biçimidir.
Önemli Kavramlar: