Türkiye'de kadın hakları konusu, Batı dünyasındaki gelişmelere paralel olarak 19. yüzyıl ortalarından itibaren gündeme gelmiştir. Günümüzde Türkiye'de kadınların başlıca sorunları şunlardır:
Dünyada her 3 kadından 1'i hayatında en az bir kez aile içi şiddete maruz kalıyor. G-20 üyesi Türkiye'de bu oran diğer gelişmiş devletlere oranla çok daha yüksek.
Türkiye genelinde kadınların neredeyse yarısı şiddete maruz kalıyor. Uzmanlara göre ülke genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39. Varoşlarda bu oran %97'lere çıkıyor.1 Yaşadıkları fiziksel şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48.5. Herhangi bir sivil toplum örgütüne ve polis, savcılık dahil hiçbir kuruluşa başvurmayanların oranı %92.2
Genel kanının aksine kırsal kesimde ve kentlerde kadına karşı şiddet oranı hemen hemen eşit düzeyde. Şiddetin en yoğun yaşandığı bölgeler ise Doğu ve İç Anadolu bölgeleri.3
Eski Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'ya göre kadına karşı şiddetle mücadelede, kadın ve erkeklerin duyarlılıklarının artırılması, farkındalık yaratılması ve bilinçlendirilmesi ayrıca şiddet mağduru veya risk altındaki kadınlara sunulan hizmetlerde ise kurumsal mekanizmaların eşgüdüm içinde çalışmalarını sürdürmesi gerekiyor.4
Kadına en temel haklarının iade edilmesinde erkeklerin eğitimine çok önemli rol düşüyor. Bu amaçla 2006 yılı Ağustos'unda askerlik hizmetini yapmakta olan er ve erbaşlara verilen yurttaşlık sevgisi eğitim programına kız çocuklarının eğitimi, kadınların istihdamı ve karar alma mekanizmalarına katılımları, kadına yönelik şiddet, töre cinayetleri, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuları da dahil edildi.5
Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiklere göre, Türkiye'de kadın cinayetlerinde 2002'den 2009'a kadar %1.400 oranında artış olmuştur.6 Aynı verilere göre 2002 yılında 66, 2003'te 83, 2004'te 164, 2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011, 2008'de 806, 2009'un ilk 7 ayında ise 953 kadın yaşamını kaybetmiştir.7
Türkiye'de aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 'Ailenin Korunmasına Dair Kanun', 1998'de yürürlüğe girdi.
Türkiye'de zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran kanun, 1997 yılında yürürlüğe girdi.
1975-2000 döneminde üniversite mezunu kadın sayısı 56 binlerden 910 bine kadar yükselirken, okuma yazma bilmeyen kadın sayısı, hala oldukça yüksek.
2000 yılı itibarıyla Türkiye'de 25 yaşın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyor. Bu sayı erkeklerde 1 milyon 176 bin kişide kalıyor.
Buna karşılık, 1975-2000 döneminde kadınların eğitimde büyük mesafe kaydettikleri de görülüyor. Nitekim dönem başında:
Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü 1933 yılında kuruldu
Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranları son derece düşük. Erkeklerin hemen hemen yüzde % 70'i, kadınların ise sadece dörtte biri çalışıyor. Çalışan erkek sayısı yaklaşık 17 milyon iken çalışan kadın sayısı 6 milyon civarında, yani erkeklerin üçte biri oranında.
Kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 9.4 iken, erkeklerde işsizlik oranının yüzde 10.7 olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. Ancak bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması.
Türkiye'de tarım dışı kadın çalışanların oranı hızla artıyor. 1997 yılında yüzde 17.7 olan bu oran 2003 yılına gelindiğinde yüzde 20.6'ya çıktı.
Tüm bunlara rağmen, kadın ve erkek çalışanların ücret dengesizliği devam ediyor. Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan 2009 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde, 134 ülke arasında
1936'da kadınların yer altında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, ILO sözleşmesi ile yasaklandı.
Kadınlar siyasi hayatta da var olma mücadelesine ilk kez 1923 yılında başladı. Kadınlar, ilk kadın partisi Kadınlar Halk Fırkası'nı, Nezihe Muhittin'in başkanlığında 1923 yılında kurmak istedi. Ancak partinin kuruluşuna, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe izin verilmediği için parti girişimi dernekleşme ile sonuçlandı.
29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 3 Mart 1924'te çıkarılmasıyla tüm eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlanırken, kızlar da erkeklerle eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
Kadınlara siyasetin kapısını aralayan Belediye Yasası, 1930 yılında çıkarıldı. Böylece kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı.
8 Şubat 1935'te TBMM Beşinci Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili, ilk kez meclise girdi. 1936'da yürürlüğe giren İş Kanunu ile kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
Kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları ise 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi. Kadınlara siyasetin kapısı 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla tam olarak açıldı ve ilk kadın milletvekilleri TBMM'de yerlerini aldı.
1950 yılında ilk kadın belediye başkanı Müfide İlhan Mersin'den seçildi.
İlk kadın bakan Türkan Akyol, 1971 yılında göreve atandı.
17 Kasım 1972'de Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi kuruldu.910 Parti, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, askerî mahkemenin kararı doğrultusunda 16 Ekim 1981 tarihinde kapatıldı.1112
1989 yılında kadınlara da kaymakamlık yolu açıldı. İçişleri Bakanlığı, kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159'uncu maddesi, Anayasa Mahkemesi'nce 1990 tarihinde iptal edildi.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kadın vali Lale Aytaman, 1991 yılında Muğla'ya atandı. 1993'te İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Aynı yıl Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Başbakan koltuğuna ilk kez bir kadın oturdu. Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller, 25 Haziran 1993 tarihinde hükûmeti kurdu.
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların Meclis'teki temsil oranı ise yok denecek kadar az seviyede bulunuyor. Kadın milletvekili sayısı erkek milletvekillerinin sadece yüzde 4.2'sinde kalıyor.
Türk kadını seçme seçilme hakkına 74 yıl önce kavuştu. Ancak 1935'ten 2009'a kadar Meclis'e 8 bin 794 erkek vekile karşılık sadece 236 kadın girebildi.13
Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemelerin kaldırıldığı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanıyan Türk Medeni Kanunu, 17 şubat 1926'da kabul edildi.
Türkiye'de evlenen yabancı erkekler yasalar hükmüyle vatandaşlığa geçemezler, fakat yabancı kadınlar geçebilir.
2010 İstatistiklerine göre Türkiye'de 5 ilin nüfusu kadar doğu bloğundan gelen kaçak kadın çalışmaktadır. Mecliste yasa dışı göçmen ticaretine gösterilen dikkat çekici tolerans ile eşine genelde güvenen Türk kadını kontrastı ise dünyada birinci sırada yerini korumaktadır. Bunun getirisinde birçok sahte evlilik de yapılmakta ve benzer politikalar sonucunda yaşanan yasa dışı kadın nüfusu fazlası ile de sosyal ve çalışma imkânları halihazırda kısıtlı olan ve halen tek güvencesi kocası olmak durumunda bırakılmış, belediye ve sosyal çalışmalarda yüksek sertifikalar veya cep harçlığı hariç kontenjan bulması imkânsız olan vatandaş kadınların ülkede yapılan iş değiştirme, eş değiştirme, gelir dağılımında düşüş ve seks işçiliğinde, AIDS riskinde ise bu nedenle 90'lı yılların başından bu yana hızlı bir artış gözlemlenmektedir.
Kadınların en önemli sorunlarından olan doğum izni, ilk kez 1930 yılında düzenlendi.
Kadınlara doğum yardımı ilk kez 1945 yılında 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi ise 1949 yılında çıkarılan yasa ile gerçekleşti.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmesine 1952 yılında başlanırken, gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen 'Nüfus Planlaması Hakkında Kanun' 1965 yılında çıkarıldı.
Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan ILO sözleşmesi 1966 yılında onaylandı.
1983'te 2827 nolu Nüfus Planlaması Hakkında Kanunda yapılan düzenlemelerle, 10 haftaya kadar olan gebeliklerde tıbbi gereklilik olmadığı hallerde isteğe bağlı kürtaja ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerinin kullanımına izin verilmiştir. Kürtaj/istemli düşük/gebeliği sonlandırma için kadın eğer 18 yaşın üzerindeyse ve evli değilse kendi isteği, evliyse kocasının da onayı, 18 yaşından küçük ise vasisinin de onayı gerekiyor. Ayrıca TCK nun 99.madde ve 6. fıkrasına göre tecavüz sonucu oluşan gebeliklerde 20 haftaya kadar gebeliğin sonlandırılması suç oluşturmuyor, kanun buna onay veriyor.
Her nasılsa, Türkiye'de 2000'li yılların başlarında Türkiye'de daha tartışılabilir hale gelen doğum, süt izni yasasının daha yaptırımlısı ise (1 sene doğum izni gibi) Rus kadınlarını ve sosyolog yazarlarına göre daha önce Doğu Bloku ülkelerinde uygulanmış ve acı su-altın kase olarak, kadınların işsiz kalmaları ve seks göçünde asıl nedeni teşkil etmiştir.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni 1985 yılında imzaladı. Sözleşme bir yıl sonra yürürlüğe girdi. 1985 yılında 'Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu, ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
İlk 'Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi', 1989 yılında İstanbul Üniversitesi'nde kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı 13'e ulaştı.
Tecavüz mağdurunun seks işçisi olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438'inci maddesi, TBMM tarafından 1990 yılında yürürlükten kaldırıldı.
Yerel yönetimler özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başlarken, Türkiye'de ilk kadın sığınma evi, Bakırköy Belediyesi tarafından 1990 yılında açıldı.
2005 yılı için kadınların yaşam beklentisi 71.3 yıl olarak hesaplanırken, 2030 yılında ortalama yaşam beklentisinin 76 yıla çıkacağı öngörülüyor. Bu tarihte Türkiye'deki kadın sayısının erkek sayısının önüne geçmesi bekleniyor.
2030 yılında Türkiye'deki kadın sayısının 46 milyon 854 bin, erkek sayısının da 46 milyon 841 bin olacağı tahmin ediliyor.
Türkiye'de kadınlar eşlerinin soyadını kullanmak zorundadır. Kendi soyadlarını da isterlerse "kocalarınınki ile birlikte" kullanabilirler. Pek çok gelişmiş devlette kadınlar diledikleri soyadını kullanabilirler. 2011 yılında aile mahkemelerinde bazı kadınların sadece kendi soyadlarını kullanabilmek için açtıkları dava sonucunda yapılan incelemede Anayasa Mahkemesi, Türk Medeni Kanunu'nun "Evlenen kadının kocasının soyadını alması ya da kocasının soyadının önünde önceki soyadını kullanması"na ilişkin hükmünü anayasaya aykırı bulmadı.14
İlk dönemde daha çok kadınların eğitim hakkı ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler, Avrupa'da yaklaşık aynı yıllarda gerçekleştirilen reformları çok kısa bir zaman aralığıyla izler. Örneğin (meslek ve el işi okulları dışında) kızlar için ilk devlet liseleri Prusya'da 1872'de, Fransa'da 1880'de açılmışken Osmanlı Devletinin ilk kız idadisi (lisesi) de 1880'de açılmıştır. Viyana Üniversitesi ilk kız öğrencisini 1897'de, Sorbonne 1899'da, Alman üniversiteleri 1895 ile 1905 arasında kabul etmiş iken, İstanbul Darülfünun'unda karma öğretim 1914-1921 yılları arasında gerçekleşmiştir.
Kadınların özel hukuktaki konumuna ilişkin reformlar Türkiye'de II. Meşrutiyet döneminde gündeme gelmiş, çok eşlilik ilk kez 1917'de çıkarılan bir yasayla Avrupa normları doğrultusunda düzenlenmiştir. Özel hukukta kadın-erkek eşitliği (bazı istisnalarla) 1926 tarihli Medeni Kanun'la gerçekleşmiştir.
Kadınların siyasi ve mesleki yaşamda hak iddia etmelerinin örneklerine 1908-1914 yıllarından itibaren rastlanırsa da, bu alanda önemli gelişmeler ancak Cumhuriyet döneminde gerçekleşme fırsatını bulmuştur.
Kadınlara oy hakkı veren ilk ülke olan Finlandiya'dan (1906) sonra, 1917'de Rusya, 1918'de İngiltere, Kanada (Quebéc hariç), Azerbaycan, 1919'da Almanya ve Avusturya, 1920'de ABD ve Macaristan, kadınlara oy hakkı tanımıştır. Türkiye'de ise kadınlar, gerçek siyasi seçimlerin henüz yapılmadığı bir dönemde, 1930 ve 1934'te bu hakka kavuşmuştur.
1843: Türk kadınları ilk kez, Tıbbiye Mektebi bünyesinde aldıkları
ebelik eğitimi ile sosyal yaşamda yerlerini almaya başladı.
1847: Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i
Seniye yayımlandı.
1856: Osmanlı topraklarında kadınların köle ve cariye olarak alınıp
satılmaları yasaklandı.
1858: yılında yayımlanan 'Arazi Kanunnamesi'nde mirasın kız ve
erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer alırken,
kadınlar miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. Aynı yıl Kız
Rüştiyeleri açıldı.
1869: Kadınlar ilk dergilerine 1869 yılında kavuştu. Kadınlar için
ilk sürekli yayın olarak nitelenen haftalık 'Terakk-i Muhadderat'
dergisi yayımlanmaya başlandı.
1869: Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren 'Maarif-i
Umumiye Nizamnamesi' ise 1869 yılında yayımlandı. Bundan bir yıl sonra
da kız öğretmen okulu 'Dar-ül Muallimat' açıldı.
1871: Evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme
yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması ve zorla evlendirmelerin
geçersiz sayılmasını düzenleyen Hukuk-ı Aile Kararnamesi 1871'de
çıkarıldı.
1876: 1876'da ise ilk anayasa olan Kanun-i Esasi ile kız ve erkekler
için ilköğretim zorunlu hale getirildi.
1897: Giderek sosyal yaşamda daha çok yer almaya başlayan kadınlar,
iş hayatına ilk olarak 1897 yılında 'ücretli işçi' olarak atıldı.
Kadınların devlet memuru olmak içinse bu tarihten itibaren 16 yıl
beklemeleri gerekti.
1913: Kadınlar ilk kez 1913 yılında devlet memuru olarak çalışmaya
başladı. Bunun ardından bir yıl sonra kadınlar, tüccar ve esnaf olarak
da iş hayatına girişti.
1914: Kızlar için ilk yüksek öğretim kurumu, 1914 yılında 'İnas
Darülfünunu' adı altında açıldı.
1922: Kadınlar bilim dünyasıyla ilk kez 1922 yılında tanıştı. Bu
tarihte yedi kız öğrenci, Tıp Fakültesi'ne kayıt yaptırarak eğitime
başladı.
1924: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlandı Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
1926: Türk Medeni Kanunu'nu ile
erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler
kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde
tasarruf hakkı tanındı.
1930: Kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı
tanındı.
1930: Doğum izni düzenlendi.
1933: Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik
Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
1933: Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak
kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları
verildi.
1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı
tanındı.
1936: İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına
düzenleme getirildi.
1937: Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılmasını yasaklayan 1935 tarihli 45 sayılı ILO
sözleşmesi kabul edildi.
1945: Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile
düzenlendi.
1949: Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara
göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı.
1952: Sağlık
Bakanlığı bünyesinde
ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı.
1965: Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest
bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını
düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında
Kanun çıkarıldı.
22 Aralık 1966: Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında
ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi
onaylandı.
27 Mayıs 1983: 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona
erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi
Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı.
Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu
getirildi.
1985: Türkiye, Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini
(CEDAW) imzaladı ve sözleşme ertesi yıl yürürlüğe
girdi.
1985: 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadınlar konusu ilk kez ayrı
bir başlık olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
1987: Kadınlar konusuna odaklanmış ilk resmi kurum olan Devlet
Planlama Teşkilatı Kadına Yönelik
Politikalar Danışma Kurulu kuruldu.
1989: İstanbul Üniversitesi'nde
ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama
Merkezi
kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı
yurt çapında 13'e ulaştı.
24 Ocak 1989: İçişleri
Bakanlığı
kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı.
29 Kasım 1990: Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni
Kanun'un 159. maddesi Anayasa
Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı
2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
1990: Mağdurun seks işçisi olması halinde
tecavüz cezasının indirilmesini öngören Türk Ceza
Kanunu 438. maddesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı.
14 Nisan 1990: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı,
ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini açtı.
1990: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü
bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek
üzere ilk Kadın Konukevleri açılmaya
başlandı. 2000 yılı itibarıyla bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri
170'e ulaştı.
1990: 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının Statüsü ve
Sorunları Başkanlığı kuruldu. 25 Ekim 1990 tarihinde kadın sorunları
konusunda ulusal çapta bir mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürlüğü (KSSGM) 3670 sayılı kanunla Çalışma
ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'na
bağlı olarak kuruldu ve 24 Haziran 1991 tarihinde de Başbakanlığa
bağlandı.
Eylül 1990: Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete
uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye'deki ilk kadın
sığınma evi Bakırköy Belediyesi
tarafından açıldı.
20 Şubat 1992: Birleşmiş Milletler Uluslararası Kadının İlerlemesi
İçin Araştırma ve Eğitim Merkezinin (INSTRAW)
toplantısında, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Türkiye'de
kadın konusunda irtibat noktası olarak kabul edildi ve BM ile işbirliği
içinde program ve projeler uygulanmaya başlandı.
1992: Cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet
İstatistik Enstitüsü'nde
Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu.
1993: İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim
Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın
Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren
üniversite sayısı dörde ulaştı.
1993: Kadın Dayanışma Vakfı,
Altındağ Belediyesinin desteğiyle
kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.
1993: Halk Bankası'nca kadınları
girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi
uygulaması başlatıldı.
1994: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bünyesinde,
şiddete uğrayan kadınlara hukuki ve psikolojik danışmanlık, girişimcilik
ve el emeğinin değerlendirilmesi konularında hizmet vermek amacıyla
Bilgi Başvuru Bankası
(3B) kuruldu.
5 Nisan 1994: Dünya Bankası ile kadın konulu projeler yürütülmeye
başlandı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nde bir
Dokümantasyon Merkezi kuruldu.
1994: Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş
Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans'da kadının
statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan "üreme sağlığı" kavramı üzerinde
özellikle duruldu ve kadın sağlığında "bütüncül" bir yaklaşım
benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı
koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla "Kadın Sağlığı
ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı" hazırlandı. 1998 yılında
kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından
oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu Kadının Statüsü ve
Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi.
1995: Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma merkezi ile
şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın
Sığınağı Vakfı, ilk kadın
sığınağını açtı.
Kasım 1995: Güneydoğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve
kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum
Merkezlerinin (ÇATOM) ilki
Urfa'da açıldı. 2000 yılı itibarıyla bölgedeki sayısı
21'e ulaştı.
29 Haziran 1996: Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu'nun erkeğin
zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini anayasanın eşitlik
ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 27 Aralık 1996 tarih ve
228600 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kararda verilen bir yıllık süre
içinde yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle erkeğin zinası 27.12.1997
tarihinden itibaren suç olmaktan çıktı.
1996: Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı
bünyesinde "Kırsal Kalkınmada Kadın Daire
Başkanlığı"
kuruldu.
1997: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda
13 il valiliği bünyesinde "Kadının Statüsü
Birimleri" kuruldu.
22 Mayıs 1997: Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla
birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153.
maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı.
19 Kasım 1997: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün
önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında medeni hâl
kısmında "evli/ bekar/ dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece
"evli" veya "bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge
yayımlandı.
13 Kasım 1997: Türkiye Cumhuriyeti, amacı uzman bakanların çalışma
alanları ile ilgili konularda Avrupa
Konseyi faaliyetlerine etkin bir şekilde
katılmalarını teşvik etmek olan Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Avrupa
Bakanlar Konferansı'nın dördüncüsüne ev sahipliği yaptı.
23 Haziran 1998: Anayasa Mahkemesi kadının zinasını suç olarak
düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440. maddesini anayasanın eşitlik
ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. Gerekçeli karar 13 Mart
1999 tarih ve 23638 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
17 Şubat 1998: Yeni Türk Medeni Kanunu Tasarısı Adalet
Bakanlığı ve Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün ortaklaşa yaptığı bir toplantı
ile kamuoyunun bilgisine sunuldu.
21 Ekim 1998: Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü, ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret
kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası
alınarak, ırza geçme gibi re'sen takip edilen suçlarda ancak hakim
kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet
savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir genelge
yayınladı.
1998: İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye
paralel olarak Emekli Sandığı Genel
Müdürlüğü'nce verilen dul ve
yetim tanıtım kartlarındaki "Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul
kadın vb." ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası"
gibi ifadelerin kullanılması sağlandı.
17 Ocak 1998: Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için
gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin
Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi.
1998: Gelir Vergisi Kanunu'nda
yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası
kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi
sağlandı.
1998: Kadınlara yönelik danışma merkezleri çalışmaları başta Ankara
ve İstanbul olmak üzere Barolar tarafından da başlatıldı. Barolar
bünyesindeki Kadın Hakları/Hukuku Komisyonları arasında koordinasyonu
sağlamak amacıyla "Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonları
Ağı (TÜBAKKOM)" kuruldu. Giderek artan
komisyonların sayısı 2001 yılı itibarıyla kırk civarına vardı.
Eylül 1999: Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme
Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16.
maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı.
1999: Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren
Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
sunuldu.
8 Eylül 2000: Ek İhtiyari Protokol Türkiye tarafından imzalandı.
Onay aşaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alındı.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin daha
etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler
tarafından hazırlanan Ek İhtiyari Protokol ile Sözleşmenin taraf
devletler tarafından ihlali durumunda kişilere ve kişilerden oluşan
gruplara başvuru hakkı tanınmakta ayrıca uygulamaları denetlemek üzere
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesine
yapılacak şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisi tanınmaktadır.
24 Kasım 2000: Türkiye'de giderek artmakta olan töre
cinayetlerine karşı kamuoyu oluşturmak
üzere "25 Kasım Kadınlara Karşı Şiddete Hayır Günü" nedeniyle Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Şanlıurfa Valiliği işbirliği ile
"Kadına Yönelik Şiddet" konulu bir panel düzenlendi. Panel resmi düzeyde
töre cinayetlerine karşı duruşun zeminini oluşturdu.
17 Şubat 2001: Türk Medeni Kanunu'nun yıldönümü nedeniyle
TBMM Adalet Komisyonunda
görüşülmekte olan Medeni Kanun Tasarısının eşitlikçi özünün korunarak
yasalaşması için Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve kadın
kuruluşları tarafından kamuoyu oluşturma faaliyetlerinde bulunuldu.
Kadın dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla
"Medeni Yasa Tasarısı İçin Hep Birlikte" yürüyüşü gerçekleştirildi.
21 Haziran 2001: TBMM
Adalet Komisyonunca kabul edilen Türk Medeni Kanunu Tasarısı Genel
Kurula sevk edildi.
22 Kasım 2001: Yeni Türk Medeni Kanununun
TBMM tarafından kabul
edildi.
1 Ocak 2002: Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdi.
30 Temmuz 2002: CEDAW Ek İhtiyari Protokolünün onaylanması
7 Ocak 2008: Avrupa Konseyi bünyesinde oluşturulan Kadınlara Yönelik
Şiddetle Mücadele Gücü tarafından yürütülecek "Aile İçi Şiddet Dahil,
Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Kampanyası" çerçevesinde Avrupa
Konseyi'nce nakdi hibe verilmesine ilişkin anlaşmanın yürülüğe girmesine
dair karar 26749 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Orijinal kaynak: türkiye'de kadın hakları. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
10 Kadından 4'ü Şiddet Mağduru TRT.HABER. Erişim: 12 Şubat 2009 ↩
Askerde kadın eğitimi İnternetHaber.com. Erişim: 15 Mayıs 2009 ↩
TBMM Tutanak Dergisi , Dönem: 23, Cilt: 65, Yasama Yılı: 4, Tarih: 1 Nisan 2010. 30 Aralık 2010 tarihinde erişildi. ↩
The Global Gender Gap Index 2009 rankings , World Economic Forum, 28 Ekim 2009 tarihinde erişildi. ↩
Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı TRT/HABER ↩
Yargı kadını kocasının soyadına mahkûm etti Radikal.com.tr. Erişim: 21 Ekim 2011. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page