lebensraum ne demek?

Lebensraum (Almanca anlamı: Yaşam alanı), Doğu Avrupa'da Almanya sınırları dışında yaşayan Alman azınlıkların Almanya'nın hakimiyetinde birleştirilmesi ve yeni toprakların kolonizasyonu ile beraber Alman popülasyonunun bu topraklara yerleştirilmesi politikasıdır. Bu gerekçeyle II. Dünya Savaşı boyunca Naziler milyonlarca Sovyet savaş esirini öldürmüştür.

Nasyonal Sosyalizmden önce

Alman İmparatorluğu

1871'deki Alman birleşmesinin ardından, Doğu'ya genişleme politikası ilk olarak Alman İmparatoru II. Wilhelm döneminde, Avrupa siyasetine egemen ve güçlü bir Almanya yaratmak için yürürlüğe kondu. II. Wilhelm'in idaresindeki Alman İmparatorluğu bu amaç doğrultusunda saldırgan bir dış politika izledi. Bu yayılmacı politikaların sonucunda Afrika'da birkaç sömürge de elde edilmişti. Alman İmparatorluğu, milyonlarca Alman'ın yaşamını sürdürdüğü büyük bir ülkeydi ve Almanya'nın doğusundaki Prusya'yı da kapsıyordu.

Weimar Cumhuriyeti

Almanya I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgiden sonra doğudaki topraklarının bir kısmını Polonya'ya bırakmıştı. Bu onur kırıcı durum, Weimar Dönemi Almanya'sında politik huzursuzluğa sebep olmuştu. 8 Temmuz 1930 tarihinde, Almanya Başbakanı Heinrich Brüning, "Almanya'nın kendine yeterli doğal yaşam alanı olmalıdır" diyerek bu meselenin önemini dile getirmişti.

Friedrich Ratzel'in çalışmaları

  1. yüzyılın önemli coğrafyacılarından olan Friedrich Ratzel’in ilmî araştırmaları, coğrafya ilminin yeni dallarının temellerini oluşturdu. İnsanın hayat ilişkilerine çevrenin yaptığı etkiyi araştırmalarının merkezine koymakla doğa ve toplum bilimleri ile coğrafya arasında bir bağ oluşmasını sağlayan ilk coğrafyacıdır. Biyolojik, tarihî ve antropolojik olaylara özel ilgi gösteren Ratzel, Charles Darwin’den çok güçlü biçimde etkilendi. Antropocoğrafya ve siyâsî coğrafyanın kurucusudur. “Deutschen Kolonialverein (Alman Kolonyal Derneği)”, “Altdeutschen Verband (Eski Alman Birliği)” ve “Deutschen Flottenverein (Alman Bahriye Derneği)” gibi siyâsî cemiyetlerin üyesi olması, siyâsî açıdan büyük etkiye sahip ve Almanya’nın emperyalist büyük güç olmasını talep eden ve bu yolda çaba gösteren cemiyetlerde faaliyet gösterdiği anlamındadır. Coğrafî ortamla devlet sistemi arasındaki ilişkileri göstermeye çalıştı, beşerî olayların yayılma alanlarını araştırmak ve bu alanları yeryüzü organizmasını meydana getiren şeylerden sûni bir şekilde ayırmamak gereği üstünde durdu. Bazı milletleri genişlemeye ve hâkimiyet kurmaya sürükleyen “mekân” (Raum) duygusunu tanımlamaya çalıştı.

Eserleri “Siyâsî Coğrafya” (1897) ve “Hayat Alanı”nda (1901) “Lebensraum” kavramını ilk kez kullanan kişidir. Darwin’in güçlü etkisini üzerinde taşıdığından, Darwin’in biyolojik evalüsyon teorisini insana uyarlamıştır. Organizmaların büyümek, gelişmek, varlıklarını sürdürmek için yeterli hayat alanına sahip olmaları gerektiğini belirtir; hayvan ve bitki topluluklarından buna misaller getirir ve var oluş mücadelesinin hayat alanı mücadelesi olduğunun altını çizer.

Halkların ve devletlerin gelişimi insanların “Lebensraum” (Hayat Alanı) için verdikleri mücadeleden ve doğal verili çevre şartlarına evalüasyonla (evrimsel) uyum sağlamasından etkilenmektedir. Halklar ve milletler doğal hayat alanlarına evrimsel uyum sağlayan “organik bütünlükler” olarak kavrana gelmektedir (bu doğal hayat alanları şiddet kullanılarak ele geçirilebilir ve/veya savunulabilir).

Başarılı ve güçlü halklar hayat alanlarını korurlar ve hayat alanı şartlar gerektirdiğinde, yani “mekân darlığı” ortaya çıktığında şiddet kullanarak genişletirler.

Ratzel’in bu jeodarwinist öğretisinin emperyalizmin ve yayılmacılığın meşrulaştırılmasına hizmet ettiği açıktır.

Tarihi, “hayat alanı içinde sürekli bir mücadele” olarak anlamasına rağmen, ilk kullandığı dönemde “Lebensraum” teorisi direkt bir siyâsî anlam içermiyordu. Lebensraum terimi “Alldeutschen Verband”ın yayınlarında sık sık, yayılma çabasındaki Almanya’nın dünya politikasının talepleri bağlamında kullanıldı. Karl Haushofer’in Jeopolitik Ekolü Alldeutschen Verband’ın bu yayılmacı söylemlerine bilimsel kılıflar hazırladı ve bu söylemi daha I. Dünya Savaşı öncesi dönemde Almanya’da etkili kılarak devam ettirdi.

Antropocoğrafya her zaman eşit kalan faktörler “mekân, durum ve ülkelerin şekli gibi temel özellikleri, halkların hayatları hakkında da hüküm verebilmek için değerlendirmek” zorundaydı. Bu yapılınca Ratzel’in yeryüzündeki dar mekân için halkların mücadelesi düşüncesinden türetilen (jeodarwinizm) “büyüyen mekânlar yasası”na yol açılmış olur. Her iki tasavvurda da yeryüzünün doğal mekânları şekilsel bir rol oynarlar, ama temel fonksiyonları farklıdır, klâsik coğrafyada halkların harmonik dünya düzenini oluştururken (Herder ve Kant’ta olduğu gibi ‘ebedî barış’ düşüncesi), Ratzel’de sahne halkların yayılma mücadelesine terk edilmiştir. Halkların ve devletlerin kültürel terakkîsi, gelişme ve yayılmaya bağlıdır (mekân terakkîsi). Sadece “yaşlanan halklar” sürekli daha sıkı sınırlarına tutunurlar; canlı devletler canlı organizmalar gibi siyâsî sınır hattının anorganik engellerini aşarlar.

Ratzel’e göre insanın yaşadığı alan (mekân), onun kaçamayacağı, içinden çıkamayacağı bir alın yazısıdır. Mekân, zaman gibi insana kendini zorla kabul ettirir. Ancak mekân, zamana kıyasla sınırlara sahiptir. Ne var ki bu, milletlerin ve devletlerin yan yana barış içinde yaşaması sonucunu doğururken; Ratzel, bu ortadan kaldırılma imkânı olmayan mekânın darlığı problematiğini (çelişkisini) jeodarwinist mücadele terminolojisinden esinlenerek aşmaya çalışmıştır. Ona göre bir millet sürekli büyüdüğü için yayılmak zorundadır. Nüfus artışını yapay olarak azaltmak ise söz konusu değildir. Nüfus artışını yapay metotlarla azaltmak yolundaki tedbirle bir millet yalnızca kendi büyüme gücünü kurban etmiş, milletlerin birbirleriyle ilişkisi ve rekabeti sonucu ortaya çıkan insanlığın ilerlemesi engellenmiş olur. Ulaştığı bu sonuçlar yüzünden İtalya ve Almanya gibi geç emperyalist devletlerin toprak açlıklarına büyük anlayış göstermiştir. Avrupa kolonyalizmi altında acı çeken yerli halklar Ratzel’in anlayışına göre aslında “kendi miskinliklerinin, uyuşukluklarının ve rekabet içinde olmamalarının kurbanıdırlar”. Her devlet için kaçınılmaz alternatif, “her zaman ya ileri doğru genişlemesi ya da geri çekilip toprak kaybına uğramasıdır”.

Ratzel'in Hitler'e etkisi

Ratzel’in görüşlerinin zaman içinde daha radikalleştiğini ifade edebiliriz. Bir yandan ırk fanatizmine karşı çıkarken, öte yandan ırkların mücadelesini gerekli görmekte ve ırkların kültürel ve siyâsî hiyerarşisini de (‘Herrenrasse’: efendi ırk) kabul etmektedir. Meselâ “ırkı düzeltmek ve temizlemek için ırkı arileştirmeye yönelik tedbirler” Ratzel tarafından kabul edilmiş ve ırk hissiyatının aidiyet hissiyatı gibi gerekçeli olduğunu açıklanmıştır.

Bu görüşler, takip eden yıllarda siyâset üzerinde etkilerini gösterdi. Teorileri jeodarwinizm içeren yanlarıyla Üçüncü Reich’ın ‘Lebensraum’ ideolojisine ve jeopolitiğine kolayca eklenebildi. Bu bakış açısından I. Dünya Savaşı, halklar ve devletlerin sağlıklı doğal zorunlu büyüme çabaları olarak değerlendirildi.

Ratzel ile ilgili bir diğer çok tartışılan konu, “Siyâsî Coğrafya” adlı eseri ile nasyonal sosyalizm jeopolitiğinin öncüsü olduğu suçlamasıdır. Yazıları Karl Haushofer tarafından kullanılmış ve yine onun tarafından “Siyâsî Coğrafya” Adolf Hitler’e Landesberg Hapishanesi’ndeki tutukluluğu sırasında Rudolf Hess aracılığıyla sunularak okuması sağlanmıştır. Hitler’in beslendiği kaynaklardan biri olduğu ve teorik arka planını bu eserlerden aldığını söylemek çok da güç olmasa gerektir. Bir başka deyişle, Ratzel’in eserleri Hitler’in düşünce ve davranışlarına etki etmiştir, ama hangi şekilde ve ne ölçüde etkilediği spekülasyondur. Ratzel’in nasyonal sosyalist jeopolitiğe ilişkin kendi düşüncelerinin neler olduklarını ortaya çıkarmak oldukça güçtür; çünkü 1904 yılında ölmüştür ve bu sebepten nasyonal sosyalizm hakkında onun fikirlerini belirleme imkânı yoktur.

1922 yılında Jeopolitik dersleri vermeye başlayan Karl Haushofer, 1924 yılında da “Zeitschrift für Geopolitik”i (Jepolitik Dergisi) çıkarmaya başlamış ve Alman jeopolitik zihniyetinin en önemli temsilcisi olmuştu. Coğrafya disiplininde favori olmamasına rağmen “jeopolitik” kuramları ile coğrafyayı siyâsî kamuoyunda dikkate şayan bir disiplin yapmayı başardı. Eski bir emir subayı aracılığıyla, Rudolf Hess ile kurduğu dostluk sayesinde Hitler ile tanıştı. Hitler ve Hess’in 1924 yılında Münih’te başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrasında tutuklanmalarının ardından onları cezaevinde ziyaret ederek jeopolitik düşüncelerini aktardı. Bu dönemde Haushofer’in Ratzel’in eserlerini Hess üzerinden Hitler’e ulaştırdığı söylenmektedir.

Hitler’in Almanya’nın yayılma savaşını meşrulaştırmak için Ratzel’in biyolojik coğrafya tezlerine dayandığı açıktır. Bir başka deyişle Hitler’in Ratzel – Haushofer çizgisinde ifadesini bulan siyâsî coğrafya–jeopolitik görüşlerinden beslendiğini ve coğrafya ile jeopolitiğin aynı madalyonun iki farklı yüzleri olduklarını söylemek mümkündür.

Hitler'in Mein Kampf eserinde Lebensraum

Adolf Hitler Alman yaşam alanı hakkındaki görüşlerini, yazmış olduğu Mein Kampf (Kavgam) kitabının ikinci cildinde belirtmiştir:1

Nasyonal Sosyalizm Dönemi (1933-1945)

Almanya'da 30 Ocak 1933 tarihinde Adolf Hitler liderliğindeki Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin iktidara gelmesiyle birlikte 1919-1933 yılları arasında sürmüş olan, siyasi karışıklıklarla ve Versay Antlaşması'nın getirdiği askerî ve ekonomik sınırlamalarla geçen Weimar Cumhuriyeti Dönemi sona ermiş oldu. Hitler, iktidara geldiği ilk zamanlardan itibaren, Versay'ın Almanya'ya dayattığı tüm kısıtlamaları ihlal ederek pek çok değişiklik yaptı. Ekonomik düzen sağlandı, işsizlik azaltıldı, sadece sınırlı sayıda askerî teçhizat üretimine izin verilen eski ordu terhis edilerek yerine tam teçhizatlı, döneminin en moderni sayılabilecek çok güçlü bir ordu kuruldu. Hitler, ülke içindeki sıkıntıların giderilmesinden sonra, yıllar önce Landsberg Hapishanesi'nde yazdığı Kavgam kitabında belirttiği bir diğer mesele olan yaşam alanı konusu için faaliyete başladı. Hitler ve onun idaresindeki nasyonal sosyalist rejimin etnik milliyetçiliğe dayanan irredantist ideolojisi gereğince, Alman azınlıkların yaşadığı bölgelerle beraber bir Alman devleti olan Avusturya, yeniden "Büyük Almanya" sınırlarının içerisine dahil edilmeliydi. Nasyonal Sosyalist Almanya bu amaçla ilk olarak 1938'de Avusturya'yı ilhak etti. İlhak sırasında Avusturyalılar, Avusturya'ya giren Alman askerlerini büyük bir sevinçle karşıladılar.

Avusturya'nın ilhak edilmesi ve Almanya'nın bir eyaleti konumuna getirilmesinin ardından Çekoslovakya'da Alman azınlığın yoğun olarak yaşadığı Südet bölgesi için harekete geçildi. Südet bölgesindeki Alman azınlığın varlığı, yıllar boyunca bitmemiş bir sorundu. Hitler, Nürnberg'de yaptığı parti toplantısında Çek hükûmetinin Südet bölgesinde yaşayan Alman azınlığa adil davranmadığını, bundan ötürü Almanya'nın gerekeni yapacağını söylemişti. Südet bölgesinin Almanya tarafından işgal edilmesinden çekinen Çek hükûmeti, Südet bölgesine asker gönderdi. Savaş çıkmasını önlemek amacıyla 29 Eylül 1938 tarihinde İngiltere, Fransa ve İtalya'nın da aracı olduğu Münih Antlaşması (1938) imzalandı. Almanya, yapılan antlaşma doğrultusunda Südet bölgesini işgal etti. 16 Mart 1939 tarihinde Almanya antlaşmayı ihlal ederek Çekoslovakya'nın tamamını işgal etti ve Almanya'ya bağladı.

Çekoslovakya'nın da alınmasının ardından, en önemli aşamaya geçildi. I. Dünya Savaşı'nın sonunda Prusya'nın kaybedilen kısmı Polonya'dan geri alınmalıydı, ancak Hitler o anki politik çıkarları gereğince Polonya ile bir yakınlaşma politikası güderek Almanya-Polonya ilişkilerini geliştirmeye çalıştı ve 1934'te Almanya-Polonya Saldırmazlık Paktı imzalandı. Önceleri, Hitler'in dış politikası Fransa-Polonya ilişkilerini zayıflatarak Polonya'yı Anti-Komintern Paktı'nın içine çekmek ve Sovyetler Birliği'ne karşı ortak cephe oluşturmak üzerine kurulmuştu. Almanya'nın bir eyaleti olan Doğu Prusya, Polonya'da yer alan Danzig Koridoru yüzünden Almanya'nın geri kalan parçasından ayrılıyordu ve Danzig kentinde yaşayan insanların neredeyse tamamını Almanlar oluşturuyordu. Alman halkının bu konu hakkındaki görüşü Danzig'in ve Polonya'ya verilen tüm eski Alman topraklarının yeniden Almanya'ya dahil edilmesi şeklindeydi. Alman birlikleri 1 Eylül 1939'da Lebensraum politikasının en önemli kısmını gerçekleştirmek amacıyla Polonya'yı işgal etti. Ülkenin batısı Almanya tarafından, doğusu ise Sovyetler Birliği tarafından kontrol altına alındı. Bu işgalle birlikte II. Dünya Savaşı başlamış oldu.

Alman kanı taşıyan toplulukların Büyük Alman İmparatorluğu'nun hakimiyeti altında bir araya getirilmesinden sonra Almanya, Doğu Avrupa'nın geniş ovalarına hükmetmek amacıyla 1941 senesinde Sovyetler Birliği ile yaptığı saldırmazlık paktını ihlal ederek Sovyet topraklarına saldırdı ve Moskova'ya kadar gelerek kısa sürede SSCB'ye bağlı Baltık bölgesinde yer alan bölgeleri, Rusya'nın bir kısmını ve Ukrayna'yı işgal etti. Baltık, Beyaz Rusya'nın batısı ve Rusya'nın bir kısmında Reichskommissariat Ostland isminde, Ukrayna'da ise Reichskommissariat Ukraine isimli yerel yönetimler kuruldu. Bu yerel yönetimleri idare eden yöneticilere Reichskommissar deniliyordu.

Alman nasyonal sosyalistlerin Lebensraum politikasına göre Doğu Avrupa'da ele geçirilen yeni topraklar, Alman halkının yaşam alanını oluşturacaktı. Zaman içinde çoğalacak Alman nüfusunun yerleşim sıkıntısı olmayacaktı ve Doğu'nun geniş coğrafyasındaki zenginliklere Büyük Alman İmparatorluğu sahip olacaktı. Özellikle de Adolf Hitler, Almanya'nın mevcudiyetini buna bağlamıştı. Alman devletinin kendisini "Großdeutsches Reich" (Büyük Alman İmparatorluğu) olarak isimlendirdiği kısım, dönemin siyasi haritasına bakıldığında, Almanya topraklarıyla beraber Avusturya'yı, Polonya'yı ve Çekoslovakya'nın Çek Cumhuriyeti kısmını kapsıyordu, Doğu Avrupa'daki diğer işgal alanları ise yalnızca birer koloniydi. Büyük Alman İmparatorluğu, en geniş sınırlarına 1944 senesinde ulaşmıştı.

Alman ordusu, Stalingrad Muharebesi'ndeki yenilgiden sonra Doğu Avrupa'da gerilemeye başladı. 8 Mayıs 1945'teki yenilgi ve beraberinde yaşanan olayların sonucunda belli bir süreliğine gerçekleşmiş olan Lebensraum politikası başarısızlıkla sonuçlandı.

Kaynakça

Orijinal kaynak: lebensraum. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Kavgam'dan alıntılarda iki kaynaktan ya­rarlanılmıştır: Hitler, Adolf; Kavgam, Yağ­mur Yayınları, İstanbul 1972 (Çev. Refik Özdek) ve http://netgeist.com/media/mein-kampf.pdf . Türkçe kaynaktaki sayfa numa­rası ilk olarak, Almanca kaynaktaki sayfa numaraları ise parantez içinde verilmiştir

Kategoriler