İsrail-Filistin çatışması, İsrail ve Filistinliler arasındaki devam eden anlaşmazlık ve şiddetli çatışmalar bütünüdür. Bu çatışma, toprak sahipliği, kendi kaderini tayin hakkı, güvenlik kaygıları ve dini faktörler gibi bir dizi karmaşık sorunu içerir. Çatışmanın kökenleri 20. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır ve günümüze kadar çeşitli aşamalardan geçerek devam etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: Bölge, 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalmıştır. Bu dönemde, bölgede çoğunlukla Araplar yaşamaktaydı ve küçük bir Yahudi nüfusu da bulunmaktaydı.
İngiliz Mandası Dönemi: I. Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla birlikte, bölge İngiliz Mandası altına girmiştir (1920-1948). Bu dönemde, Siyonizm akımının etkisiyle Avrupa'dan Filistin'e Yahudi göçü artmıştır. Bu durum, Araplar ve Yahudiler arasında gerginliklerin ve çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur.
1947 BM Paylaşım Planı: Birleşmiş Milletler (BM), 1947'de Filistin'i Arap ve Yahudi devletleri olarak ikiye bölen bir paylaşım planı kabul etmiştir. Ancak bu plan, Arap ülkeleri tarafından reddedilmiştir.
1948 Arap-İsrail Savaşı: İsrail'in 14 Mayıs 1948'de bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte, 1948 Arap-İsrail Savaşı patlak vermiştir. Bu savaş sonucunda İsrail, BM paylaşım planında öngörülenin ötesinde toprakları ele geçirmiştir. Yaklaşık 700.000 Filistinli Arap, evlerini terk etmek zorunda kalmış ve mülteci durumuna düşmüştür (Nakba).
1967 Altı Gün Savaşı: 1967 Altı Gün Savaşı, İsrail'in Gazze Şeridi, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri'ni işgal etmesiyle sonuçlanmıştır. Bu işgal, Filistinliler için yeni bir dönem başlatmış ve direniş hareketlerinin yükselmesine yol açmıştır.
Toprak İddiaları: Hem İsrailliler hem de Filistinliler, aynı topraklar üzerinde hak iddia etmektedirler. İsrailliler, bu toprakların kendilerine Tanrı tarafından verildiğine ve tarihi bağları olduğuna inanırken, Filistinliler ise bu toprakların kendilerinin atalarının yurdu olduğunu ve işgal altında bulunduğunu savunmaktadırlar.
Kendi Kaderini Tayin Hakkı: Filistinliler, bağımsız bir devlet kurma ve kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip olduklarını savunmaktadırlar. İsrail ise, güvenlik kaygılarını öne sürerek Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkmaktadır.
Yerleşim Birimleri: İsrail'in işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşim birimleri inşa etmesi, uluslararası hukuka aykırı olarak kabul edilmektedir ve Filistinliler tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmaktadır. Bu yerleşimler, Filistin topraklarının parçalanmasına ve Filistin devletinin kurulmasını zorlaştırmaktadır.
Kudüs Sorunu: Kudüs, hem Yahudiler hem de Müslümanlar için kutsal bir şehirdir. İsrail, Kudüs'ü başkenti olarak ilan etmiştir, ancak bu durum uluslararası toplum tarafından tanınmamaktadır. Filistinliler ise, Doğu Kudüs'ü gelecekteki başkentleri olarak görmektedirler.
Mülteci Sorunu: 1948 ve sonraki savaşlarda evlerini terk etmek zorunda kalan Filistinli mültecilerin durumu, çatışmanın çözülmemiş önemli sorunlarından biridir. Filistinliler, geri dönüş haklarının tanınmasını talep etmektedirler.
Çatışmayı çözmek için çeşitli barış girişimleri yapılmıştır, ancak kalıcı bir çözüm henüz bulunamamıştır. Önemli barış girişimleri şunlardır:
İsrail-Filistin çatışması, günümüzde de devam etmektedir. Zaman zaman şiddetli çatışmalar yaşanmakta, sivil kayıplar artmaktadır. Barış görüşmeleri ise, sık sık kesintiye uğramakta ve kalıcı bir çözüm umudu azalmaktadır. Gazze Şeridi'ndeki insani durum ise, abluka nedeniyle giderek kötüleşmektedir.
Uluslararası hukuk, İsrail-Filistin çatışmasında önemli bir rol oynamaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu, çatışmayla ilgili birçok karar almıştır. Uluslararası toplumun büyük bir bölümü, İsrail'in işgalini ve yerleşim birimlerini yasa dışı olarak görmektedir. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi gibi uluslararası insancıl hukuk kuralları, çatışma sırasında sivillerin korunmasını amaçlamaktadır.
İsrail-Filistin çatışması, her iki taraf için de ciddi sonuçlar doğurmuştur. Can kayıpları, yaralanmalar, mülteci sorunları, ekonomik kayıplar ve psikolojik travmalar, çatışmanın acı gerçekleridir. Bölgesel istikrarsızlık ve uluslararası ilişkilerdeki gerginlikler de çatışmanın dolaylı etkileri arasındadır.
İsrail-Filistin çatışmasının geleceği belirsizliğini korumaktadır. Kalıcı bir barışın sağlanması için, her iki tarafın da karşılıklı tavizler vermesi, uluslararası toplumun aktif rol oynaması ve adil bir çözüm bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde, çatışmanın devam etmesi ve daha da kötüleşmesi kaçınılmaz olacaktır.