Kâtip, yazan, yazıcı, kitâbet eden ve usta yazıcı anlamlarına gelen Arapça kökenli sözcüktür.1
Kâtip, Osmanlı Devleti'nin gelişim döneminde, yazılı kayıtlara duyulan ihtiyaç nedeniyle resmî olarak teşkilatlanmış profesyonel kâtiplerden oluşan kalem daireleri kuruldu. Kâtipler, dîvân-ı hümâyûn'da ve devlet teşkilâtının diğer kademelerinde, yazı ve kayıt işlerini görmekte oldukları için bir takım hususi özelliklere de sahip olmaları gerekiyordu. Kâtiplerin öğrenmesi gereken başlıca ilim ve fen alanları; başta sarf, nahiv ve lûgat olmak üzere, meâni, beyan, bedii, şiir, inşa, edebiyat, Kur’ân-ı Kerîm, hadis; atasözleri, terimler, tarih, coğrafya ve örfî hukuk şeklinde oluşmaktaydı.2 Osmanlı'da kalemiye sınıfında bulunan kâtipler, reisü’l-küttablık, nişancılık ve sadrazamlığa kadar yükselebiliyorlardı.
Osmanlı döneminde yaşamış bazı ünlü kâtipler ise, Celâlzâde, Koçi Bey ve Kâtip Çelebi olarak sayılabilir.
Günümüzde Zabıt kâtipliği adında bir meslek
bulunmaktadır. Bu meslekte çalışanlar Adalet
Bakanlığı'nca taşra ve merkez teşkilatında
görevlendirilmek üzere atanarak yardımcı yargı personeli olmaktadır.
Adalet Bakanlığı'nca, genel idare hizmetleri sınıfında istihdam
edilerek; kalem işleri, yazışma, dosyalama vb. işleri yerine
getirmektedirler.
İcra kâtipleri, Adalet Bakanlığı
bünyesinde İcra Müdürlüklerinde görev yapan personeldir. Zaman zaman
icra işlemlerini uygulamak için İcra Müdürlüğü dışında göreve çıkarlar,
icra işlemlerine ilişkin belgelerin tutulmasından, icralara ilişkin
paraların tutulmasından icra kâtipleri sorumludur.
Orijinal kaynak: kâtip. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page