Meşrutiyet, bir ülkenin yönetiminde hükümdarın yetkilerinin anayasa ile sınırlandırıldığı ve yasama yetkisinin kısmen veya tamamen halk tarafından seçilen bir meclise verildiği bir yönetim biçimidir. Basitçe söylemek gerekirse, mutlak monarşinin aksine, hükümdarın gücü sınırlıdır ve halkın temsilcilerinin de söz hakkı vardır.
Meşrutiyetin iki temel türü vardır:
Parlamentolu Meşrutiyet (ya da Anayasal Monarşi): Hükümdar, çoğunlukla sembolik bir rol oynar ve gerçek yürütme yetkisi hükümete (genellikle başbakan ve kabine tarafından yönetilir) aittir. Hükümet, mecliste çoğunluğu elinde bulunduran parti veya koalisyon tarafından oluşturulur. Birleşik Krallık, Kanada ve Japonya bu sisteme örnek olarak verilebilir.
Meşruti Monarşi (sınırlı monarşi): Hükümdarın yetkileri daha geniştir ancak yine de anayasa ile sınırlandırılmıştır. Hükümdarın yürütme yetkisinde daha fazla söz hakkı vardır, ancak yasama yetkisi yine de mecliste paylaşılır. Tarihteki bazı meşruti monarşilerde, hükümdarın veto yetkisi gibi önemli yetkileri bulunmaktaydı.
Meşrutiyetin temel özellikleri şunlardır:
Tarihte birçok ülke, çeşitli meşrutiyet deneyimleri yaşamıştır. Bazı ülkelerde meşrutiyet, uzun süreli istikrar ve demokratik gelişme sağlarken, bazılarında ise kısa ömürlü ve sıkıntılı bir dönem olmuştur. Meşrutiyetin başarısı, anayasanın etkililiği, siyasi kültür, güç paylaşımı mekanizmaları ve diğer faktörlere bağlıdır. Türkiye'nin de iki meşrutiyet dönemi yaşaması bu çeşitliliğin bir örneğidir.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page