meşrutiyet ne demek?

Meşrutiyet, bir hükümdarın (örneğin padişah, kral) yetkilerinin anayasa ve yasalarla sınırlandırıldığı bir yönetim biçimidir. Mutlak monarşiye karşıt bir kavramdır. Meşrutiyetin temel özelliği, hükümdarın tek başına karar verme yetkisinin olmaması ve yasama organının (meclis, parlamento) önemli bir rol oynamasıdır.

Meşrutiyetin farklı biçimleri vardır:

  • Parlamentocu Meşrutiyet: Yürütme yetkisi, meclisin güvenini alan bir hükümete aittir. Hükümdarın yetkileri büyük ölçüde semboliktir ve anayasanın izin verdiği çerçevede kalır. Günümüzdeki çoğu monarşi (İngiltere, Kanada, Japonya vb.) bu tür bir meşrutiyet sistemine sahiptir.

  • Kısıtlı Meşrutiyet: Hükümdarın bazı yetkileri anayasa ile sınırlandırılmış olsa da, önemli karar alma süreçlerinde hala önemli bir etkisi vardır. Tarihteki bazı meşrutiyet örnekleri bu kategoriye girer.

Osmanlı Meşrutiyeti: Türk tarihindeki Meşrutiyet, genellikle II. Abdülhamid döneminde (1876-1908) ilan edilen ve 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla yeniden hayata geçirilen dönemi ifade eder. Bu dönem, Osmanlı Devleti'nin siyasi ve sosyal yapısında önemli değişikliklere yol açmıştır. Ancak, Meşrutiyet'in tam olarak uygulanması her zaman mümkün olmamıştır ve çeşitli siyasi çekişmeler yaşanmıştır. İlk Meşrutiyet kısa sürmüş ve Abdülhamid tarafından askıya alınmıştır. İkinci Meşrutiyet ise, Osmanlı Devleti'nin çöküşüne kadar sürmüş, ancak tam anlamıyla demokratik bir rejim kurulamamıştır.

Özetle, meşrutiyet, gücün paylaşımı ve yasaların üstünlüğünü vurgulayan, hükümdarın yetkilerini sınırlayan bir yönetim biçimidir. Ancak, "meşrutiyet" kelimesinin tarihsel ve coğrafi bağlama göre farklı anlamlar taşıdığını unutmamak önemlidir. Her meşrutiyet sistemi, kendi özgü kurumları ve uygulamalarıyla şekillenir.