şeriat ne demek?

Şeriat (, şarīʿa), İslam hukuku anlamında Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dini kanunlar toplamıdır. İslam'da farz kabul edilen ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru / fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmıştır.

Şeriat ile modernitenin hukuk anlayışı arasında İslam'ın bireysel haklar ve özgürlükler kavramına yer vermeyişi önemli bir çatışma kaynağı olarak öne çıkmaktadır.1 Şeriat uygulayan ülkeler uluslararası örgütlerden insan hakları, eşitlikler, kadın hakları, çocukların korunması, bireysel tercihler ve kişi hak ve özgürlüklerinin korunmaması gibi konularda şiddetli eleştirilerle karşılaşmaktadırlar.2 Klasik şeriat uygulamalarından bir kısmı temel insan haklarına, cinsiyet eşitliği ve ifade özgürlüğüne karşı ciddi ihlaller içermektedir.345 Örneğin; dini yükümlülükleri yerine getirmeyen insanların sapkın, mülhid, zındık, mürted ya da en hafif deyimle fasık gibi etiketlerle suçlu ilan edilmeleri ve bunlara verilen öldürme ve diğer cezalar678910 ile kadınların tesettür/hicap emri gereğince evlerinden (izinsiz veya beraberinde eşi veya mahrem erkek olmadan) dışarıya çıkışlarının yasaklanması vb. bu kapsamda ele alınabilir.11

Klasik şeriat uygulamalarının diğer bir kısmının ise (cihat ilan etme ve savaş sonucunda da savaş ganimeti olarak değerlendirilen sivillerin, cinsel fiillere açık şekilde köle ve cariye olarak kullanılması -ki bu efendilerin doğal hakkı olarak görülürdü12- birer savaş suçu, sistematik olarak uygulandıklarında da insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.131415

Terminoloji ve kullanım

Şeriat, (çoğulu "şerâyi"), Arapça şerea'(الشر ع) kökünden bir sözcük olup "yol, mezhep, metod, âdet, insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol" anlamına gelir ve hüküm koymak manasında kullanılır. İslami literatürde bu anlamda Allah’a "Şâri-i Hâkim" denildiği de olur.

Şeriat; Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dini kanunlar toplamıdır. "Ahkam-ı İslamiye" veya "İslam hukuku" gibi tanımlamalar da benzer anlamda kullanılır. Ayrıca "Musa'nın şeriatı", "Zerdüşt şeriatı" vb. gibi deyimler içerisinde sadece kanun anlamında da kullanılabilir.

Şeriatı günlük kullanımda din veya ona eş değer kullananlar olduğu gibi, inanç, ibadet, ahlak eksenli bir yapı olarak kabul ettikleri dinden farklı olarak sadece muamelat ve ukubat ve feraiz den oluşan dini yasa ve hükümler olarak ele alan ilahiyatçılar da bulunmaktadır.

Şeriat, Batıni/Tasavvufi İslam anlayışında şeriat-tarikat-hakikat ve marifet basamakları ile ifade edilen dervişin seyr-i süluk olarak adlandırılan manevi yolculuğunun ilk basamağı kabul edilir.

Tarihsel ve sosyolojik kökler

Ayrıca bakınız: Revizyonist İslam Araştırmaları Okulu

Kur'an'da önerilen hukuki uygulamalar yeni değildir, aksine İslamiyet öncesi Arap toplumunun örf ve adetleri ile Tevrat'ta bulunan kanunların devamı niteliğindedir.16 Örneğin faiz yasağı, recm cezası, namaz ve oruç gibi ibadetlerin benzerleri Kur'an'dan önce de var olmuştur.

Şeriat kurallarının bir kısmının bazı inanç esaslarıyla birlikte Sümerler gibi ilk şehir devletlerinin o günün anlayışına uygun şekilde oluşturduğu, insanlar arasında hukuki açıdan özgür-köle ve kadın-erkek ayrımı içeren seksist kurallar ve yasalardan etkilenerek oluşturulduğu söylenebilir. Kısas, hırsızın elinin kesilerek cezalandırılması gibi temel ceza yasalarının Hammurabi Kanunları'ndan ya da bu kuralları benimseyen Arap topluluklarının uygulamalarından alınarak şeriata konulmuş yasalar olduğu iddiaları17 vardır. Erkeğe iki kadının payının verilmesi18 ve bir erkeğin şahitliğinin iki kadına eşit olması gibi yasaların da aynı anlayışın türevleri olması mümkündür. İslam'da ilahi bir kaynak olarak kutsanan ve birçok inanç ve uygulaması içselleştirilen Yahudi yasalarının Sümer inançları ve Hammurabi Yasaları'yla bağlantılı olduğu başka araştırmacıların da dikkatini çekmiştir.19 Bazı Batılı araştırmacılar Roma hukukunun hadisler yoluyla birçok açıdan İslam hukukunu etkilediği görüşlerini ileri sürmüşlerdir.20

Kısas, Arap toplumunda kan davalarının önlenmesi amacıyla kullanılmaktaydı. Kan döküldüğünde, aşiret misillemesi şeklinde kısas gerçekleşir, katil bulunamazsa bir yakını infaz edilir veya kan bedeli alınırdı.21 Kısas toplumsal denklik şartı ile, maktulün kadın-erkek, köle-hür, seçkin ya da sıradan olması göz önüne alınarak, katilin aşiretinden denk birisi infaz edilirdi.2223 Sosyal denklik, sosyal olarak alt sınıftakilerin üst sınıftan birini öldürmelerinde kısasın uygulanacağı, üst sınıftan birinin alt sınıftan birini öldürmesi durumunda kısas uygulanamayacağı, ancak kan bedeli ödenebileceği anlamına gelmektedir. Uygulama İslamda aynen benimsenmekle birlikte, buna İslamda bir Müslümanın bir gayrimüslim için infaz edilip edilemeyeceği tartışmaları da eklendi. Fıkıhçılar sonraki dönemlerde kısas için belirli şartlar getirerek kasdi olmayan cinayet ve yaralamalarda da diyet ödenmesi yönünde ictihatlar geliştirdiler.24

Patricia Crone, Şeriat hukukunun Muhammed'in gelenekleri üzerine değil, "İskender döneminde geliştirilen Yakın Doğu'nun yasası üzerine kurulduğunu" savunur. Ona göre "müslümanlar, bu yasayı Allah adına eleyip sistemleştirmiş ve kendi imajlarıyla damgalamıştı."25 "Genel olarak Emevi hilafeti ve özellikle Muaviye"'nin kullandığı bu eyalet yasası, "ulema tarafından uzun bir uyarlama döneminden" sonra şimdi şeriat dediğimiz şey haline geldi.26

Yöresel anlayışların yansıması: Örf ve adetlerin delil kabul edilmesi yanında Özel durumlar dışında Haram ve helal yiyeceklerin belirlenmesinde, Şafiî ve İbn Kudame gibi bazı fâkihler haram ve helalliğin kriterini "Arap'ın tabiatına uygunluk ve aykırılık" şeklinde belirlemişlerdir.27

Fıkıh

Dini referansları / Usul-i Fıkıh

Fıkıhta şeriatın birincil kaynağını Kur'an ve Hadisler oluşturur. Ancak bu kaynaklarda "yasa dili" kullanılmaz. Kur'an anlatımlarında hedef, kapsam ve istisnaların belirlenmesi, benzer konuların açıklığa kavuşturulması vb. netleştirme çalışmaları yanında, benzer sorunların hadisler için de geçerli olduğu, ayrıca hangi hadislerin referans değeri taşıdığı, hangilerinin taşımadığı konusu ulema tarafından değerlendirilerek (ictihat) farklı sonuçlara ulaşılır. Bu sonuçlar İslamda farklı sosyal şekillenmeler (Fıkıh Mezhepleri)'in kaynağı kabul edilir. Fetva geleneksel olarak sosyal bir soruna, dini otoriteyi temsil eden müftünün anlayışına göre, dinin bu soruna yaklaşımını yansıtan ve caizdir, ya da caiz değildir şeklinde bir sonuç ve hüküm cümlesiyle bitirilen cevabına denir.

Hanefi hukuk ekolü dört delile dayanır. Şer'i deliller olarak da anılan bu kaynaklar şunlardır:

  1. Kur'an: Şeriatın ana kaynağıdır.
  2. Sünnet (Hadisler yoluyla): Alimler Harald Motzki ve Daniel W. Brown'a göre, bize ulaşan en eski İslami hukuki muhakemeler "neredeyse hiç bir hadis içermiyor"du". Bu infiltrasyon ve bütünleşme h. 2. yy'da kademeli olarak gerçekleşti.28 29
  3. İcmâ (İslam bilginlerinin görüş birliği içinde bulundukları konular)
  4. Kıyas (Birbirine benzeyen meselelerin, hükümlerinde de benzerlik bulunması gerektiği düşüncesinden hareketle oluşturulan yeni hükümler; örneğin içki yasağından hareketle uyuşturucu kullanımının da dinen yasak ve haram olduğuna hükmedilmesi vb.)

İcma farklı yorumlanmakla beraber şeriatın üçüncü ortak kaynağı kabul edilir. Hanefi ve Şafiiler kıyası, Şii Caferi mezhebi ise aklı, dördüncü kaynak olarak kabul ederler. Hanbelîler üç esastan sonrasını kabul etmezler.

Zahiri mezhebi icmâ ve kıyası kabul etmemiştir. Onlara göre bir hükmün İslami nitelik taşıması onun bu kaynaklardan (Kur'an ve sünnet) en az birisine dayandırılmasına bağlıdır.

Müctehidler şeriat hükümlerini ortaya koymada fer'î deliller adı verilen toplum yararı, örf ve adet, İslam'dan önceki şeriatlar, sahabe sözleri gibi deliller de kullanmışlardır.

Fıkıh âlimleri, şeriatı üç ana bölümde incelemiştir:

  1. Fariza (dini yükümlülük) ya da ibadetler
  2. Muamelat (muameleler)
  3. Ukubat (ceza hukuku)

Etiketleme: Ahkam-ı İslami

Fıkıhta insan davranışları (Ef'âl-i mükellefîn) değişik kategorilere ayrılır : Farz (Mutlak zorunluluk ifade eden eylemler ve ibadetler), Vacip (Gerekli, bir alt derece zorunluluk), sünnet, müstehap (sevilen işler), helal, mekruh (çirkin karşılanan; çok çirkin, tahrimen mekruh, az çirkin, tenzihen mekruh) haram (kesinlikle yasak) gibi.

Bu eylemlerin şeriat anlayışında maddi ya da manevi (cezai-sosyal ) karşılıkları bulunur. Farz, vacip ve sünnet olarak nitelendirilen eylemlerin terki, mekruh ve haram olarak nitelendirilenlerin yapılması cezai (had ya da tâzir cezaları olarak) karşılık görür. Örneğin, namaz kılmayanların dövülmesi, hapsedilmesi ve kılmamakta ısrar edenlerin öldürülmesi 303132 bu kapsamda ele alınabilir.

Şeriat anlayışında insanlar özgür-köle, kadın-erkek gibi ayrımlar yanında inanç, aidiyet veya davranışlarına göre Müslüman-zimmi, salih, fasık, mülhid, mürted gibi sınıflara ayrılır ve bu sınıflar için belirlenen hak, sorumluluk veya cezalara maruz kalırlar.

Bu ayrım şahitliğin reddi gibi gibi hafif, mülhid ve mürtedlerin yakılması gibi ağır sonuçlar doğurabilir ve miras, ölüm tazminatı, kısas, yönetici veya yargıç atamaları gibi birçok alanda kendini gösterir. Zina cezalarında evli-bekar ayrımı da söz konusudur. Yasal hak ve sorumluluklar kişinin akil-baliğ olması ile başlar.

Uygulama sahaları

  • Hijyen ve arınma: Abdest ve gusül
  • Ekonomi kanunları: Zekat, vakıflar, faiz ve miras kanunları
  • Yeme içme ile ilgili: Oruç, kurban, içki (bkz. İslam'da keyif verici maddeler, İslamiyet ve alkol, nebiz)
  • Ritüeller/ibadetler Allah'ın hoşnut ve razı olduğu her çeşit eyleme denir. (Abd: köle ve kul, kulluk, kölelik) İslami terminolojide ayet ve hadislerde özel şekil ve şartları belirlenen ritüellerdir. Namaz, oruç, hac, zekât ve kurban İslam'daki zorunlu ibadetlere örnek olarak verilebilir.
  • Evlenme ile ilgili: Nikâh, ayrılık, hulle
  • Cezai yaptırımlar: Had, tâzir, kısas, Diyet, cizye, irtidat
  • Askeri: Cihat (saldırı ya da savunma amaçlı), sulh ve savaş esirleri
  • Giyim: Tesettür
  • Diğer: Ticaret ve davranışlar, köleler ve İslam olmayanlar

Yasalar ve uygulamalar

İbadetler

Mezheplere göre miktarı ve şekli değişen dini ritüellerdir. Kendi içerisinde farz, vacip, müstehap gibi derecelere ayrılır. İbadetleri terk etmek büyük günahlardan sayılır, ibadetleri terk edenler fasık veya bazı mezhepler tarafından dinden çıkmış kabul edilirler ve cezalandırılırlar.

Farz, vacip ve sünnet olarak nitelendirilen eylemlerin terki, mekruh ve haram olarak nitelendirilenlerin yapılması cezai karşılık görür. Örneğin, namaz kılmayanların dövülmesi, hapsedilmesi ve kılmamakta ısrar edenlerin öldürülmesi333435 bu kapsamda ele alınabilir. Günümüzde ibadetle ilgili cezai yaptırımlar sekülerleşme çerçevesinde uygulanmamakta ve bunların ceza veya mükafatının uhrevi olduğu görüşleri de dile getirilmektedir.

Muameleler

İnsanlar arasındaki medeni, ticarî, ekonomik ve sosyal ilişkiler, insanların devletle ve devletlerin de birbirleriyle münasebetleri bu bölümde yer alır. Şeriat hukukunda fıkıhçılar tarafından evlenme (nikâh), boşanma, nafaka, velâyet, vekâlet, vesayet, feraiz (miras), alış-veriş gibi toplum hayatına ait medeni işlemlere ve hatta uluslararası hukuka ait hükümler ortaya konulmuştur. İslam fıkıhçıları ibadetler, cezalar, muamelat gibi hususlarda temel kaynaklarda yer almamasına rağmen hermafroditlerle ilgili hükümler de ihdas etmişlerdir.36

Evlenme ve boşanmalar

Nisa suresi 3. ayete dayandırılan nikâh hükümlerine göre bir erkek gücü yetiyorsa aynı anda esir ve cariyelerden sınırsız olarak, ayrıca ayette bir üst limit ifadesi bulunmamasına rağmen genel anlayışa göre özgür olanlardan en fazla 4 kadınla evlenebilir. İslam'a göre kadın aynı anda tek bir erkekle evli olabilir. Şeriat kurallarınca İslam'da 18 yaş altında evlilik yasak değildir. Şii ya da Sünni her mezhebe göre, yaşına bakmadan çocuklar evlendirilebilir. Osmanlılar, 1917'de çıkardıkları Hukuk-ı Aile Kararnamesi'nde erkeklerin 12, kızların da 9 yaşını bitirmiş olmaları şartını getirmişlerdir.37. Bu duruma istinaden İslâm da evlenmek için kişinin ergenlik çağına girmesi kâfidir.38

"Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman bir tane ile ya da elinizin altındaki sahip olduklarınızla (cariyelerinizle) yetinin. İşte bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur." ''(Nisa suresi, 3)

''Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onların yeterli fikrî olgunluk düzeyine eriştiklerini tespit ederseniz hemen mallarını kendilerine verin, büyüyecekler de mallarını alacaklar diye o malları israf ile ve tez elden yiyip tüketmeyin. Zengin olan (veli) yetim malına tenezzül etmesin, yoksul olan da kararınca yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun; hesap sorucu olarak da Allah yeter.'' (Nisa suresi39,

Şeriata göre gerekçesiz mutlak boşanma yetkisi erkeğe verilmiştir. Kadın erkeği; ancak hakimi ikna edecek geçerli sebepleri sunması durumunda hakim kararıyla boşayabilir. Ayrıca boşanma yetkisi evlilik sırasında ya da sonrasında eşi tarafından kadına verilirse kadın da gerekçesiz olarak eşini boşayabilir.40

Kölelik ve cariyelik

İslam'da insanlar satın alma, savaştan geri kalanların esir edilmeleri ve ganimet olarak cihat yapanlara dağıtılmaları ve ayrıca bu esir ve kölelerin yine esir ya da köle olan insanlardan yaptıkları çocukların köle ya da cariye sayılmaları yoluyla köleleştirilebilir.41 Muâmelât bakımından köle mal gibidir. Alınıp satılabilir, hibe edilebilir, kiralanabilir, ortak mülkiyete konu olabilir. Kazandıkları efendisine âit olur. Kendisine karşı yapılacak haksız fiilden elde edilecek tazminatları efendisi alır. Başkasına karşı işleyeceği haksız fiillerde ise zararı ya efendisi öder ya da köleyi zarar görene devreder.42 Özgür bir erkek kendi câriyesi ile onun rızası olmaksızın cinsel hayat yaşayabileceği gibi,4344 onu nikâh akdi ile eş edinmesi de mümkündür. Kısası gerektiren suçlarda köle, özgür ya da köle karşılığında kısas olarak öldürülür. Hanefilere göre bir köleyi öldüren özgür kimse de kısas yoluyla öldürülür. Diğerlerine göre ise, bu durumda kısas uygulanmaz. Köle ve cariyelere zina ve zina iftirası suçunda özgürlere verilen cezânın yarısı hırsızlık ve irtidad suçlarında tam cezâ uygulanır.45

Miras hukuku, avliyye ve reddiyye

Miras paylaşımı Nisa suresi 11-12 ve 179. ayetlerinde konu edilmiştir. Buna göre erkeklere mirastan kadınlara göre 2 kat hisse verilir. Mirasçıların paylar toplamının paydalar toplamından yüksek olması konusunda avliyye ve tam tersi durumlarda reddiyye yöntemleri kullanılır. Müslüman olmayanlarca eleştiri konusu da yapılan pay-payda eşitsizliği, İslam'ın erken dönemlerinde Müslümanlarca tartışılmış ve iki yaklaşım öne çıkmıştır.46 İbn Abbas, bu durumda bazı pay sahiplerinin (kız kardeşler) düşük önceliğe sahip olup sadece diğerlerinden arta kalanı almasını önerirken, geri kalan çoğunluk tüm hisselerin orantılı olarak azaltılarak herkesin pay almasını savunmuştur.47

Vergiler

KKTC Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yapılan bir çalışmada Kur'an'ın ortaya koyduğu vergilerinin İslam öncesi Güney, Kuzey ve Hicaz Araplarında hatta daha eski toplumlarda yer alan vergi düzenlemelerinin aynısı olduğu sonucuna varılmıştır.48 Cizye islami yönetimlerde gayrimüslimlerden alınan vergidir.

Suç ve ceza hukuku

Şeriat hukukunun kullanımda olduğu bir İslam ülkesinde, İslam’ın emir ve yasaklarına uymayan ya da suç işleyen kimselere karşı verilecek bedensel, maddi (mali) ya da caydırıcı bazı cezai hükümleri kapsar.

Suçun ispatı / Şahitlik kuralları

Hukukun tesis edilmesinde en önemli belirleyicilerden birisi olan, kimlerin şahitliğinin kabul edileceği, kimlerin şahitliğinin kabul edilmeyeceği konusu, şeriat hukukunda en önemli konu başlıklarından birisidir:

Had cezaları gerektiren suçların ispat edilmesinde, vasiyet ve boşanma davalarında ayrıca diğer konularda kadınların şahitlik hakları erkeklerden farklıdır. Bu tip konuların şahitliğinde en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.4950

Suçun kanıtlanmasında ve genel olarak 2 erkek veya 1 erkek 2 kadın şahitliği (Bakara suresi, 282) gerekli ve yeterli iken Zina için 4 erkek şahit şartı konulmuştur. (Nur suresi: 4)

İslam fıkıhına göre kölenin şahitliği kabul edilmez.51 Büyük günah işleyen ve dinde fâsık olarak tanımlanan kişilerin eylemlerine karşılık gelen had ve tâzir cezalarının yanında şahitlikleri de geçersizdir.

Tazir cezaları için suçun sabit olmasına ve kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmamıştır.

Suçlar ve cezaları

Cezalar başlıca 3 kısımda incelenir:

1. Kısas (Öldürme ve yaralamalar için) İslam öncesi Arap toplumunda kabileler arasında süregiden savaşların çözümü için kullanılırdı. Kan döküldüğünde, kısas aşiret misillemesi şeklinde gerçekleşir, katil bulunamazsa yakın bir akraba öldürülebilir veya daha az onurlu bir ikame olarak kan bedeli alınırdı.52 Ayrıca kısas toplumsal denklik şartı üzerinden yürütülür, öldürülen kişinin kadın, erkek, köle-hür insan, seçkin ya da sıradan olması göz önüne alınarak, katilin aşiretinden öldürülene denk birisi infaz edilirdi. Örneğin köleye karşılık ancak bir köle, kadına karşılık bir kadın öldürülebilirdi.5354

Kısasta sosyal denklik şartı, sosyal olarak alt sınıfta bulunanların üst sınıftan birini öldürmelerinde kısasın uygulanacağı, üst sınıftan birinin alt sınıftan birini öldürmesi durumunda kısas uygulanamayacağı, ancak kan bedeli ödenebileceği anlamına gelmektedir.

İslamda uygulamaya esas ayet Bakara 178 ayetidir:

Mü'minler! Öldürülen insanlar konusunda size kısas farz kılındı. Özgüre karşı özgür, esire karşı esir, kadına karşı bir kadın. Kim, öldürülenin kardeşi tarafından bir bedel karşılığı bağışlanırsa, örfe uysun ve bedeli güzelce ödesin.

Kısasta toplumsal denklik şartı ve diyet ödemesi Bakara 178'de açıkça ifade edilmiştir. İslam öncesi uygulama İslamda aynen benimsenmekle birlikte İslami dönemde ayrıca buna bir Müslümanın bir gayrimüslim için infaz edilip edilemeyeceği tartışmaları da eklenmiştir. İslam fıkıhçılarının sonraki dönemlerde kısas için belirli şartlar ve yorumlar katarak kasdi olmayan cinayet ve yaralamalarda da diyet ödenmesi yönünde ictihatlar geliştirdikleri görülmektedir.55

Ancak ayette geçen "kadına kadın" ifadesinin neshedilmesi ve ayette geçmediği halde Müslüman birisinin Müslüman olmayan bir kişiyi öldürdüğünde kısas uygulanıp uygulanmayacağı konuları tartışmalıdır.5657 Şeriat yasalarına göre köle bir insan özgür bir insanı öldürdüğünde kısas yapılır, ancak özgür bir insan bir köleyi öldürdüğünde kısas yapılamaz.58 Abdülaziz Bayındır'a göre ilgili ayet ile Tevrat hükümlerinden dişe diş, göze göz, kulağa kulak, buruna burun ve yaralamalarda misliyle karşılık verme gibi kısas hükümleri kaldırılmıştır.59

2. Had cezaları: Kur'anda cezası belirlenen suçları tanımlamak için kullanılır. Bunların tam olarak hangi suçları kapsadığı konusunda görüş birliği bulunmuyor. Şeriatta Zina, hırsızlık, içki içmek, kazf, yol kesme (ayaklanma, otoriteye karşı savaş) ve irtidat suçları, cezaları Kur'an ayetlerine dayanılarak uygulanan eylemlerdir. Ancak bu suçların tanımları, kapsamları, derecelendirilmesi, kanıtlanması ve verilen cezaların hangi şartlarda (örneğin suçta kasıt unsuru aranması ) uygulanacağı gibi konular Kur'anda yer almayan konulardır ve bu konularda ihtiyaç duyulan hükümler fıkıhçılar tarafından konulur.

Cinsel suçlar:

:*Zina: Kur'an'a göre 100 sopadır.60 Zina yapan cariye ise o zaman da bu cezanın yarısı kadar ceza alır.61 Ancak hadislere göre bekarlara 100 sopa, evlilere ise recm cezası verilir.6263 Şeriat yasalarında tecavüz de zina altında değerlendirilmektedir. Mezhepler arasında tecavüz tanımında farklılık vardır. Farkın temel nedeni tecavüzün erkekler arasındaki bir ilişki için de geçerli olup olmadığı üstünedir.64 Evlilik içi tecavüz, İslam fıkıhçılarının çoğunluğu tarafından tecavüz (اغتصاب āġtṣāb) olarak sınıflandırılmamaktadır.65 Hanefîler; kocanın, uygun bir nedeni olmadan kendisi ile cinsel ilişkide bulunmak istemeyen karısını zorla cinsel ilişkiye sokabilmesine izin verir.66 Diğer mezheplerde ise ne zorlama cinsel ilişki için özel izin verilmiş, ne de evlilik içi tecavüze bir ceza uygulanmıştır.67

:*Kazf: İffetli kadına yapılan zina isnadı, 80 sopa ile cezalandırılır ve şahitliği kabul edilmez. (İlgili madde: İfk Olayı)

Diğer cinsel suçlar:

::*Eşcinsellik: Şeriat hukukunda eşcinselliğin ölünceye kadar hapis, 100 sopa ya da recm şeklinde mezheplere göre farklılıklar gösteren tâzir cezaları bulunmaktadır.6869 (İlgili madde: İslam'da eşcinsellik)

::*Küçüklerle cinsel ilişki (Çocuk evliliği/Pedofili) şeriatta suç olarak tanımlanan bir eylem olmamıştır. Genel anlayışa göre Muhammedin Aişe ile nikahlanması örnek alınarak 6 yaşından büyük çocuklarla yapılan nikah ve evlilikler meşru kabul edilir.

::*Hayvanlarla cinsel ilişki (Zoofili) için ise Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî'nin hadis derlemelerinde yer alan, Muhammed'in söylediği bir söz şu şekildedir:70

:*Hırsızlık: Hırsızlık eyleminde sağ elden başlayarak, ellerinden bir tanesinin kesilmesi şeklindedir.7172 Hırsızlık suçlarında bir derecelendirme (ev, yarı açık ve açık alandan yapılan hırsızlıklar veya gasp gibi) söz konusu değildir.

:*İçki içmek: Kur'an'da cezası belirtilmeyen bir suç73 olan içki içmenin cezası icma yoluyla 80 sopa olarak tayin edilmiştir.

:*Yol kesme:Türkçede yol kesme olarak ifade edilen eylem (Maide 33-35) siyasi otoriteye karşı bir çeşit ayaklanma veya savaş ilanı olarak değerlendiriliyor. Eylemlerinin çeşidine ve ağırlığına göre sağ el ve sol ayaklarının çapraz olarak kesilmesi, hapsedilme ya da sürgün cezaları verilir.

:*Dinden çıkma: Dini terminolojide "küfre girer" şeklinde ifade edilen eylemleri yapmaya irtidat, kişiye mürted denir. Fıkıhta farz ya da sünnet olarak tanımlanan dini emirleri reddeden, hafife alan, alay ya da saygısızlık eden ya da "elfaz-ı küfür" denilen sözleri konuşan kişilere mürted denilir. Mürtedlere tevbe etmeleri için üç gün süre verilir. Cezası (Hanefilere göre kadın olması durumunda ölünceye kadar hapis) ölümdür. 74 75

Geleneksel İslam fıkıhçıları dini emirleri terk eden kişilerin mürted kabul edilip edilmeyeceğini de tartışmışlar ve bu konuda belirli eğilimler ortaya koymuşlardır. Yaşanan tartışmalar yoğunlukla şeriata göre namaz, oruç ya da zekatın terki ya da reddedilmesi gibi eylemlerin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı ile ilgili değil, cezalandırılma ya da öldürülmeleri sonrasında bu kişilerin cenazelerine yapılacak işlemlerle ilgilidir. Bu kişiler mürted kabul edildiklerinde cenaze namazları kılınmaz, Müslüman mezarlığına gömülemez, miras bıraktıkları devlet hazinesine kalır.767778

:*Hanefiler ameli imanın bir parçası kabul etmedikleri için namaz, oruç gibi İslam'ın uygulanmasına dair ihmal ya da ret içeren eylemlerde kişinin kanatılıncaya kadar dövülmesi ya da ölünceye kadar hapsedilmesini de içeren tâzir cezaları ile cezalandırılmasını öngörürler, öldüklerinde cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır.798081

:*Şafii, Maliki mezheplerine göre namazı terk etmek ceza miktarı ve şekli Kur'an ve sünnetle belirlenen suçlardandır ve terk eden “had” uygulanarak öldürülür. Ancak cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır, miras bıraktıysa mirasçılarına paylaştırılır.8283

:*Hanbeli mezhebinde ise namazı terk eden ve bunda ısrarcı olan kişiler mürted kabul edilerek mürtedlere kılıçla öldürme şeklinde uygulanan “had cezası” tatbik edilir, cenaze namazı kılınmaz ve ceset Müslüman mezarlığına gömülmez.8485

3. Tâzir cezaları: Lügatte azarlama, aşağılama, tahkir gibi anlamlara gelen tâzir, fıkıh terminolojisinde fâsıklık olarak nitelendirilen, küçük günahların sürekli işlenmesi ya da daha büyük cezayı gerektirmeyen büyük günahlara belirli bir sınırı ve ölçüsü olmadan, hakim takdiri ile verilen cezaların adıdır. Tâzir cezalarında suçun kanıtlanması, şahitlik ve ispat gibi zorunluluklar bulunmamaktadır.86

<!-- -->

Kısas ve had cezaları Kur'an ayetleriyle karşılığı belirlenen suçlardır. Diğer suçlar ise ceza miktar, yöntem ve uygulaması hakimin takdirine bırakılan, tâzir (toplum içinde azarlamadan sopa atmaya, sürgün, hapis ve idama kadar değişen) cezalarıdır. Tâzir cezalarının namazın terki ve irtidat örneklerinde görülebileceği gibi hafif olması diye bir kural yoktur.

Tarihçe

İslam'da son peygamber kabul edilen Muhammed'in, önceki peygamberlerin şeriatlarının devamı ve tamamlayıcısı olarak bu şeriatların hükümlerini kaldırdığına, ayrıca İslami hükümlerin kıyamete kadar değişmezliğine inanılır:

"Allah dini doğru tutmanız ve onda ayrılığa düşmemeniz hususunda Nuh'a tavsiye ettiği, sana vahyettiğimiz, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiyede bulunduğumuz dinle ilgili hususları size şerîat olarak koydu." (42:13).

Bununla beraber şeriat hükümleri baştan beri sabit ve değişmez hükümler olarak kalmamıştır. İslam'da nasih ve mensuh konusu baştan beri tartışılagelen bir konudur.87 Muhammed'in ölümü sonrasında Halife Ömer'in Kur'an'da açıkça sayılmasına rağmen zekatın sarf yerlerinden "İslam'a ısındırılması gerekenler" maddesini bugün buna ihtiyaç kalmamıştır gerekçesi ile yürürlükten kaldırması dine dayalı hükümlerin zaman ve şartlara bağlı değişkenliği konusuna getirilen tipik örneklerdendir.

İslam'da en önemli hukuk bilginlerinden olan Cafer-i Sadık (ö 765), Ebû Hanîfe (ö. 767), Şâfiî (ö. 819), Mâlik b. Enes (ö.795) ve Ahmed b. Hanbel (ö. 855)'in temsil ettiği ekol ve görüşlerin sistemleştirilmesiyle şeriat ve fıkıh mezhepleri ortaya konmuştur. Şer'i deliller, ya da şeriatta hüküm kaynağı kabul edilebilecek kaynaklar başlangıçta sadece Kur'an ve Muhammed'in uygulamaları iken, sonraki dönemlerde köktenci eğilimler dışında gelişen İslam mezheplerinde fıkıhçılar bu kaynakları genişleterek icma, kıyas, örf, istihsan, akıl (şiilikte) gibi insani, yerel ve dönemsel özellikleri olan yeni hüküm kaynakları tanımlamış ve bu kaynaklara dayalı hükümlerin de şeriatta geçerliliğini vurgulamışlardır.

Daha ileri dönemlerde ise akıl ile nasların hükümlerinin kaldırılabileceği tartışmalarının yapıldığı ve laiklik yönünde adımların atıldığı gelişmeler yaşanmıştır. Türklerin ağırlıklı mezhep önderleri olan Hanefi ve Maturidi anlayışı rivayet ve naslar karşısında aklı ve maslahatı öne alan özellikler taşımaktaydılar. İmam Maturidi, şeriata esas teşkil eden hüküm ayetlerinde, ayetin geçerlilik süresinin (neshi) belirlenmesinde ya da geçici bir süreyle uygulamadan kaldırılmasında ve maslahatın belirlenmesinde ölçüt olarak aklı kabul etmiştir.88 (bkz. İslam ve laiklik)

Günümüzde Fazlur Rahman Malik, Mustafa Öztürk ve benzer görüşe sahip ilahiyatçılar Kur'an'ın bir din kitabı olmasından hareketle ayetlerin dinin aslından olan iman, ibadet ve ahlak bakımından değerlendirilebileceğini, ahkam ile ilgili ayetlerin değişken töresel ve dönemsel (tarihselcilik) özellikler taşıdığı gerekçesiyle aynen uygulanmasının şekilci ve literalist yaklaşımın bir sonucu olduğu görüşlerini ileri sürmekte ve geleneksel şeriat uygulamalarına karşı çıkmaktadırlar.89 Kur'an'daki ahkam ayetlerinin yaklaşık %80'inin dönemin Arabistan örf ve geleneklerini yansıttığı da bu çevrelerce ifade edilmektedir.

TESEV tarafından yapılan sosyal araştırmalarda son yıllarda Türk halkının şeriata olan desteğinin azalmakta olduğunu göstermektedir.90

Günümüzde uygulama

Günümüzde İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye ülkeler arasında şeriatı hiçbir şekilde uygulamayan, kısmen ya da tamamen uygulayan ya da bölgesel farklılıklarla birlikte uygulayan ülkeler bulunur.

Laiklik veya sekülarizm, toplum düzenine ve diğer insanlara zarar vermeden icra edilen inanç, ibadet, etik gibi kavramları bireysel bir hak olarak tanımlarken klasik şeriat kişiler için bireysel özgürlük alanı tanımayarak inanç- ibadet gibi tercih alanlarına yasal zorunluluklar ve yaptırımlar getirmektedir. Ancak yeni şeriat anlayışları bu eylemlerden dolayı kişilerin cezalandırılmalarını reddederek kısmi şeriat uygulamalarını öne çıkarma eğilimindedir.

Otokratik yönetimler, şeriat ve itaat kültürünün ön planda olduğu, bireysel özgürlük ve değerler anlayışının gelişmediği toplumlarda, Kur'an'ın mutlak bir inançla Allah'ın emir ve yasaklarından oluştuğu anlayışının sürekli olarak toplumsal belleğe işlenmesi, tesettür ve zorunlu ibadet kurallarına aykırı davranan bireylere karşı dinsel zorbalığın ve kadına yönelik şiddetin İslam coğrafyasında yaygın olarak görülmesi sonucunu doğurur. Mahsa Emini, İran İslam Cumhuriyeti Kolluk Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı olan ve kamuda örtünme kurallarının uygulanmasını denetleyen Ahlak Polisi tarafından, örtüsünün hükümet standartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle tutuklandı. Karakoldan yapılan açıklamada kadının karakolda aniden kalp yetmezliği geçirdiği, yere düştüğü ve iki gün komada kaldıktan sonra öldüğü söylendi.9192 Olayın görgü tanıkları, kadının dövüldüğünü ve başının bir polis arabasının yan tarafına çarptığını, buna ek olarak sızdırılan tıbbi tetkikler93 sonucunda beyin kanaması ve inme teşhisi konulduğunu söyledi.94

Günümüzde kadın eğitimine ve Onun sosyal hayata katılımına değişik çıkarımlarla (fıkıh) şiddetle karşı çıkan Köktendinci terör örgütleri İslam dünyasında varlığını sürdürmekte, eğitim kurumlarına ve özellikle kız öğrencilere karşı saldırılar düzenlemektedirler. (Bak. Taliban, Boko Haram, Malala Yusufzay) Ayrıca değişik ülkelerde şeriat uygulamalarının ülkeler bazında geçerli olması için mücadele eden İslamcı ve İslamcı köktendinci akımlar, dini eğitim kurumları ve terör grupları bulunmaktadır.

Değerlendirmeler

Toplum düzeni ve halk sağlığına etkileri açısından şeriat

Toplum düzenleyici olarak

  1. Çok evlilik: birden fazla kadın (Kur'an'da yazılana göre en fazla 4) ile nikâh, sınırsız cariye ile ilişki ve Şii mezhebinde süreli nikâh anlamına gelen mut'a nikâhının cinsel yolla bulaşan hastalıkların yaygınlaşmasına sebep olabilmektedir. Öte yandan şeriat destekçilerine ve bazı İslam alimlerine göre ise çok evlilik sayesinde çocuk sahibi olamayan kadınlar ya da dul kadınlar; karısı ve çocuğu olan erkeklerle evlenerek çocuk sahibi olma sorunu çözebilmektedirler. Ayrıca bazı İslam yorumcularına göre çok evlilik sayesinde zinanın da önüne geçilebilmektedir.95
  2. Çocuk evliliği: günümüzde çocuk istismarı olarak değerlendirilen bu evlilikler,9697 6-9 yaşlarında9899 gerçekleşmesine izin verilen çocuk-yetişkin evliliklerinin çocuklarda beden gelişimini erken evrede durdurabilmekte, erken yüklenen sosyal sorumlulukların ise çocuk ruh sağlığında olumsuz etkileri gözlemlenebilmektedir.100
  3. Ergenlikten itibaren uygulanan zorunlu tesettür ve sıkı mahremiyet kurallarının kadın ve kızların beden ve ruh sağlığı üzerine etkileri: Vücudu sıkı bir şekilde yalıtan giyim tarzının, cilt üzerinde cilt kanserleri ve kuruma gibi dış etkilere karşı vücut üzerinde koruyucu pozitif etkilere sahip olabilmektedir. Bunun yanı sıra yeterli güneş ışınlarından mahrum kalan bir vücudun D vitamini yetersizliği sebebiyle, Ca ve Fosfor emiliminin düşmesiyle bağlantılı büyüme çağındaki kızlarda büyüme geriliği, yetişkinlerde kemik erimesi,101102 depresyon, şizofreni, otizm ve alzheimer hastalıklarına yatkınlığının103 artması mümkündür.

İdeolojik-ayrımcı toplum yapılanmasının etkileri

  1. İnanan ama dini uygulamaları ihmal ya da reddettiği için mülhid, fâsık gibi tanımlamalarla aşağılayıcı muameleye (namaz, oruç gibi tapınmaları, kadınlarda tesettür kurallarını ihmal edenlere verilen tâzir cezaları) maruz bırakılanların durumu, şeriat yasalarının kadın-erkek, köle-özgür, inanan-inanmayan, takva sahibi-fâsık gibi ayrımlar ile farklı toplum kesimlerine farklı uygulanmasının getireceği toplum içi nefret ve gerginlikler.
  2. Dinsel grandiyöz kişiliklerin, mesih ya da mehdi olduğunu ileri süren kişilerin etkiledikleri kitle104 üzerinden toplumsal çatışmalara ve kitle ruh sağlığına olumsuz etkileri olabilmektedir.105
  3. Din savaşlarının yıkıcı etkileri, ele geçirilen mallar yanında kadın-erkek, çocuk esirlerin de mal ve ganimet sayılması,106 alınıp satılmaları, cinsel kullanım dahil insan haklarına aykırı eylemler, insanların ruh ve beden sağlıklarını olumsuz etkiler.
  4. Dini yapılanma için harcanan yüksek bütçelerin bilim, eğitim, koruyucu sağlık hizmetleri ve sosyal yardımlar gibi alanların bütçelerinde meydana getireceği açıklar.

İbadet ve dini uygulamaların etkileri

  1. Abdest, toplu namaz ve hac ritüellerinin getirdiği riskler: Sık yıkanan ve kurulanmayan organlarda nemlenme nedeniyle, nem seven bakteri ve mantar enfeksiyonlarının107 tırnak, ayak ve genital bölgelerde artışı.
  2. Yazın sıcak ve kuru mevsimde uzun süre sıvı alımının kesilmesine bağlı olarak gelişmesi muhtemel dehidratasyon,108 buna bağlı olarak Güneş altında ya da sıcak ortamda çalışan iş gruplarında güneş ya da sıcak çarpması risklerinin artışı.
  3. Kronik hastalıklarda, hamile, diyabetik, hipertiroidi, çocuklarda, yoğun fiziksel efor gerektiren işlerde çalışan kişilerde uzun süreli gıda alımının kesilmesi sebebiyle metabolik dengenin bozulması, hamile orucunda bebek gelişim yetersizlikleri.109110111
  4. Uzun süreli açlık sonrası yenilen ağır bir yemek sonrasında solunum, kalp-dolaşım yetmezliklerinin ortaya çıkışı.112113
  5. Psikosomatik değişiklikler: Ramazan orucu ile ilgili olarak daha çok sıvı alımı, sigara, kafein alımı ve uyku yetersizliği gibi sebeplere bağlanan kognitif fonksiyonlarda azalma, irritabilite ve letharji artışı, gerilim ve migren tipi baş ağrılarında artış, bunun trafik kazalarında artış gibi yansımaları bazı araştırmacılar tarafından not edilmiştir.114
  6. İdrar üzerine etkileri: Bazı araştırmalar ramazanda oruç tutanlarda gündüzleri idrar çıkışının azaldığına ve idrar osmolalite değerlerinin arttığına işaret etmektedir.115 Bu değişiklikler idrarda taş oluşumu ve idrar yolu enfeksiyonları gibi ileri aşamalarda böbrek yetmezliği ile sonuçlanabilecek birtakım hasarlarla bağlantılı değişikliklerdir.

Diğer

Bazı İslam toplumlarında kadınlarda da icra edilen cerrahi sünnetin ürogenital sistem üzerine, çocuk ruh ve beden sağlığı üzerine erken ve geç dönem etkileri (yaralama, enfeksiyon, ruhsal travma, sakat bırakma ya da sünnetin bazı hastalıklardan koruduğu iddiaları gibi) etkileri bulunmakta116 ve sünnet karşıtlarınca çocuğun bedensel bütünlüğüne saldırı ve hak ihlali olarak değerlendirilmektedir.117

Etik sorunlar ve güncel yönetim sistemleri ile uyumsuzluklar

İçtihadi kısım ayrı tutulursa, zaman, mekân ve gelişen toplumsal anlayışlar gibi değişken şartlara bağlı geliştirilmesi zorunluluk arz eden yeni yaklaşımlara şeriatın kapalı olduğu söylenebilir. Küçük, karasal yaşam tarzına sahip bir kabile toplumunun sınırlı zaman diliminde yaşadıkları örneklerden yola çıkılarak evrensel ve bütün çağları kapsayan yasa ve düzenlemeler yapılabileceği inancı sorgulanmaya açık bir konudur. İnsanların yaşam tarzı ve ibadetler gibi kişisel tercihlere saygı çerçevesinde kalması gereken eylemlerin ceza ya da hak mahrumiyeti şeklinde yaptırımlara konu olması günümüzde kabul edilebilir değildir.

İnsan hakları, eşitlikler ve özgürlükler

Kadın hakları: Şeriat yasalarında miras, şahitlik, liderlik gibi konularda kadın-erkek arasında, ceza davalarında köle ve özgür insanlar arasında,118 yine şeriata göre suç sayılan zinanın cezalandırılmasında evli kişiler ile bekarlar arasında farklı uygulamalar bulunmaktadır.

Had cezaları gerektiren suçların ispat edilmesinde, vasiyet ve boşanma davalarında, ayrıca başka tipteki sorunların davalarında; kadınların şahitlikleri ile erkeklerin şahitleri eşit kabul edilmez.119 Davalarda ve şahitliklerde en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.120121

Savaş esiri olarak kadın: Savaşlarda esir alınan kadınların durumu din açıdan kritik bir meseledir. Geleneksel Kur'an yorumlarına göre bu kadınlar alınıp satılan cariyeler ile eşit ve ganimet olarak mülk edinilmiş kadınlardır. Bu kadınların başkaları ile nikahlı olup olmadıkları göz önüne alınmaz ve diğer edinilen kadınlar gibi hak sahipleri (savaşçılar ya da bunları satın alanlar) tarafından bedenleri üzerinde rızaları alınmadan cinsel tasarruflarda bulunulabilir. (Müminûn 5-6)122

Güncellik konusu, çocuk evlilikleri: Değişen hukuk anlayışı çerçevesinde verilebilecek diğer bir örnek günümüzde çocuğun cinsel istismarı sayılan çocuk-yetişkin evliliklerinin yasaklanmamış olması ve ilk İslam toplumundaki yaygınlığıdır.123 Geleneksel tutum kadının evlilik yaşını 6 ya da 9 yaşına kadar indirmektedir.124125 İrani anlayış ise nikah için bir alt sınır getirmemektedir.126127 Tahrir el-Vesile'nin 2. cildi sayfa 241'de yer alan Mesele 12'de "Daimi ya da gayri-daimi nikâh ile 9 yaşından önce eş ile cima (cinsel ilişkide bulunmak) caiz değildir. Lakin diğer faydalanmalar şehvetle el atmak, sarılmak ya da tefhiz etmenin sakıncası yoktur. Hatta emzikteki olsa bile." ifadesi yer almaktadır. (Ayrıca bkz. Nikah ve mut'a nikahı)

Öte yandan, tarih boyunca şeriat kanunlarının geçerli olduğu ülkelerde her ne kadar 18 yaş altı çocukların evlendirilmesine müsaade edilmiş olsa da; günümüzdeki bazı İslam yorumcuları tarafından çocuk evliliğinin İslam tarafından aslında yasaklandığı savunulmaktadır.128

Yine günümüzde pek çok toplumda yasal bir durum olan evlilik dışı ilişkiler ve eşcinsellik şeriata göre suç kabul edilir.

Özgürlükler, LGBT bireyler: Fikir, inanç, ibadet ve ifade özgürlükleri şeriat yönetimlerinde sorunlu alanlardır. Kutsallara yönelik eleştiriler elfazı küfür sayılabilir, komedi ve karikatürler irtidat sayılıp ölümle cezalandırılabilir. Eşcinsellik, transseksüellik vb. yaşam tarzlarıyla trans bireylere yaklaşımlar da kanun önünde eşitsizlikler ve insan hakları ihlalleri açısından kritik edilmesi gereken konulardandır.

Eşitlikler bağlamı: Fâsıklık gibi, değerlendirenin tutumuna bağlı, sübjektif değerlendirmeler kişilerin cezalandırılması ve şahitliklerinin geçersiz sayılabilmesi olanaklıdır.

Pratiğe uyum zorlukları ve toplumsal ayrımcılık: Bir kişiye yönelik tecavüz ya da zina isnadında güvenilirlik şartlarını taşıyan dört yetişkin erkeğin şahitliğinin zorunlu olması, aksi takdirde tecavüze uğramış bile olsa tecavüz ya da zina isnadında bulunan kişi ya da kişilerin iftira cezasıyla cezalandırılması.129 Bu cezalar için kadın ve çocukların, Müslüman bile olsalar içki ya da namaz gibi konularda dini yönden beğenilmeyen ve fâsık olarak tanımlanan kişilerin şahitliklerinin geçerli kabul edilmemesi söz konusudur.

Suç-ceza dengesi: Günümüz hukuk anlayışında cezaların intikam duygusundan uzak, caydırıcı, önleyici, ıslah amacına uygun ve işlenen suç ile uygun ağırlıkta bir karşı eylem olması amaçlanır. Bundan dolayı suçun hangi saiklerle işlenmiş olduğu, eylem öncesinde, sırasında ve sonrasındaki davranışlar göz önüne alınarak cezaların ağırlaştırılması ya da hafifletilmesi söz konusu edilir. Şeriat hukukunda hırsızlık ve gasp arasında bir ayrım yapılmamış olması suç ve ceza dengesinin gözetilmemesi açısından da dikkate değerdir.

Yasal sorunlar / Legalite

Cezalarda kanunilik, mezhepsel farklılıklar: Şekli ve miktarı konusunda görüş birliği bulunmayan ibadetlerin terk edilmesinin130 şeriat yönetiminde ceza ya da hak mahrumiyetlerine konu olması, zorbalık, insan hakları ihlali gibi sakıncaları yanında cezaların kanuniliği ilkesine de aykırıdır. Şeriat hukukunda tâzir cezaları için kanunilik ilkesi bulunmamakta, tamamen hakim ya da siyasi otoritenin takdiri geçerli olmaktadır.131 Şiilikte meşru ve makbul kabul edilen mut'a, bir Ehl-i Sünnet mezhebi tarafından had cezası uygulanması gereken bir haramdır. Tâzir cezalarına konu olabilen büyük günah, farz, vacip, zekat, namaz, tesettür, sünnet, hadis gibi kavramlar her mezhep ve bölgede farklı anlayış, yorum ve uygulama şekilleri bulunan dini kavramlardır.

Savaş suçları: savaşlarda teslim olduğu halde eli kılıç tutanların öldürülmesi, yenilen tarafa uygulanan tehcir, mallarına el koyma, kadın, çocuk ve diğer esirlerin köle (mal) sayılması, alınıp satılması, savaşı kazanan tarafın cinsel kullanımına sunulması, sanat eserlerine ve tarihsel mirasa dönük yıkımlar gibi birçok eylem günümüzde savaş suçları kapsamında değerlendirilir. Bu eylemlerin bir kısmı planlı ve sistematik bir şekilde uygulandığında insanlığa karşı suçlar kapsamındadır.

Demokrasi ile uyum

Şeriat yönetimlerinde şura, icma gibi demokratik kavram ve yöntemlerin yanında, ulul emre itaat gibi otokratik kavramlar bir arada bulunur.

Ayrıca bakınız

Dış okumalar

İlgili kitaplar

  • Şeriat ve Kadın, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1987
  • Şeriat ve Kölelik, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 1999
  • Şeriat, İnsan ve Akıl, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 2005
  • Şeriat ve Eşitsizlik, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 2006
  • Modern İslam Hukuk Düşüncesi, Reşid Rıza Örneği, Özgür Kavak
  • Mukayeseli İslam Hukuku, Hayrettin Karaman (3 Cilt)
  • İslam Hukukunda Bağlayıcılık Bakımından Hz. Peygamber'in İctihad ve Tasarrufları, Murat Şimşek, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
  • İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri, İzzeddin ibn Abdüsselam, İz Yayınları
  • Doğumu, Ölümü ve Dirilişi İslam Devleti, Noah Feldman
  • Hanefi Mezhebi Bağlamında İslam Hukukunda Külli Kaideler, Necmettin Kızılkaya, İz Yayınları

Kaynakça

Orijinal kaynak: şeriat. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. http://www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/weboku.asp?sayfa=21&yid=4

  2. http://www.scribd.com/fullscreen/48144731?access_key=key-z0aofrmkp5wvq13aqe9

  3. Tribal conflict management and resolution was built upon these two principles. In primitive societies, the most usual criteria for punishment is 'a life for a life'. This was also valid for the pre-Islamic Arabs. When blood was spilled, the system of mutual revenge took place in the form of tribal retaliation ( qisas ). If the killer could not be found, a close relative could be killed as a substitute or the bloodwit (diyah) was taken as a less-honourable substitution. https://zh.booksc.eu/book/52479161/c42c5a

  4. atıf yapılan kaynak

  5. Ibn al-Rawandi, "Origins of Islam: A Critical Look at the Sources", 2000: s. 98

  6. Brown, Rethinking tradition in modern Islamic thought, 1996: p.12

  7. Under Islamic law, Muslim men could have sexual relations with female captives and slaves.

  8. Ali, K. (2010). Marriage and slavery in early Islam. Harvard University Press.

  9. Buhârî, İman 21; Müslim, 907, ; Nesâî, 3:147; Muvatta, 1:187

  10. Tribal conflict management and resolution was built upon these two principles. In primitive societies, the most usual criteria for punishment is 'a life for a life'. This was also valid for the pre-Islamic Arabs. When blood was spilled, the system of mutual revenge took place in the form of tribal retaliation ( qisas ). If the killer could not be found, a close relative could be killed as a substitute or the bloodwit (diyah) was taken as a less-honourable substitution. https://zh.booksc.eu/book/52479161/c42c5a

  11. Nisa Suresi, 25. ayet

  12. Arrest by hijab police leaves woman comatose , Al Monitor, 2022

  13. Mahsa Amini’s medical scans show skull fractures caused by ‘severe trauma’: Report , Alarabya News, 2022

  14. http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0167629611001081

  15. http://www.acibadem.com.tr/guncelsaglik/GuncelSaglik.asp?t=677

  16. Sünnetin Çocuk Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi: Gözden Geçirme Çalışması . Dr. Mesut YAVUZ, Dr. Türkay DEMİR, Dr. Burak DOĞANGÜN

Kategoriler