ölüm ne demek?

Ölüm, canlı bir varlığın hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. Canlı varlıkların herhangi bir dokusunun canlılığını kaybetmesine de ölüm denir. Canlının ölümünden bahsedebilmek için, hayati faaliyetlerin bir daha geri gelmemek üzere sona ermesi şarttır. Zira boğulma, donma, zehirlenme tehlikesi geçiren ve kalbi duran kişilerde suni teneffüs ve kalp masajı yapılarak, durmuş gibi görünen solunum ve dolaşım fonksiyonlarının tekrar başlatılması çok kere mümkün olmaktadır.

Ölüm belirtileri ve öldükten sonraki durum

Bir canlının öldüğünün belirtileri:

  • Solunumun durması
  • Kalp durması: Kalp atışının olmaması
  • Pallor mortis (ölüm solgunluğu): Kanın, vücudun alt bölgelerinde toplanması sonucu solması
  • Algor mortis (ölüm soğukluğu): Vücut ısısının geri dönüşü olmayacak şekilde düşmesi.
  • Rigor mortis (ölüm katılığı): Kasların ölünen haldeki kasılma/gevşeme durumunda kalması.
  • Livor mortis (ölüm lekeleri): Kanın vücudun alt bölgelerinde toplanması sonucu morumsu lekeler oluşması.

Öldükten sonraki süreçte gerçekleşen aşamalar:

  • Kokuşma:Bakteri ve mantarların etkinliğiyle cesedin bozulması.
  • Ayrışma: çözünme, bedenin daha basit yapı taşı maddelerine ayrılması.
  • İskeletleşme: cesetten geriye kemiklerinin kalması.

Ölümden evvel, kısa ya da uzun olmak üzere agoni ismi verilen bir can çekişme evresi söz konusudur. Bu evre, müzmin hastalıklarda uzun, ani ölümlerde ise kısa olur. Bu evrede, dolaşım ve solunum sistemlerinde iyileşmesi mümkün olmayan değişiklikler meydana gelir. Agoni evresi birkaç dakikadan birkaç güne kadar uzayabilir. Bu evredeki bir şahıs, tam olarak sessizlik ve hareketsizlik içinde bulunur, dış uyarılara karşı tepkisi çok azalmış veya kaybolmuştur. Bütün sistemlerin çalışması bozulmuştur. Bazen bozukluklar düzelir gibi olur, şahıs kendini çok iyi hissettiğini bile söyleyebilir. Bu durum, ölüm öncesi görülebilen geçici bir iyilik halidir. İlk önce görme, son olarak işitme duyusu kaybolur. Gözler yukarı ve dışa tavana bakıyormuş gibi bir hal alır, göz bebekleri genişler. Göz akı ve göz kenarlarında yapışkan bir sıvı toplanır. Göz parlaklığını kaybeder, arkaya doğru çöker. Refleksler ortadan kalkar. Alından soğuk iri taneli terle birlikte son bir gözyaşı damlası gelebilir, şahıs ağlıyor gibidir. Nabız, oldukça zayıflar. Kalp sesleri güçlükle ve çok hafif duyulur, eller ve ayaklar soğur, fakat şahsın iç harareti bazen 42° ila 43° dereceye kadar yükselir. Salya, sümük, idrar, dışkı ve meni dışarı çıkar, neticede ölüm gerçekleşir. Bazı agoni durumlarında bilinç kapalı olmakla birlikte, zeka ve bilinç bozulmaz.

Ölümün birinci dönemi, fonksiyonel, klinik veya formatik ölüm dönemidir. Bu dönemde kişilik kaybolur. Ölümün ikinci dönemiyse hücrelerin ölümü veya moleküler ölüm dönemidir.

Kalp nakli ameliyatlarından önce klinik ölüm; dolaşım, solunum ve sinirle ilgili organların faaliyetlerinin son bulması şeklinde kabul ediliyordu. Kalp nakli ameliyatlarından sonra ölümün tarifindeki fikir ve araştırmalar değişik bir yön almıştır ve neticede beyin ölümü terimi ortaya çıkmıştır. Beyin ölümü yani klinik ölüm, beynin bütün faaliyetlerinin durması ve bütün tedavilere rağmen geri dönmeyecek şekilde kesilmesidir. Bu ölümde, dolaşım ve solunumu çalıştıran cihazlar çıkarılınca, solunum ve dolaşımın durmaları da esas alınmaktadır. Beyin faaliyetlerinin durması, elektroensefalogramda düz bir çizginin görülmesiyle anlaşılır.

Ölüm teşhisinde kullanılan çeşitli metotlar söz konusudur. Hekimlerce göz önünde bulundurulan ölüm belirtilerinden bazıları şunlardır:

Solunumun durması: Ölünün göğsüne bir bardak su konur. Canlıda solunum dolayısıyla su yüzeyi titrer. Ölünün ağzına ayna tutulur. Solunum varsa ayna buğulanır; fakat bu yol, eski bir usuldür. Cesetteki kokuşma dolayısıyla da ayna buğulanabilir.

<!-- -->

Kalbin durması: Vücudun hiçbir yerinden nabız hissedilemez, kalp sesleri işitilmez, elektrokardiyogramda düz bir çizgi görülür ki, ölüm teşhisi yöntemlerinin en doğru sonuç vereni budur. Kan dolaşımının durduğu da çeşitli deneylerle tespit edilebilir.

<!-- -->

Kanın tetkiki: Uzun süren hastalıklarda ölümden sonra pıhtılaşma olur, boğulma şeklinde ve ani ölümlerde ise, kan sıvı halinde kalır. Canlıda kan bazik reaksiyon verir. Ölümden 2 ila 3 saat sonra ise, kan asidik reaksiyon verir.

<!-- -->

Ölümden sonra deri elastikiyetini kaybeder: Deri, soluk beyaz ve sarımtırak bir renk alır. Deride yara açılırsa, yaranın dudakları genişlemez, yakılırsa kan ve su toplanması görülmez.

<!-- -->

Gözdeki bütün refleksler kaybolur: Göz bebekleri genişlemez olup ışığa cevap vermez.

<u>ABD'deki bir kanun maddesine göre ölümün tarifi</u>:

  • Dolaşım ve nefes alma fonksiyonları, geriye döndürülemez bir şekilde durduğu zaman,
  • Beyindeki (beyin sapı dahil) bütün fonksiyonlar durduğu zaman ilgili şahıs ölü kabul edilir.

Bitkisel hayatta ise beynin kortikol faaliyeti durmuş olur ama beyin sapı faaliyetleri devam etmektedir. Yani şahıs göremez, konuşamaz, işitemez ve hareket edemez. Fakat dolaşım, solunum ve bazı otomatik hareketler (uyuma, sindirim vb.) devam etmektedir.

Ölünün yüzünde, durumunda, ölümünden sonra görülebilen değişiklikler başlar. Ölünün yüzünde, ölüm halindeyken gördükleri sebebiyle, korkunç veya gülüyormuş gibi bir şekil husule gelebilir. Ölümden sonra bütün kaslarda gevşeme olur. Göz kapakları kasları gevşediğinden dolayı kapakların arası açık, yarı açık veya kapalı olabilir. Bazen bu açıklık devamlı kalır, bazen açık olan göz kapaklarının arası birkaç saat sonra daralır. Ölümden hemen sonra ağız açılır, çene aşağıya düşer, ölü katılığı husule gelince ağız bir santimetre kadar kapanır. Ölümden sonra kişi, yer çekimi kanununa uyarak yere düşer. Ölüm nerede vuku bulursa kişi orada kalır. Ölü katılığı halinde ise kişi, ölüm anında bulunduğu pozisyonu muhafaza eder. Mesela su içerken bir eli bardakla ağzında, oturur vaziyette bulunabilir. Ölü katılığı çözülünce bu durum da bozulur.

Sıcaklığı 5 ila 15 derece olan bir yerde, yeni ölen bir şahıs saatte 1 derece soğuyarak 24 saat sonra bulunduğu yerin sıcaklığıyla aynı dereceyi bulur. Ölen şahıs, çevre sıcaklığına bağlı olarak su kaybeder ve neticede ağırlığı azalır. Gözün üstünde göz salgısı toplanmasından dolayı örümcek ağı meydana gelir.

Ölümden sonra yer çekimi etkisiyle damarlardaki kan, cesedin alt kısımlarında toplanır ve koyu mor renkte ölü lekeleri meydana gelir. Ölü lekeleri vücudun yere dokunan kısımlarında husûle gelmez.

Ölümden sonra kaslarda sertleşme olur, buna ölü katılığı ismi verilir. Ölü katılığı halk arasında iyi bilindiğinden dolayı cesedin çenesi ve iki ayağı biçimsiz şekil almasın diye bağlanır. Ölü katılığı bazen hafif ve kısa zamanda geçen şekilde olmak üzere her ölende meydana gelir. Çok nadiren görülmeyebilir. Ölü katılığı, genellikle önce alt çenedeki adalelerden başlar. Sonra sırasıyla boyun, yüz ve gövdedeki adalelerde meydana gelir. Ölümden genellikle 2 ila 3 saat sonra başlar. ölü katılığı, 30 saat içinde tam bir şekilde meydana gelip, kokuşmanın başlamasıyla 48 ila 72 saat sonra çözülür.

Hukuktaki ölüm

İnsan hayatının tamamen bitmesine sebep olan ölümle, hukuki şahsiyet (kişilik) sona erer. Ölen kimse herhangi bir borç altına giremez ve hak sahibi olamaz. Kaide olarak ölümün ispatı, nüfus sicilindeki kayıtlarla yapılır. Bir kimse nüfus sicilinde ölü görünüyorsa, bunu ileri süren tarafın sırf bu kayıtları delil olarak göstermesini adli makamlar yeterli görüyor. Aksini iddia eden kimse çeşitli delillerle iddiasını ispat etme hakkına da sahiptir.

Ölüm sicilleri nüfus memurluklarınca tutulur. Ölen her kimsenin ölüm sicilinin tutulması için en geç on gün içinde nüfus memurluğuna bildirilmesi lazımdır. Bundan başka hakim tarafından gaib kararı verilmiş kimse de ölüm siciline ölü olarak kaydedilir.

Spiritüalizmde ölüm

Spiritüalizm'de ölüm dezenkarnasyon terimiyle ifade edilir ve “ruh ile yoğun (fiziksel) beden arasındaki ilişkinin kesin olarak kesilmesi” şeklinde tanımlanır. Fakat buradaki “etten ayrılma” ifadesi vücudun içinden çıkıp gitmek anlamında değil, ruhun vücut üzerindeki hâkimiyetini durdurması, vücudu etki altında tutmayı bırakması anlamında kullanılır; çünkü madde dışı bir varlık olan ruh için, mekanla ilgili olan girmek ve çıkmak fiilleri kullanılamaz.

Ölüm sebepleri

İtlaf

Çeşitli hastalıklar dolayısı ile hayvanlar itlaf edilebilir12, örneğin tavuk vebası hastalığı nedeniyle Türkiye'de ve dünyada birçok kanatlı hayvan itlaf edilmiştir.

Boğulma

Kişi, oksijen alamadığı için bilinci kapanır ve ardından ölümü gerçekleşir.

Yanma

Yanma sırasında kişi, biraz his kaybına uğrar. Yanarak ölen kişilerdeki asıl ölüm nedeni çoğunlukla zehirli gazların solunması ve nefessizlik olur. Ayrıca bir insan, yanma durumundan kurtulsa bile ileride çok ağır enfeksiyonlar oluşacağından dolayı, hastanın tedavisinde steril çalışılmazsa da ölüm gerçekleşir.

Kafanın kopması

Uzmanlara göre beyin, kafa koptuktan sonra saniyelerce fonksiyonlarını sürdürür. Fransa'daki raporlara göre 18'inci yüzyılda giyotinli idamlarda kopan kafada 30 saniye kadar yüz mimikleri görülüyordu.

Yüksekten düşme

ABD'deki Golden Gate Köprüsü'nden atlayan 100 kurban, akciğerin iflas etmesi, kalbin patlaması ve kırık kaburgaların iç organlara zarar vermesi sonucu öldü. Ayrıca yüksek yerlerden suya hızla düşülmesi sonucunda karaciğer, dalak ve diğer bazı organlarda yırtıklar olacağından yine ölüm gerçekleşir.

Elektriğe kapılma

Elektrik akımına kapılmak kalbi durdurabiliyor, 10 saniye sonra da bilinç kapanıyor. Elektrikli sandalyede idam edilen mahkûmların ölüm nedeni beynin aşırı ısınması ya da boğulmasıdır.

Kan kaybı

Aşırı kan kaybında alyuvarların beyne yeterince oksijen götürememesinden dolayı ölüm gerçekleşmektedir. Kişinin vücuduna bağlı olarak 1,5 litre kan kaybeden kişi kendini halsiz, susamış ve korkmuş hisseder. 2 litre kan kaybedildiğinde ise baş dönmesi ve bilinç kaybı başlamaktadır.

Dekompresyon (basınç kaybı)

Ani basınç kayıplarından kurtulanlar, göğsünden vurulmuş gibi ani bir acı yaşadıklarını anlatıyor. 15 saniyeden az süre içinde de bilinç kaybı yaşanıyor.

Kalp krizi

En çok rastlanan olay, kaslar oksijen alamayıp çırpınmaya başladığında hissedilen göğüs ağrısıdır. Kalbin normal ritminin bozulması, kalp atışlarını durdurur. Bilinç kapanır ve ölüm gerçekleşir.

Beyin kanaması

Beyin kanaması, çeşitli nedenlerle beynin içine kan sızması sonucu kan ile beslenen kısmın çalışamaması durumudur. Sonucunda ise kişinin ölümü gerçekleşebilir.

Asılma

Yağlı urganla asılarak boğulmak, 10 saniye içinde bilinç kaybına yol açmaktadır. Fırlatma tarzı asılmalardaki amaç, boynun kırılmasını sağlamaktır. Saddam Hüseyin'in idamında da bu yöntem kullanılmış ve boynu kırılarak idam edilmiştir. Eğer ip çok tutulursa kişinin kafasının kopma ihtimali de vardır

Zehirlenme

Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel bir terimdir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık hâline ya da ölüme yol açar.

İğneyle zehirlenme

Amerika Birleşik Devletleri'nde idamlarda kullanılan iğneyle zehirleme yöntemi doğrudan kalbi durdurmaktadır. Araştırmalara göre bu yöntem idam mahkumlarının yanma ve büyük bir acı hissettiğini göstermektedir.

Ötanazi

Bir kişinin veya bir hayvanın yaşamını, yaşamlarının dayanılamayacak durumda olarak algılanması sebebiyle, acısız veya çok az acıtan bir ölümcül enjeksiyon yaparak, yüksek dozda ilaç vererek veya kişiyi yaşam destek ünitesinden ayırarak sonlandırmak. Ötanazi uygulaması bu üçü dışında farklı formlarda da olabilir; örneğin pasif ötanaziye kişinin tedavi edilebilecek ama ölümcül bir bulaşıcı hastalığının tedavi edilmeyerek kişinin, pasif olarak, ölümüne yol açılması dahildir. Ötanazinin farklı tipleri farklı yasal uygulamalara tabiidir.

Kaynakça

Orijinal kaynak: ölüm. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

Kategoriler