lav ne demek?

Lav, yanardağ patlaması sırasında çıkan çok sıcak, sıvı ve akıcı erimiş maddeye denilmektedir. Yanardağ ağzından ilk çıktığında sıvı halde bulunmaktadır. Lavın sıcaklığı "700 °C "ile "1200 °C" (1300 °F ve 2200 °F) arasında değişmektedir.

Lavın, viskozitesi sudan 100.000 kat daha fazla olabilse de, soğuyup katılaşmadan önce onlarca mil akabilmektedir. Bunun nedeni ise havaya maruz kalan lav, hızlı bir zaman diliminde katı bir kabuk geliştirmektedir. Bu kalan sıvı lavı yalıtır, sıcak ve viskoz olmamasına yardımcı olmaktadır.

Lav kelimesi Fransızca lave "yanardağ akıntısı" sözcüğünden alıntılanmaktadır. İlk kullanımı 1739 yılında "Charles de Brosses" adlı bilim insanı tarafından kullanılmıştır. Bir diğer düşünce ise İtalyancadan türetilmiş bir kelime olduğu düşüncesidir ve muhtemelen düşme veya kayma anlamına gelen Latince "labes" kelimesinden türetilmiştir.1 Dünya yüzeyinin altındaki erimiş kaya ile bağlantılı olarak ilk kullanım, görünüşe göre Francesco Serao tarafından 1737'de" Vezüv patlaması" üzerine yazılan kısa bir hesapta bulunmuştur. Serao, "ateşli lav akışını" şiddetli yağmurun ardından volkanın kenarlarından aşağı su ve çamur akışına bir benzetme olarak tanımlanmıştır.2

Lavın özellikleri

Kompozisyon

Lavlar, ağırlıkları bakımından %45-%70 SiO<sub>2</sub> arasında değişen silikat eriyikleridir. Çoğunlukla feldispatlar, feldspatoidler3, olivin, piroksenler, amfiboller, mikalar ve kuvars yapılarında hakimdir. Bütün lavların bileşiminde silikat bulunmaktadır. Nadir silikatsız lavlar, silikat olmayan mineral yataklarının yerel erimesi sonucunda oluşmaktadır.4

Silikat lavlar

[[Dosya:Pāhoehoe_and_Aa_flows_at_Hawaii.jpg|bağlantı=https://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:P%C4%81hoehoe_and_Aa_flows_at_Hawaii.jpg|küçükresim|[https://www.sciencedirect.com/topics/earth-and-planetary-sciences/pahoehoe Pāhoehoe] ve AA lavları Hawaii'de yan yana akıyor.]] Silikat lavlar, yapısında daha az alüminyum, kalsiyum, magnezyum, demir, sodyum ve potasyum gibi birçok elementin az miktarı ile dünyanın en bol elementi olan "oksijenin" "silikonile etkileşmesiyle hakim olunan karışımdır.5 Silikat magmaların fiziksel davranışlarında "silis" bileşeni hakimdir. Lavda bulunan silikon iyonları, dört yüzlü bir düzenlemede dört oksijen iyonuna güçlü bir şekilde bağlanmaktadır. Bir oksijen iyonu eriyikte bulunan iki silikon iyonuna bağlanırsa, bu bir köprü olan oksijen olarak tanımlanmaktadır. Oksijen iyonlarını köprü görevinde kullanarak birbirine bağlanan birçok silikon iyonu kümesine veya zincirine sahip "lav" olarak tanımlanmaktadır. Alüminyum, alkali metal oksitlerle (sodyum ve potasyum) kombinasyon halinde lavı polimerize etme eğiliminde bulunmaktadır.6 Demir, kalsiyum ve magnezyum gibi diğer katyonlar, oksijene çok daha zayıf bağlanmaktadır ve polimerleşme eğilimini azaltabilmektedir.7 Kısmi polimerizasyon lavı yapışkan hale getirmektedir. Bu nedenle silika bakımından yüksek lav, silika bakımından düşük lavdan çok daha viskoz durumda olabilmektedir.8

Silikanın viskoziteyi belirlemedeki rolü ve bir lavın sıcaklığı gibi diğer birçok özelliğinin silika içeriği ile ilişkili olduğu gözlemlendiğinden dolayı silikat lavlar silika içeriğine göre dört kimyasal türe ayrılmaktadır:

  1. Felsik Lavlar
  2. Ortaç Lavlar
  3. Mafik Lavlar
  4. Ultramafik Lavlar

Felsik favlar

Felsik veya silisli lavların "silis içeriği %63'ten" fazla bulunmaktadır. Riyolit ve dakit lavları içerirler. Böylesine yüksek bir silis içeriğiyle, bu lavlar, 1.200 °C'de (2.190 °F) sıcak riyolit lav için 108 cP'den 800 °C'de (1.470 °F) soğuk riyolit lav için 1011 cP'ye kadar değişen son derece viskozsuz bir yapıya sahiptirler.9

Karşılaştırma için, suyun viskozitesi yaklaşık 1 cP'dir. Bu çok yüksek viskozite nedeniyle, felsik lavlar genellikle patlayarak parçalı tortular oluşturmaktadır. Bununla birlikte riyolit lavlar, lav dikenleri, lav kubbeleri veya "kuleler" oluşturmak için zaman zaman etkin bir şekilde püskürmektedirler.10 Lavlar tipik olarak dışarı çıktıkça parçalanmaktadır ve bunun sonucunda blok lav akıntıları oluşturur. Bunlar genellikle yapılarında obsidyen içermektedir. Kısaca tipik olarak 1 km mesafeden az aktıkları için kırılmış veya parçalanmış bir durumda gözüktüğünü söylenebilmektedir.11

Ortaç lavlar

Ara veya andezit lavlar, yapılarında %52 ile %63 arasında silika maddesi içermektedir. Alüminyum oranı daha düşük olduğu için genellikle magnezyum ve demir oranları felsik lavlara göre biraz daha zengindir. Ayrıca 850 ile 1.100 °C (1.560 ile 2.010 °F) aralığında daha sıcaktırlar.12 Ortaç lavlar daha yavaş akım gücüne sahip olmaktadırlar. Akış mesafeleri ise 10 kilometreden az ilerleyebilmektedir. Volkan ağzının üzerindeki tümsekten viskoz olarak yavaş yavaş akar ve dış bölümleri soğuk kesikli olarak akmaktadır. Ara lavlar, fenokristal oluşturma eğilimi göstermektedirler. Daha yüksek demir ve magnezyum, amfibol veya piroksen fenokristalleri de dahil olmak üzere daha koyu bir ana kütle olarak tezahür etme eğilimindedirler.13

Mafik lavlar

Mafik veya bazaltik lavların silika içeriği %52 ile %45'tir. Yüksek ferromagnezyen içerikleri ile tipiktirler ve genellikle 1.100 ile 1.200 °C (2.010 ile 2.190 °F) sıcaklıklarda ortaya çıkmaktadırlar. Bazalt lavlar, düşük profilli kalkan volkanları veya taşkın bazaltları üretme eğilimindedir.14 Akışkan lav, havalandırma deliğinden uzun mesafeler boyunca akmaktadır. Bazalt lavın kalınlığı, özellikle düşük bir eğimde, herhangi bir anda hareket eden lav akışının kalınlığından çok daha büyük olabilmektedir çünkü bazalt lavlar, katılaşmış bir kabuğun altındaki lav tedarikiyle "şişebilmektedir".15 Örnek olarak "AA" veya "pāhoehoe" lavları örnek olarak gösterilebilir. Su altında, yapısı "pahoehoe lavlara" oldukça benzeyen yastık lavlar oluşturabilmektedir.

Ultramafik lavlar

Boninit oluşturan komatit ve yüksek magnezyen magmalar gibi ultramafik lavlar, püskürmelerin bileşimini ve sıcaklıklarını en uç noktalarına taşımaktadır. Hepsi %45'in altında silika içeriğine sahiptedirler. Komatitler, %18'in üzerinde magnezyum oksit içerir ve 1.600 °C (2.910 °F) sıcaklıklarda patladığı düşünülmektedir. Dünya'nın mantosu yüksek derecede magnezyum magmalar üretemeyecek kadar soğuduğu için, hiçbir modern komatit lavı bilinmemektedir.16

Alkali lavlar

Bazı silisli lavlar, özellikle kıtasal çatlak bölgelerinde, derine batmış plakaları örten alanlarda veya plaka içi sıcak noktalarda yüksek alkali metal oksit (sodyum ve potasyum) içeriğine sahip olmaktadırlar. Silika içerikleri, ultramafik maddelerden (nefelinitler, basanitler ve tefritler) felsik maddeler (trakitler) arasında değişebilmektedir. Subalkalin magmalardan daha fazla manto derinliklerinde üretilmeleri daha olası durumdadır. Olivin-nefelinit lavları hem ultramafiktir hem de oldukça alkali özellikler taşımaktadır. Ve Dünya'nın mantosunun diğer lavlardan çok daha derinden geldiği düşünülmektedir.17

<table> <thead> <tr class="header"> <th><p>Lav Bileşim Oranları (%)</p> <table> <thead> <tr class="header"> <th><p>Bileşen</p></th> <th><p>Nefelinit</p></th> <th><p>Toleitik pikrit</p></th> <th><p>Toleitik bazalt</p></th> <th><p>Andezit</p></th> <th><p>Riyolit</p></th> </tr> </thead> <tbody> <tr class="odd"> <td><p>SiO<sub>2</sub></p></td> <td><p>39.7</p></td> <td><p>46.4</p></td> <td><p>53.8</p></td> <td><p>60.0</p></td> <td><p>73.2</p></td> </tr> <tr class="even"> <td><p>TiO<sub>2</sub></p></td> <td><p>2.8</p></td> <td><p>2.0</p></td> <td><p>2.0</p></td> <td><p>1.0</p></td> <td><p>0.2</p></td> </tr> <tr class="odd"> <td><p>Al<sub>2</sub>O<sub>3</sub></p></td> <td><p>11.4</p></td> <td><p>8.5</p></td> <td><p>13.9</p></td> <td><p>16.0</p></td> <td><p>14.0</p></td> </tr> <tr class="even"> <td><p>Fe<sub>2</sub>O<sub>3</sub></p></td> <td><p>5.3</p></td> <td><p>2.5</p></td> <td><p>2.6</p></td> <td><p>1.9</p></td> <td><p>0.6</p></td> </tr> <tr class="odd"> <td><p>FeO</p></td> <td><p>8.2</p></td> <td><p>9.8</p></td> <td><p>9.3</p></td> <td><p>6.2</p></td> <td><p>1.7</p></td> </tr> <tr class="even"> <td><p>MnO</p></td> <td><p>0.2</p></td> <td><p>0.2</p></td> <td><p>0.2</p></td> <td><p>0.2</p></td> <td><p>0.0</p></td> </tr> <tr class="odd"> <td><p>MgO</p></td> <td><p>12.1</p></td> <td><p>20.8</p></td> <td><p>4.1</p></td> <td><p>3.9</p></td> <td><p>0.4</p></td> </tr> <tr class="even"> <td><p>CaO</p></td> <td><p>12.8</p></td> <td><p>7.4</p></td> <td><p>7.9</p></td> <td><p>5.9</p></td> <td><p>1.3</p></td> </tr> <tr class="odd"> <td><p>Na<sub>2</sub>O</p></td> <td><p>3.8</p></td> <td><p>1.6</p></td> <td><p>3.0</p></td> <td><p>3.9</p></td> <td><p>3.9</p></td> </tr> <tr class="even"> <td><p>K<sub>2</sub>O</p></td> <td><p>1.2</p></td> <td><p>0.3</p></td> <td><p>1.5</p></td> <td><p>0.9</p></td> <td><p>4.1</p></td> </tr> <tr class="odd"> <td><p>P<sub>2</sub>O<sub>5</sub></p></td> <td><p>0.9</p></td> <td><p>0.2</p></td> <td><p>0.4</p></td> <td><p>0.2</p></td> <td><p>0.0</p></td> </tr> </tbody> </table></th> <th><p>Toleitik Bazalt Lav Oranı SiO<sub>2</sub> (53.8%)</p> <p>Al<sub>2</sub>O<sub>3</sub> (13.9%)</p> <p>FeO (9.3%)</p> <p>CaO (7.9%)</p> <p>MgO (4.1%)</p> <p>Na<sub>2</sub>O (3.0%)</p> <p>Fe<sub>2</sub>O<sub>3</sub> (2.6%)</p> <p>TiO<sub>2</sub> (2.0%)</p> <p>K<sub>2</sub>O (1.5%)</p> <p>P<sub>2</sub>O<sub>5</sub> (0.4%)</p> <p>MnO (0.2%)</p></th> <th><p>Riyolit Lav Oranı SiO<sub>2</sub> (73.2%)</p> <p>Al<sub>2</sub>O<sub>3</sub> (14%)</p> <p>FeO (1.7%)</p> <p>CaO (1.3%)</p> <p>MgO (0.4%)</p> <p>Na<sub>2</sub>O (3.9%)</p> <p>Fe<sub>2</sub>O<sub>3</sub> (0.6%)</p> <p>TiO<sub>2</sub> (0.2%)</p> <p>K<sub>2</sub>O (4.1%)</p> <p>P<sub>2</sub>O<sub>5</sub> (0.%)</p> <p>MnO (0.%)</p></th> </tr> </thead> <tbody> </tbody> </table>

Silis olmayan lavlar

Dünya yüzeyine sıra dışı bileşime sahip bazı lavlar günümüze kadar püskürmüştür. Bunlar yapısında şunları içerir:

Karbonatit ve natrokarbonatit lavları, aktif karbonatit yanardağının tek örneği olan Tanzanya'daki Ol Doinyo Lengai yanardağından olduğu bilinmektedir.18 kayıttaki karbonatitler tipik olarak "%75" karbonat mineralleridir ve daha az miktarda doymamış silikat mineralleri (mikalar ve olivin gibi), apatit, manyetit ve piroklor içermektedir. Bu, daha sonra hidrotermal aktivite ile uzaklaştırılan sodyum-karbonat içeren lavın orijinal bileşimini yansıtmayabilir ancak laboratuvar deneyleri kalsit açısından zengin bir magmanın mümkün olduğunu göstermektedir. Ol Doinyo Lengai'nin natrokarbonatit lavları çoğunlukla sodyum karbonattan, yaklaşık yarısı kadar kalsiyum karbonattan ve yine yarısı kadar potasyum karbonattan ve az miktarda halojenür, florür ve sülfattan oluştuğunu gözlemlemekteyiz. Lavlar son derece akışkandır, viskoziteleri sudan yalnızca biraz daha yüksektir ve 491 ile 544 °C (916 ile 1.011 °F) arasında ölçülen sıcaklıklarla çok soğuk durumda oldukları gözlemlenmektedir.19

İsveç'in Kiruna kentinde Proterozoik sırasında oluşan demir cevherinin kaynağının demir oksit lavları olduğu düşünülmektedir. Şili-Arjantin sınırındaki El Laco volkanik kompleksinde Pliyosen yaşlı demir oksit lavları bulunur.20 Demir oksit lavlarının veya alkali bileşimli bir ebeveyn magmadan karışmaz şekilde ayrılmasının bir sonucu olduğu düşünülmektedir.21

Şili'deki Lastarria yanardağında 250 metre (820 ft) uzunluğunda ve 10 metre (33 ft) genişliğe kadar kükürt lav akmaktadır. Kükürt yataklarının 113 °C (235 °F) kadar düşük sıcaklıklarda erimesi ile oluşmuşlardır. "Lav" terimi, Güneş Sistemi'nin gaz devlerinin buzlu uyduları üzerindeki patlamalarda erimiş "buz karışımlarını" ifade etmek için de kullanılabilmektedir.22

Reoloji

Lav akışlarının davranışı çoğunlukla lavın viskozitesine göre belirlenmektedir. Sıradan silikat lavlardaki sıcaklıklar felsik lavlar için yaklaşık 800 °C (1.470 °F) olabilmektedir. Bu durum mafik lavlar için 1.200 °C (2.190 °F) bir sıcaklık bandında görülmektedir.23 Lav viskozitesi, lav patladığında meydana gelen volkanik aktivitenin türünü belirlemektedir. Viskozite ne kadar yüksek olursa, püskürmelerin efüzif24 olmaktan çok patlayıcı olma olasılığı o kadar artmaktadır. Sonuç olarak, Dünya, Mars ve Venüs'teki lav akışlarının çoğu bazalt lavlardan oluşmaktadır. Yeryüzünde lav akışlarının%90'ı mafik veya ultramafiktir. Akışların%8'ini orta lav ve akışların sadece%2'sini felsik lav oluşturmaktadır.25 Viskozite ayrıca akışların yönünü yanal boyuta göre kalınlık, akışların hareket etme hızını ve akışların yüzey karakterini belirlemektedir. Etkili bir şekilde püskürdüklerinde, yüksek viskoziteli lavlar yalnızca yüksek açılı akışlar veya kubbeler şeklinde patlamaktadır. Akışlar AA veya "Pahoehoe "yerine blok lav şeklini alır. Obsidyen akışları yaygındır.26 Orta dereceli lavlar, efüzif püskürmelerden kaynaklanan lav yatakları ve patlayıcı püskürmelerden kaynaklanan tephra ile birlikte dik "[Stratovolkanlar](Stratovolkan#:~:text=Stratovolkan_(aynı_zamanda_kompozit_volkan,yayılmadan_önce_soğur_ve_sertleşir. "wikilink") "oluşturma eğilimindedir. Mafik lavlar, büyük mesafeleri hareket ettirebilen nispeten ince akışlar oluşturan ve çok yumuşak eğimli kalkan volkanları oluşturmaktadır. Lavların çoğu, çeşitli minerallerin katı kristallerini, ksenolit olarak bilinen egzotik kayaların parçalarını ve önceden katılaşmış lav parçalarını içerir. Lavların çoğunun kristal içeriği onlara tiksotropik ve kayma inceltici özellikler vermektedir.27 Başka bir deyişle, lavların çoğu akış hızının kayma gerilmesiyle orantılı olduğu Newton sıvısı gibi davranmamaktadır. Bunun yerine tipik bir lav, akma gerilimi olarak adlandırılan bir gerilim eşiği geçilene kadar akmaya karşı önemli bir direnç gösteren bir Bingham sıvısıdır. Bu, neredeyse kristalin lavın tıpa görevi gören bir akışa neden olabilmektedir. Tıpa akışının tanıdık bir örneği, diş macunu tüpünden sıkılan "diş macunudur". Diş macunu, yarı katı bir tıpa olarak çıkar çünkü kesme, tüpün yanındaki diş macununda ince bir tabaka halinde yoğunlaşır ve sadece burada diş macunu bir sıvı gibi davranmaktadır. Tiksotropik davranış aynı zamanda kristallerin lavdan çökelmesini de engellemektedir. Kristal içeriği yaklaşık%60'a ulaştığında lav, sıvı gibi davranmayı bırakır ve katı gibi davranmaya başlayabilmektedir. Eriyen kaya ile bu tür bir kristal karışımı bazen kristal lapa olarak tanımlanmıştır. Lav akış hızları, öncelikle viskoziteye ve eğime göre değişim gösterir. Genelde lav, dik yamaçlarda tipik 0,25 mph (0,40 km/s) hız ve maksimum 6 ile 30 mph (9,7 ile 48,3 km/s) hızlarda yavaş akar. Nyiragongo Dağı'ndaki bir lav gölünün çökmesinin ardından 20 ile 60 mil/saat (32 ile 97 km/saat) arasında olağanüstü bir hız kaydedilmiştir.28 Lavlar için ölçekleme ilişkisi, bir akışın ortalama hızının, kalınlığının karesinin viskozitesine bölünmesiyle ölçeklenmesiyle bulunmaktadır. Bu, bir riyolit akışının benzer bir hızda akması için bir bazalt akışının yaklaşık 1000 katı kalınlığında olması gerektiği anlamına gelmektedir.29

Termal sıcaklık

Lavlar, yaklaşık 800 °C (1.470 °F) ile 1.200 °C (2.190 °F) arasında değişen bir sıcaklık aralığında değerlendirilebilmektedirler. Örneğin bu olay, basınçlı hava kömür ocağıyla elde edilebilen en yüksek sıcaklıklara benzetilebilmektedir.30 Bir lav, ilk patladığı anda en sıvı haldedir ve sıcaklığı düştükçe çok daha viskoz hale gelme olasılığı bulunmaktadır. Lav akışları, ısı kaybının bir sonucu olarak hızla yalıtkan bir katı kaya kabuğu geliştirmektedir. Bundan sonra lav, kayalık kabuktan çok yavaş ısı iletimi ile soğuma işlemine geçmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırması jeologları, 1959'da bir patlamada oluşan Kilauea Yanardağı patlamasında iki lav gölünü düzenli olarak kazdılar.31 Göl yaklaşık 100 m (330 ft) derinliğindeydi. Üç yıl sonra, tabanı 1.065 °C (1.949 °F) olan katı yüzey kabuğu hala sadece 14 m (46 ft) kalınlığındaydı. Artık sıvı, püskürmeden on yedi yıl sonra yaklaşık 80 m (260 ft) derinliklerde hala mevcuttur.32 Soğuma ile lav akışları küçülür ve bu, akışın kırılmasına neden olabilir. Bazalt akışlarında bu, karakteristik bir kırık modeli oluşturur. Akışın en üst kısımları düzensiz aşağı doğru yayılan kırıklar gösterirken, akışın alt kısmı akışı beş veya altı taraflı kolonlara bölen çok düzenli bir kırık deseni gösterir. Katılaşmış akışın düzensiz üst kısmına saçaklanma, sütunlu birleşme gösteren alt kısma ise koloni adı verilir. Terimler Yunan tapınak mimarisinden ödünç alınmıştır. Aynı şekilde kolon kenarlarında periyodik kırılma ile soğutularak üretilen düzenli dikey desenler de keski işaretleri olarak tanımlanır. Bunlar soğutma, termal kasılma ve kırılma fiziğinin ürettiği doğal özelliklerdir.33

Lav soğudukça, sınırlarından içe doğru kristalleştirme işlemi gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda lavın içerisindeki gaz oranı düşmektedir. Ve alt ve üst sınırlarda veziküller oluşmaktadır. Bunlar boru sapı vezikülleri olarak tanımlanabilmektedir. Soğutma kristalinden dışarı atılan sıvılar, soğutma akışının durgun sıvı merkezine yukarı doğru yükselir ve dikey kesecik silindirleri üretir. Bunların akışın tepesine doğru birleştiği yerde, bazen gaz boşluklarıyla kapatılan veziküler bazalt tabakaları oluşmaktadır.34 Bunlar bazen ikincil minerallerle doldurulur. Güney Amerika'daki sel bazaltlarında bulunan güzel ametist jeotları bu şekilde oluşmaktadır.35 Taşkın bazaltları tipik olarak akışları kesilmeden önce çok az kristalleşme yaşarlar ve sonuç olarak daha az silisli akışlarda akış dokuları nadirdir. Öte yandan felsik akışlarda akış bandı yaygın olarak görülebilmektedir.36

Lav morfolojisi

Lavın fiziksel davranışı, bir lav akışının veya yanardağın fiziksel şekillerini oluşturur. Daha akışkan bazaltik lav akıntıları düz tabaka benzeri cisimler oluşturma eğilimindeyken, viskoz riyolit lav akıntıları engebeli, bloklu kaya kütleleri oluşturur. Suyun altında püsküren lavların kendine özgü özellikleri vardır.

ʻAʻā lavı

Aa'ā lavı üç temel akış lav türlerinden biridir. Aa'ā lavı, klinker adı verilen kırık lav bloklarından oluşan kaba veya moloz bir yüzey ile karakterize edilen bazaltik lavlardır. Hawaii kelimesi, "Clarence Dutton" tarafından jeolojide teknik bir terim olarak tanıtılmıştır. A'ā lavı akışının gevşek, kırık, keskin ve dikenli yüzeyi, yürüyüşü yavaşlatır veya zorlaştırır. Klinker yüzeyi aslında akışın en aktif kısmı olan kocaman ve yoğun bir çekirdeği kaplar. Çekirdekteki macunsu yapı lav eğimden aşağı doğru ilerledikçe, klinkerler yüzeye doğru taşınmaktadır. Bununla birlikte bir ʻAʻā lavı akışının ön kenarında bu soğutulmuş parçalar dik cepheden aşağı yuvarlanmaktadır ve ilerleyen akış tarafından gömülmektedir. Bu durum A'ā akışının hem alt hem de üst kısmında bir lav parçası tabakası oluşturmaktadır.

A'ā lav akışlarında 3 metre (10 ft) kadar büyük yığınlı lav topları yaygın bir şekilde görülmektedir. A'ā lavı genellikle "Pāhoehoe'den" daha yüksek viskoziteye sahiptir. Pāhoehoe lavları, engellerle veya dik yamaçlarla karşılaşmaktan çalkantılı hale gelse de A'ā 'ya dönüşebilir. Keskin, açılı doku, A'ā'yı güçlü bir radar reflektörü yapmaktadır. Yörüngedeki bir uydudan rahatça görülebilir. (parlak Macellan resimleri).

A'ā lavları tipik olarak 1.050-1.150 °C (1.920-2.100 °F) veya daha yüksek sıcaklıklarda patlamaktadır. Bu kelime aynı zamanda aa, a'a, aa'a ve a-aa olarak yazılmaktadır. "Taşlı kaba lav" anlamına gelen "A'ā", aynı zamanda "yakmak" veya "alevlemek" anlamına gelmektedir.37

Pāhoehoe lavı

Pāhoehoe "Hawaii'den [paːˈhoweˈhowe],"pürüzsüz, kırılmamış lav" anlamına gelmektedir.38 Ayrıca Pahoehoe lavları, pürüzsüz, dalgalı, veya kıvrımlı bir yüzeye sahip bazaltik lavlardır. Hawaii kelimesi, "Clarence Dutton" aracılığıyla jeolojide teknik bir terim olarak tanıtılmıştır.

Bir Pāhoehoe lav akışı tipik olarak soğutulmuş bir kabuktan sürekli olarak çıkan bir dizi küçük lob ve ayak parmağı olarak ilerlemektedir. Pāhoehoe lav akışlarının yüzey dokusu, genellikle lav heykeli olarak adlandırılan her türlü tuhaf şekli sergileyerek geniş ölçüde değişimektedir. Kaynağa olan mesafenin artmasıyla, Pāhoehoe lav akışları, ısı kaybına ve bunun sonucunda viskozitede artışa yanıt olarak A'ā lav akışlarına dönüşebilmektedir. Pahoehoe lavları tipik olarak 1.100-1.200 °C (2,010-2.190 °F) arasında bir sıcaklığa sahiptir.39 Yeryüzünde, çoğu lav akışı 10 km'den (6.2 mil) daha kısa sürebilmektedir. Ancak bazı Pāhoehoe lav akışları 50 km'den (31 mil) daha uzun sürmüştür. Jeolojik kayıtlardaki bazı taşkın bazalt akışları yüzlerce kilometre uzadı. Yuvarlak doku Pāhoehoe'yi zayıf bir radar reflektörü yapar ve yörüngedeki bir uydudan görmek zordur.

Blok lav akıntıları

Blok lav akıntıları, [stratovolkanlardan](Stratovolkan#:~:text=Stratovolkan_(aynı_zamanda_kompozit_volkan,yayılmadan_önce_soğur_ve_sertleşir. "wikilink") gelen andezitik lavların tipik bir örneğidir. A'ā lav akışlarına benzer şekilde davranış göstermektedirler. Ancak daha viskoz yapıları, yüzeyin klinkerler yerine düzgün kenarlı açısal lav parçaları (bloklar) ile kaplanmasına neden olabilmektedir. A'ā akışlarında olduğu gibi, katılaşmış bloklu yüzey tarafından izole edilen akışın erimiş iç kısmı, akış cephesinden düşen moloz üzerinde ilerler. Ayrıca yokuş aşağı çok daha yavaş hareket ederler ve Aa'ā akışlarından daha derinlikte olabilmektedirler.

Kubbeler ve dökümler

Lav domları ve kuleleri, dasitten riyolite kadar değişen felsik lav akışlarıyla ilişkilidir. Bu lavların çok akışkan doğası, lavın havalandırma deliğinden uzağa akmamasına engel olarak lavın havalandırma deliğinde bir lav kubbesi oluşturmasına neden olur. Eğimli bir yüzey üzerinde bir kubbe oluştuğunda kubbe (kubbe akışı) adı verilen kısa, kalın akışlarda akabilir. Bu akışlar genellikle havalandırma deliğinden yalnızca birkaç kilometre uzaklıktadır.40

Yastık lav

Yastık lav, tipik olarak bir deniz altı volkanik havalandırma deliğinden veya buzul altı yanardağda ortaya çıktığında veya bir lav akışı okyanusa girdiğinde oluşan lav yapısıdır. Bununla birlikte, kalın buzul buzunun altında lav püskürdüğünde yastık lav da oluşabilir. Viskoz lav, su ile temas ettiğinde katı bir kabuk kazanır ve bu kabuk, ilerleyen akıştan daha fazla lav çıktıkça ek büyük lekeler veya "yastıklar" halinde çatlar ve sızar. Su, Dünya yüzeyinin büyük bir bölümünü kapladığından ve çoğu yanardağ su kütlelerinin yakınında veya altında bulunduğundan, yastık lav çok yaygındır.41

Lavların oluşturduğu yer şekilleri

Lav akıntıları ve patlamaları, viskoz erimiş kayalardan oluştuğu için makroskopik işlemden mikroskobik işleme kadar farklı oluşumlar, yer şekilleri ve topografik özellikler yaratmaktadır.

Volkanlar

Volkanlar, zaman içinde tekrarlanan lav ve kül püskürmeleriyle oluşan birincil yer şekilleridir. Şekil olarak, nispeten akışkan bazaltik lav akışlarının ağırlıklı olarak efüzif püskürmelerinden oluşan geniş, sığ yamaçlara sahip kalkan volkanlarından, alternatif kül katmanlarından oluşan dik kenarlı stratovolkanlar kompozit volkanlar olarak da bilinmektedir. Bu nedenle orta ve felsik lavlara özgü daha viskoz lav akışlarına kadar çeşitlilik göstermektedirler. Büyük bir çökme krateri olan kaldera, magma odası büyük patlayıcı püskürmelerle kısmen veya tamamen boşaltılırsa, bir stratovolkan içinde oluşabilir; zirve konisi artık kendisini desteklemez ve bu nedenle daha sonra kendi içine çöker.42 Bu özellikler, olaydan sonra volkanik krater göllerini ve lav kubbelerini içerebilir.43 Ancak kalderalar, kademeli magma çökmesi gibi patlayıcı olmayan yollarla da oluşabilir. Bu, çoğu kalkan volkanının tipik bir örneği olabilmektedir.44

Kül ve sıçratma konileri

Kül konileri ve sıçrama konileri, volkanik bir yapı üzerinde bulunan küçük bir havalandırma deliğinin etrafında lav birikmesiyle oluşan küçük ölçekli konilerdir. Kül konileri, patlayıcı bir havalandırma deliğinden fırlatılan piroklast, kül ve tüften oluşmuşlardır. Sıçrama konileri, erimiş volkanik cüruf ve cürufların daha sıvı bir formda püskürtülmesi sonucunda oluşmaktadır.45

Kīpukalar

Hawaii dilinden türetilen başka bir Hawaii İngilizcesi terimi olan kīpuka, aktif bir volkanizma alanının içindeki veya aşağı eğimli bir tepe, sırt veya eski lav kubbesi gibi yüksek bir alanı belirtmektedir. Yeni lav akıntıları çevredeki araziyi kaplayacak ve kīpukayı izole edecektir. Böylece çorak lav akıntısında (genellikle) ormanlık bir ada olarak görünecektir.46

Lav kubbeleri

Lav kubbeleri, viskoz felsik magmanın ekstrüzyonundan oluşmaktadır. Valles Caldera'da olduğu gibi belirgin yuvarlak çıkıntılar oluşturabilirler. Bir volkan silisli lav çıkardığında, bir şişirme kubbesi veya endojen kubbe oluşturarak, kademeli olarak çatlayan, çatlaklar oluşturan ve soğutulmuş kaya ve moloz parçalarını serbest bırakabilen büyük, yastık benzeri bir yapı oluşturabilir. Şişen bir lav kubbesinin üst ve yan kenarları kaya, breş ve kül parçaları ile kaplı olma eğilimindedir.47 Lav kubbe patlamalarının örnekleri arasında Novarupta kubbesi ve St. Helens dağının ardışık lav kubbeleri içermektedir.48

Lav tüpleri

Lav tüpleri, nispeten akışkan bir lav akışı üst yüzeyde bir kabuk oluşturmak için yeterince soğuduğunda oluşmaktadır. Kayadan yapılan bu kabuğun altında mükemmel bir yalıtkan olan lav, sıvı olarak akmaya devam edebilir. Bu akış uzun bir süre boyunca meydana geldiğinde, lav kanalı tünel benzeri bir açıklık veya lav tüpü oluşturabilir. Bu da delikten kayda değer ölçüde kilometrelerce ötede erimiş kayayı iletebilir. Genellikle bu lav tüpleri, taze lav kaynağı durduktan sonra boşalır ve lav akışı içinde önemli bir uzunlukta açık tünel bırakır.49 Lav tüpleri, Kīlauea'nın 50 günümüzdeki püskürmelerinden bilinmektedir. Kuzey Queensland, Avustralya'dan, bazıları 15 kilometre (9 mil) kadar uzanan Tersiyer çağındaki önemli, geniş ve açık lav tüpleri bilinmektedir.51

Lav gölleri

Nadiren, bir volkanik koni lavla dolabilir ama patlamaz. Kaldera içinde biriken lav, lav gölü olarak bilinmektedir.52 Lav gölleri genellikle uzun süre dayanmamaktadır. Ya basınç tahliye edildikten sonra magma odasına geri akar ya da lav akışlarının püskürmesi veya piroklastik patlama yoluyla tahliye olayıyla bu olay yaşanmaktadır.

Dünyada kalıcı lav göllerinin bulunduğu sadece birkaç yer bulunmaktadır. Bunlar şunlardır:

Lav Deltası

Lav deltaları, lavların hava altı akışlarının duran su kütlelerine girdiği her yerde oluşmaktadır.Lav, suyla karşılaştıkça soğur ve parçalanır ve sonuçta ortaya çıkan parçalamaktadır. Deniz tabanındaki topoğrafyayı doldurur böylece deniz altı akışı daha da açık denizde hareket edebilir. Lav deltaları çoğunlukla büyük ölçekli, "efüzyonlu tip" ile "bazaltik volkanizma" ile ilişkilendirilebilir.57

Lav çeşmeleri

Lav çeşmesi, lavın bir kraterden, havalandırma deliğinden veya yarıktan güçlü bir şekilde ancak patlamadan fırlatıldığı volkanik bir olgudur. Kaydedilen en yüksek lav çeşmeleri, 2.000 m (6.562 ft) yüksekliğe ulaşan İtalya'daki Etna Dağı'nın 1999 patlaması sırasında gerçekleşti.58 Ancak Vezüv Yanardağı'nın 1779 patlaması sırasında gözlemlenen lav çeşmelerinin en az 3.000 m'ye (9.843 ft) ulaştığına inanılıyor.5960 Lav çeşmeleri, bir dizi kısa darbe veya sürekli bir lav fıskiyesi olarak ortaya çıkabilir. Genellikle Hawaii patlamalarıyla ilişkilendirilebilirler.61

Tehlikeler

Lav akışları, yollarındaki varlıklara son derece yıkıcıdır. Buna rağmen, akışlar genellikle insanların ve hayvanların kaçması için yeterince yavaş olduğu için kayıplar nadirdir ancak bu durum lavın viskozitesine bağlıdır. Yine de, kaçış yolları kesildiği için, akıntıya çok yaklaştıkları için ya da daha nadiren, lav akışı çok hızlı giderse yaralanmalar ve ölümler meydana gelebilmektedir.62 Bu özellikle Nyiragongo'nun Zaire'de patlaması sırasında gerçekleşmiştir. 10 Ocak 1977 gecesi bir krater duvarı kırıldı ve bir saatten kısa bir sürede sıvı lav gölü boşaldı. Ortaya çıkan akış, dik yokuşlardan saatte 100 km (62 mil/h) kadar hızlandı ve yerleşimciler uyurken birkaç köyü ezdi. Bu felaketin bir sonucu olarak, dağ 1991'de "Onyılların Volkanı" olarak belirlendi.63 Volkanlara dayandırılan ölümlerin sıklıkla farklı bir nedeni vardır. Örneğin volkanik püskürme, çökmekte olan bir lav kubbesinden gelen piroklastik akış, laharlar, lavın önünden geçen zehirli gazlar veya akış suyla temas ettiğinde meydana gelen patlamalar sonucunda görülmektedir.64

Özellikle tehlikeli bir alana lav deltası denmektedir. Bu çok genç zemin tipik olarak kırılacak ve denize düşecektir. Son zamanlarda lav akışlarının olduğu alanlar, lav soğuduktan çok sonra da bir tehlike oluşturmaya devam etmektedir. Genç akıntının yeni topraklar yarattığı yerlerde, arazi daha dengesizdir ve denize girebilir. Akışlar genellikle derin bir şekilde çatlayarak tehlikeli uçurumlar oluşturmaktadır. Lav akıntılarını geçerken sağlam yürüyüş botları, uzun pantolonlar ve eldivenler önleyici unsur olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Lav akışını başka yöne çevirmek son derece zordur, ancak bir zamanlar Vestmannaeyjar, İzlanda'da kısmen başarıldığı gibi bazı durumlarda da başarılabilmesi söz konusudur.65

Lav akıntıları yüzünden zarar gören yerleşmeler

  1. 1986'dan bu yana aktif olan Hawaii'nin en genç volkanı " Kilauea Volkanı" 1990 yılında "Kalapana Gardens "kasabasını tamamen yok etmiştir.
  2. Hawaii’deki Kilauea Yanardağının 1960 yılında patlaması sonucunda "Koae ve Kapoho" bölgelerinde yaşayan insanlar yaşadıkları kasabaları terk etmişlerdir.
  3. Kapoho bölgesi, haziran 2018'de büyük ölçüde lav suları altında kalmıştır. (terk edilmiştir)
  4. İtalya'nın "San Sebastiano al Vesuvio" köyü, 1944 yılında Vezüv yanardağının patlamasıyla yok olmuştur. (yeniden inşa edilmiştir)
  5. Cagsawa Harabeleri, 16. yüzyıldan kalma bir Fransisken kilisesi olan Cagsawa kilisesinin kalıntıları durumundadır. İlk olarak 1587'de Cagsawa kasabasında inşa edilmiştir ancak 1636'da Hollandalı korsanlar tarafından yakıldı ve yok edildi. 1 Şubat 1814'te "Mayon Yanardağı'nın" patlaması ile Cagsawa kasabası tekrar harabe durumuna gelmiştir.66
  6. .Kanada'nın kuzeybatısındaki British Columbia, Kanada'daki Lax Ksiluux ve Wii Lax Kabit'in Nisga'a köyleri, 1700'lerde Tseax Cone'nin patlaması sırasında yoğun lav akışları tarafından tahrip edilmiş vaziyettedir.
  7. Tenerife adasında ki Garachico, 1706 yılında "Trevejo patlamasıyla" yıkılmıştır. (yeniden inşa edildi)
  8. 1669 yılında Etna yanardağının püskürmesi sonucunda Katanya (Catania) bölgesi harabe olmuştur.67
  9. Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Nyiragongo volkanının patlaması sonucunda Goma kentinde 2002 yılında 45 kişi ölmüştür.68

Tephra tarafından yıkılan kasabalar

Bir yanardağ patladığında bazen kaya parçaları gibi maddeleri atmosfere fırlatır. Bu malzeme "piroklast" olarak bilinmektedir.69

Piroklast, "volkanik kül, lapilli, volkan bombaları veya volkan blokları" olarak bilinmektedir.

  1. M.S 79 yılında Vezüv Yanardağı'nın patlaması sırasında "Pompeii" örnek olarak gösterilmektedir.
  2. M.S. 79 yılında Vezüv Yanardağı'nın patlamasıyla "Herculaneum "yok olmuştur.
  3. İlopango'nun M.S 410 ile 535 yılları arasında patlaması sonucunda "Joya de Cerén" harabe olmuştur.70
  4. 1995 yılında "La Grande Soufrière" aktifleşen volkanik hareketler sonucunda Plymouth Montserrat kolonisi terk edilmiştir.
  5. 1815 yılında Tambora yanardağının patlaması sonucunda "Sumbawa Adası" boşaltılmıştır.

Galeri

Dosya:Pāhoehoe lava meets Pacific.jpg|Pāhoehoe lavı, Pasifik ile buluşuyor Dosya:Lava flow at Krafla, 1984.jpg|1984'te İzlanda, Krafla'da bir yarık patlaması sırasında lav akışı Dosya:Kupaianaha eruption - Kalapana gardens burning.jpg|Kalapana evlerinin, Kilauea Volkanı tarafından 1990 yılında yok oluşu. Dosya:Pāhoehoe and Aa flows at Hawaii.jpg|Hawaii bölgesinde Pāhoehoe ve Aa lav akıntıları yan yana akıyor Dosya:Reunion 2004 5.jpg|Denize giren süzülmüş lav. (Reunion Adası, 2004). Dosya:Lava encordoada na Paisagem Protegida de Interesse Regional da Cultura da Vinha da ilha do Pico, 2, Santa Luzia, Concelho de São Roque, Açores, Portugal.JPG|Azor Adaları, Portekiz Dosya:Stromboli Eruption.jpg|Stromboli Eruption (İtalya) Dosya:Sampling lava with hammer and bucket.jpg|Jeolog çekici ve kova ile lav örneği alan bir jeolog. Dosya:Scientist collecting pahoehoe, Kilauea.jpg|Kilauea Volkanı yakınlarında akan Pahoehoe akıntısını inceleyen bilim insanı. Dosya:Pompeii kalıntıları.jpg|Pompeii kentinin kalıntıları Dosya:ES Joya Ceren 05 2012 Estructuras 11 y 6 y 1 Area 1 1491.jpg|Patlama sonucunda sadece toz kalıntıları bulunan "Joya de Cerén" bölgesi. Dosya:Nea Kameni.jpg|Nea Kameni, Santorini, Thera'dan görüntü

Kaynakça

Dış Bağlantılar

Orijinal kaynak: lav. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

Kategoriler