liberalizm ne demek?

Liberalizm, bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe veya dünya görüşüdür.123 Bireysel özgürlük ve bireysel haklar düşüncesiyle yola çıkan liberalizm, daha sonraki yıllarda farklı türlere bölündü ve bireylerin eşitlik ilkesinin de önemini vurgulamaya başladı. Klasik liberalizm bireysel özgürlüklerin rolünü vurgularken, sosyal liberalizm özgürlüğe vurgu yaptığı kadar; bireylerin eşitlik hakkı ilkesinin önemine vurgu yapar ve özgürlük ile eşitlik arasında denge kurmayı amaçlar.4 Liberal görüşü savunanlar geniş bir görüş dizisi benimsemekle birlikte genellikle ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, basın özgürlüğü, sivil haklar ve sivil özgürlükler, seküler devlet, liberal demokrasi, ekonomik ve siyasi özgürlük, hukukun üstünlüğü, özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi gibi fikirleri destekler.5678910

18. yüzyılda liberal fikirlerin Aydınlanma Çağı filozofları ve iktisatçıları arasında yayılmasıyla liberalizm ilk kez belirgin bir siyasi hareket olarak ortaya çıkar. Liberal düşünce; kalıtsal ayrıcalık, devlet dini, mutlak monarşi ve kralların ilahi haklarına karşı çıkmaktaydı.

17. yüzyıl düşünürü John Locke sıklıkla ayrı bir felsefe geleneği olarak liberalizmin kurucusu şeklinde yansıtılır. Locke, her insanın hayat, özgürlük ve mülkiyet haklarına 11 sahip olduğunu savundu ve sosyal sözleşmeye göre de hükûmetlerin bu hakları ihlal etmemesi gerektiğini belirtti. Dönemlerinin liberal felsefesine sahip devrimciler, bu felsefeyi despot yönetimlerin devrilmesi için başlattıkları silahlı mücadeleleri meşru göstermek için kullandı. Şanlı Devrim, Amerikan Devrimi, Fransız Devrimi bunların arasındaydı. 19. yüzyılda Avrupa, İspanyol Amerika ve Kuzey Amerika'da 12 liberal devletlerin kurulduğu görüldü.

20. yüzyıla kadar serbest ticaret, laissez faire ekonomiyi destekleyen hükûmet, minimum müdahale ile vergilendirme ve dengeli bütçe liberallerin ekonomi görüşlerinin genel hatlarını yansıtmaktaydı. Liberaller bu dönemlerde bireycilik, özgürlük ve eşit haklara yoğunlaşmaktaydı. Ancak 19. yüzyılın sonunda yoksulluk, işsizlik ve modern sanayi kentleri içinde göreli yoksunluk gibi sebepler klasik liberal fikirlere eğilimleri değiştirdi. Sanayileşme ve laissez-faire ekonominin yarattığı sosyal dengedeki değişimlere karşı büyük politik tepkiler bu dönemde güçlenmeye başladı. 1929 yılında başlayan Büyük Bunalım liberal ekonomiye yönelik desteğin azalmasını hızlandırdı. Avrupa ve Kuzey Amerika'da sosyal liberal görüşler bu dönemde yükselişe geçti ve refah devletinin genişlemesinde önemli bir bileşene dönüştü.1314

Batı dünyasının 2. Dünya savaşından sonra yaşadığı otuz yıllık eşi görülmemiş genel refah modern liberalizmin yükselişini imliyordu. Ancak 1970'lerin ortalarından başlayarak çoğu batılı ülkeyi saran ekonomik büyümenin yavaşlaması modern liberalizme ciddi bir meydan okuma olanağı sundu. Bu on yılın sonunda, ekonomik durgunluk, refah devletinin sosyal faydalarını korumanın maliyetiyle birleştiğinde, hükûmetleri giderek politik olarak savunulamaz vergilendirme ve artan borç seviyelerine doğru itti. Pek çok hükûmet tarafından uygulanan Keynesyen iktisadın etkinliğini yitirmiş görünmesi de aynı derecede rahatsız ediciydi. Hükümetler, ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçlayan programlara para harcamaya devam etti, ancak bunun sonucu, sıklıkla artan enflasyon ve işsizlik oranlarında her zamankinden daha küçük düşüşler oldu. Modern liberaller, olgun endüstriyel ekonomilerdeki durgun yaşam standartlarının zorluklarını karşılamak için mücadele ederken, diğerleri klasik liberalizmin canlanması için bir fırsat gördü. Yeniden güçlenen liberalizmin bu “neoklasik” versiyonunun öneminin en açık imi, Amerika Birleşik Devletleri'nde Liberteryen Parti'nin artan önemi, liberteryen piyasa idealini ve keskin bir şekilde sınırlı hükûmetleri desteklemeyi ve özendirmeyi amaçlayan çeşitli düşünce kuruluşlarının birçok ülkede kurulumuyla liberteryenizmin politik bir güç olarak ortaya çıkmasıydı.15

Doğası ve kökenleri

Doğuşu

Liberalizmin kökenlerinin İlk Çağ'da Eski Yunan siyasi ve iktisadi düşüncesine dek uzandığı düşünülmektedir. MÖ 5. yüzyılda sofistlerin (Protagoras, Gorgias, Antiphon, Kallikles, Tharsymachos ve diğerleri) düşünce sistemlerinde liberal düşüncenin izleri görülebilir. Yine İlk Çağ'da kimi düşünürler eserleriyle onlardan sonraki düşünürler üzerinde etki oluşturmuş ve liberal ideolojinin doğuşuna kaynak yaratmıştır. Örneğin, Aristoteles'nin Politika adlı eseri bu konuyla ilişkilendirilir.

Orta Çağ'daysa Hristiyan ve İslam dünyasında bazı liberal düşünürlere rastlanılır. Hristiyan dünyasında Saint Thomas d'Aquino ilk kez iktidarın sınırlandırılması ve özgürlüğün korunması yönünde fikirler ortaya atmıştır. Aquino bu anlamda Anayasacılığın, iktidarın sınırlandırılması anlayışının, ilk savunucularından birisi olarak kabul edilebilir. O dönemde Saint Paulus'un Bütün iktidar Tanrı'dan gelir sözüne karşılık, Saint Thomas, Bütün iktidar Tanrı'dan gelir, fakat halkın aracılığıyla kullanılır görüşünü savunmuştur. Yine Orta Çağ'da büyük İslam düşünürü İbn'i Haldun liberalizmin ilk habercilerindendir. İbn'i Haldun'un Mukaddime adlı eserinde liberalizmin bazı temel ilkelerine rastlanır.16

Etimolojisi ve kullanımı

Liberal kelimesi tıpkı liberteryen, liberter, libertin gibi latince özgür anlamına gelen liber'den türemiştir.17 Kelime, önceleri İngiltere kaynaklı, yabancı kaynaklı politikaları ifade etmek amacıyla kötüleyici ve suçlayıcı bir anlamda kullanılmıştır. İzleyen yıllardaysa İspanyollar Liberal sıfatını İngiltere kaynaklı politikaların nitelendirilmesi amacıyla kullanmaya başlamış ve Lockecu anayasal monarşi ile parlamenter yönetim ilkelerini savunan milletvekillerini liberales olarak isimlendirmiştir. Bir başka görüşe göre, Adam Smith, Ulusların Zenginliği'ndeki liberal ihracat ve ithalat sistemi ifadesiyle liberal kavramını ilk kullanan yazar olmuştur. Zamanla kullanımı yaygınlaşan kavram, yüzyılın ortalarına ve sonlarına doğru siyaset sözlüğüne iyice yerleşerek bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler ifadesinin yerini almış ve düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü ve serbest ticareti savunanların adlandırılmasında kullanılan etiket durumuna dönüşmüştür. Ancak daha sonraları dünyanın çeşitli yerlerinde liberalizmin bir kavram olarak aşırı esneklik kazandığı görülmüştür.

Önemli Tarihi Olaylar

Rönesans Hareketi

Rönesansın vurgusu, onunla birlikte gelişen yeni bir insan anlayışı ve bu anlayışa bağlı olarak vurgulanan özgürlük kavramıdır.18 Rönesansın asıl önemi özgürlük kavramı etrafında oluşan bireycilik anlayışının gelişimine temel oluşturan yeni bir insan felsefesi doğurmuş olmasıdır.19 Bu felsefe liberalizmin en önemli ilkeleri olan bireycilik ve özgürlük anlayışının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Rönesansın insan anlayışının en önemli özelliği; insanın kendi eylemiyle kendini gerçekleştiren, kendi tarihini kendi yapıp ettikleriyle oluşturan bir varlık olduğu anlayışıdır. Rönesans ile birlikte insan, birey olarak toplumdan ayrı bir varlık halinde anlaşılmaya başlanmıştır. İnsanı cemaat, aile veya toplumsal tabakaların önceden hiyerarşik ve değişmez kalıplarının dışında, ayrı bir varlık olarak anlaşılmasının kökleri atılmıştır. İnsan aklının tek yol gösterici olduğu kabul edilmiş, insan aklının sürekli bir şekilde ileriye doğru geliştiği anlayışı sonucu akıl dışı engellerin kaldırılarak akla uygun “rasyonel” bir düzen kurmanın gerekli olması anlamında projeler ve arayışlar başlamıştır. Liberal arayışlar ve Fransız devrimiyle özgürlük, eşitlik, kardeşlik sloganları bu arayışların tarihsel sonuçları olmuştur.

Amerikan Devrimi

  1. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’nın diğer uluslarının göçmenleri ve İngilizler, Amerika’da ilk sürekli yerleşim yerlerini kurdular. Bu sırada da Myflower gemisi ile 200 İngiliz püriteni Plymouth Rock’a ayak bastı.20 Bu püritenler aynı yıl çoğunluk ve eşitlik esasına dayanan bir yönetim kurdular. Püritenler, görev dağılımı ve temsilde eşitlik, insan özgürlüğünün sınırlanmaması gerektiği düşüncelerini kıtaya yaymaktaydılar.21 Göçler kesintisiz devam ediyor, Avrupa ve İngiltere’deki mutlakiyet rejimlerinden kaçan göçmenler, kafalarında umutları ve Avrupa’daki özgürlük düşünceleri ile Amerika kıyılarından karaya çıkıyorlardı. Artan göçlerle beraber çeşitli koloniler arasında milliyetçilik gelişmeye başladı. İngiliz kolonileri toplamda 13 taneydi ve her koloninin başında bir vali vardı. Vali ile beraber koloni halkının seçtiği bir de meclis vardı. Vali ile halk meclisi devamlı çatışma halindeydi. Yedi yıl savaşlarında bozulan bütçe için yeni ve ağır vergilerin konması, kolonileri eyleme geçirdi. İngiltere’ye karşı eylemlerin birincisi 1765’te Pul Kanunu Kongresi oldu. 5 Eylül 1774’te Pensilvanya’nın Philadelphia kentinde toplanan ilk parlamento iki kıta kongresi yaptı. Kongre, şu önemli kararı aldı: “Sömürge fermanına uygun hareket etmeyen Vali iktidarını kaybeder. Hükümetsiz koloni kendi kaderini kendi tayin eder. Koloni halkı, ayrı, özgür ve bağımsızdır”. 19 Nisan 1775’te başlayan ilk çatışmalarla Amerikan kolonileri, İngiltere’ye karşı bağımsızlık için savaşa başladı. Bütün Amerika’yı etkileyen, oradan da Avrupa’yı etkisi altına alacak olan bir beyanname ile Amerika bağımsızlık savaşı noktalanır. Bu beyanname; siyasi liberalizmin ilk ve en önemli siyasi belgesi olarak tarihe geçmiştir. Bu beyanname Thomas Jefferson, John Adams, Benjamin Franklin, Robert R. Livingston ve Roger Sherman tarafından düzenlenen, büyük bölümünü Thomas Jefferson'ın yazdığı “4 Temmuz 1776 Bağımsızlık Bildirgesi”dir. Bildirge Avrupa’yı da etkilemiş, siyasi liberalizmin temel felsefesindeki gelişmeleri hızlandırarak halkın özgürlük ve eşitlik taleplerini arttırmıştır.

Fransız Devrimi

Amerikan Devrimi kıta Avrupasını etkileyerek İngiltere’ye, Fransa’ya yol göstermiş ve Amerikan Devrimi'nden daha etkili olarak 1789’da Fransa’da bir devrim yaşanmıştır. Fransız Devrimi'yle feodal düzenden doğan sosyal hukuki ayrıcalıklar, angarya kaldırıldı ve toprak mülkiyeti sınırlandırılıp bütün insanlar yasalar önünde eşit kabul edildi. Fransız Devrimi'yle İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirisi, Ulusal Meclis tarafından 26 Ağustos 1789’da kabul edildi. Bildiri giriş bölümünde insan haklarının evrensel olduğunu belirtiyor ve insan haklarının doğal haklar olduğunu söylüyordu. Doğal haklar insanın sırf insan olmasından dolayı sahip olduğu haklardır ve insanın dışında hiçbir güçten ve iktidardan kaynaklanmaz. İnsan hakları devredilmez. İnsanlar kendi istekleri ile dahi bu haklardan vazgeçemezler. Bu haklar zaman aşımına uğramaz, kutsaldır, ihlal edilemezler. Devletin amacı da insanların bu kutsal haklarını korumaktır. İnsanların bu doğal hakları; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir.22 Bildiri herkesin yasa önünde eşit sayılacağını açıklıyor ve eski düzenin ayrıcalıklara dayanan yapısını yıkıyordu. Yasa önünde eşit sayılan yurttaşların yeteneklerine göre her türlü kamu görevi, rütbe ve mevkilere eşit olarak kabul edilebilecekleri ilan ediliyordu. Bildiri, keyfi tutuklamaları ve cezaları yasaklıyor; konuşma, yazma ve yayın özgürlüğünü getiren bildiri eski düzenin sansürcü sistemini yıkıyordu. Vergi koymayı ulusun veya ulusun temsilcilerinin iradesine bağlayarak eski düzenin keyfi vergileme sistemine, keyfi el koymalarına son veriyor, vergide adalet ve eşitlik ilkesini getiriyordu. Bildiri, eski düzenin Katolik kilise örgütünün insanları vicdanları üzerinde kurduğu tekeli yıkıyor, dini inanç özgürlüğünü getiriyordu. Kimse inançları yüzünden -ki bunlar dini inanç bile olsa- rahatsız edilmeyecektir ilkesini savunuyordu. Bildiri, liberalizmin temel ilkelerini bu şekilde dile getirirken çağdaş hukuk anlayışını da liberalizmle örtüştürüyordu. Devletin, siyasi toplumun ve iktidarın varlık sebebi olan insanların sahip olduğu haklarının ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Devlet, iktidar ve halkın menfaati için kurulmuştur.

Felsefe

Özgürlük

Liberal gelenek içinde negatif özgürlük ve pozitif özgürlük olmak üzere iki tür özgürlük anlayışı bulunmaktadır. Klasik liberal ve liberteryenler “negatif özgürlük” anlayışına sahiplerdir. Negatif özgürlük anlayışı, bireyi başkalarına zarar vermeyen kendi tercihleri konusunda serbest bırakmak dışında ikinci kişilere hiçbir pozitif yükümlülük yüklemez. Bu çerçevede, “bireysel özgürlük, bireyin diğer bireylerden meşru olarak talep edebileceği tek şeydir. Özgürlüğün negatif yorumuna bağlı kalan liberaller sınırlı devleti savunur.

Ancak, geniş liberal gelenek içerisinde yer alan bütün düşünürler, özgürlüğün bu negatif yorumuna bağlı kalmazlar. Nitekim, 19. yüzyılda Thomas Hill Green, bireylerin dışarıdan bir baskıya maruz bırakılmamalarının onların gerçekten özgür oldukları anlamına gelmediğini ifade etmiştir. Green’e göre, bireylerin özgür sayılabilmesi için onların kişilik potansiyellerini gerçekleştirme doğrultusunda istedikleri şeyleri yapabilmeye muktedir olmaları da gerektir. Green için özgürlük; yapmaya veya zevk almaya değer bir şeyi yapmak, yahut da zevk almak hususunda olumlu bir güç veya yeterliliktir. Dolayısıyla, insanın gerçekten özgür olabilmesi için, yalnızca ona bu imkânı sağlayan hukuki bir çerçevenin bulunması yeterli değildir. Aynı zamanda fiili imkânlardan, toplumun ürettiği mal ve hizmetlerden pay almalı ve bireyin gücü ortak refaha katkıda bulunacak ölçüde artmalıdır. Örneğin seyahat özgürlüğüne gerçek anlamda sahip olabilmesi için onun seyahat etmek istemesi halinde engellenmemesi yetmeyip, bilet alabilecek maddi imkânlara da sahip olması gerektir. Green, bu bağlamda topluma, bireyi refah devleti benzeri pozitif destekler sağlayarak özgürleştirme amacı yükler. Özgürlüğün bu pozitif yorumuna bağlı kalan liberaller, “modern liberaller” olarak isimlendirilir. Modern liberallere göre bireylerin, kendi iyi hayat anlayışlarını oluşturabilmeleri için onların dış baskıdan korunmaları (negatif özgürlük) yetmez; bireyler aynı zamanda imkânlarla (pozitif özgürlük) da donatılmalıdır.

Bireycilik

Bireycilik klasik liberal gelenekte önemli bir yer tutar. Başlıca iki türlü anlamı bünyesinde barındırır. Bunlardan ilki toplumun, toplumsal düzenin ve toplumsal yapıların ancak bunların kurucu unsuru veya temel birimleri olan bireylerden, onların davranışları doğrultusunda açıklanabileceğini savunur. Başka bir ifadeyle, liberalizmin bireyciliği onun toplumsal olanın varlığını reddettiği anlamına gelmez; yalnızca toplumsal gerçeğin bireysel elementleriyle açıklanabileceğini söyler.23 İkinci olarak, liberalizm ahlâki veya normatif anlamda da bireycidir. Normatif bireycilik her bir bireyin ayrı bir değer olduğunun kabul edilmesini ifade eder. Her bir birey kendisi için yaşamı neyin değerli kıldığına ancak kendisi karar verebilir. Bu çerçevede, bir soyutlama olarak toplumun onu oluşturan bireylerinkinden ayrı bir varlığı, iradesi ve amaçları yoktur. Bireylere bağımsız bir değer olarak saygı göstermek gereği onların her birinin ahlâki bir statüye sahip olmalarından kaynaklanır. Ahlâki bir değer olarak bireycilik, bireysel insanların kendi potansiyellerini geliştirebilecekleri ve değerlerini belirleyip gerçekleştirebilecekleri bir alanın varlığına ihtiyaç duyar. Kendini geliştirme ancak bireysel olarak başarılabilir.

Özgürlük bireysel bir durumu belirtir, özgürlüğün öznesi herhangi bir toplu varlık biçimi (toplum, ulus, grup, cemaat vs.) değil, yalnızca ve her zaman birey olarak insandır. Dolayısıyla, liberallerin “özgür toplum” sözüyle belirttikleri genellikle, özgür bireylerden oluşan ve özgürlüğü güvenceleyen kurumlarla donatılmış olan bir toplumdur. Liberal kuramda özgürlük, temel politik bir değerdir. Politik anlamda özgürlük, siyasi baskıdan korunmuşluk durumunu belirtir.

Felsefi anlamda bireycilik

Bireyin başlı başına en üstün değer olması, toplum ve devlet içinde tek gerçek olarak görülmesidir.

Siyasal anlamda bireycilik

Bireyi, devletin kaynağı ve amacı görmektedir. Toplum ve devletin kuruluş amaçları bireylerin haklarını ve çıkarlarını korumaktır.

Sosyolojik anlamda bireycilik

Bireyin toplumun temeli olarak kabul edilmesidir.

Ekonomik anlamda bireycilik

Bireyin ekonomik faaliyetin temel aktörü olarak kabul edilmesidir. Bireyin özel mülkiyet hakkının dokunulmaz ve kutsal olduğunu ilan eder. Bireyin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan merkantilizm ve korporatizm reddedilmektedir.

Hoşgörü

Hoşgörü, insanların onaylamadıkları davranışlara veya eylemlere müdahale etmemeleri gerektiği inancıdır. Bu inancın iki temel niteliği bulunur: Belirli bir davranışın onaylanmaması ve kişilerin kendi görüşlerini başkalarına dayatmalarının reddedilmesi. Ahlaki açıdan ikna etmek, muhakemede bulunmak veya argümanlar ileri sürmek gibi bazı müdahele biçimleri meşru olabilir, ancak baskı yapmak veya güç kullanmak değildir. Hoşgörü, bireysel özgürlüğe bağlılığın önemli ifadelerinden biridir. Bireysel özgürlüğün olduğu bir yerde insanlar pek çok insanın görüşünden gayet farklı olsa bile, iyi bir hayat sürmeye dair kendi görüşlerini takip edebilirler. Bireyler bağımsız, kendi hayatları ve içinde bulundukları şartlar üzerinde kontrol sahibi olabilmelidirler.

Özerklik

Liberal özerklik çoğu kez kendinin, başkalarının ve toplumsal pratiklerin devamlı olarak akılcı incelemeden geçirilmesiyle ilişkilendirilmiştir.24 Andrew Mason da buna benzer şekilde, özerkliğin kendi kendini yönetme veya kendi yazgısını kararlaştırmayla ilgili olduğunu belirtmekte ve bunun akıl tarafından yönetilmek ve başkalarının iradesinden bağımsız olmak, kısaca kendisi tarafından yönetilmek gibi iki unsuru bulunduğunu belirtmektedir. Bu ikinci unsurla ilgili başlıca özerklik anlayışları ise “bağımsız düşünceli” olmak ve “eleştirel-düşünme” yeteneğidir.25 Susan Mendus ise özerkliği, Kantçı bir tarzda, kişinin kendisi için belirlediği bir yasaya itaat etmesi olarak tanımlamaktadır. Onun için, üzerinde düşünüp taşınmadan geleneğe veya günün pratiğine uyan kişinin doğru anlamda özerk olduğu söylenemez, çünkü onun iradesi çevresindekilerin iradesi tarafından belirlenmektedir. Özerkliğin bu anlatımı kişinin yalnızca zordan, sınırlandırmadan ve tehditten uzak olma gibi standart negatif özgürlükleri değil, fakat aynı zamanda toplumsal törenin ve geleneklerin boğucu sınırlarının ötesine geçip özgür olmayı da gerektirmektedir.26 Kısaca özerklik fikri kişinin seçimlerinin dış etkenler tarafından belirlenmemesini, kendi gerçek iradesinin sonucu olması gerektiğini savunur.

Çoğulculuk ve Tarafsızlık

Liberalizm, toplumsal ve siyasi tasarımı açısından bakıldığında çoğulcu bir teoridir. Charles Larmore’a göre27 liberalizm, nihai önemdeki meseleler hakkındaki görüş farklılıklarına rağmen, birlikte yaşamanın zora başvurmayan bir yolunun bulunabileceğine ilişkin umudu simgeler. Ona göre insanlar hayatı neyin yaşanmaya değer kıldığı konusundaki farklı görüşlerini koruyarak öz bir ahlaklılık açısından anlaşmaya varabilir.

Öz-Sahiplik

John Locke’un “öz-sahiplik” düşüncesi liberalizmin temellerinden biridir. Bireyler kendilerinin sahipleridir. Bu, her bireyin bedeni üstündeki bütün kullanım haklarına sahip olduğu anlamına gelir. Ayrıca, yapılmak istenilen her şey için harici malların kullanımına da ihtiyaç olduğundan Locke, bunlar üzerinde de bir şekilde mülkiyet edinilmesi gerektiğini düşünmüştür. Bunun da tabii yolu, sahip olunan emeğin bu harici mallara katılmasıdır. Böylece birey onları mülk edinmiş olur. Ancak, Locke’a göre harici malları özel mülk haline getirebilmenin bir sınırı vardır. “Locke'cu şart” denen bu sınıra göre, sahiplenmenin meşru olması için geriye “başkalarının ortak kullanımı için yeterli miktarda ve iyi durumda” bırakılmış olmalıdır.

Klasik ve modern liberalizm

Klasik liberalizm

Klasik liberalizm, sivil özgürlükler ve politik özgürlük ile hukukun egemenliği altında temsili demokrasiyi savunan ve ekonomik özgürlüğü vurgulayan liberalizmin bir dalıdır.2829

Klasik liberaller, bireysel özgürlük üzerine kurulu ve bu özgürlüklerin korunmasıyla sınırlandırılmış, topluma yüksek oranda avantaj sağlayacak bazı hizmetleri sunan bir devletin olması, geriye kalan bütün fonksiyonların düşürülerek serbest piyasa tarafından karşılanması gerektiğini savunur. Klasik liberaller laissez faire ekonomi politikalarını savunur, iktisadi özgürlükler ve serbest piyasa ekonomisini vurgular, devletin görev alanının genişletilmesine karşı çıkar.

Modern liberalizm

Sosyal liberalizm, modern liberalizm veya reform liberalizmi olarak da bilinir.30 Bireysel özgürlük ve sosyal adalet arasında denge kurmayı amaçlayan politik bir ideolojidir. Klasik liberalizm gibi piyasa ekonomisi, sivil ve siyasi hak ile özgürlüklerin genişlemesini onaylaması bakımıyla uyuşur ancak bunlara ek olarak hükûmetin meşru rolünün yoksulluk, sağlık ve eğitim gibi ekonomik ve sosyal konuları da içerdiği fikrini barındırır.313233 Sosyal liberalizmde toplumun iyiliği bireyin özgürlüğü ile uyumlu görülür.34 İkinci dünya savaşı sonrasında sosyal liberal fikirler dünyanın birçok ülkesinde benimsenmiştir.35 Sosyal liberal düşünceler ile partiler merkez veya merkez sol olarak kabul edilir.3637383940

Modern liberaller refah anlayışını fırsat eşitliği temelinde savunmuşlardır. Birey ve gruplar, mevcut sosyal koşullardan dolayı zarara uğruyorlarsa devletin bu zararları azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak için üstlenmesi gereken sosyal sorumlulukları vardır. Yurttaşlar; konut edinme, eğitim ve çalışma hakkı gibi çeşitli refah ve sosyal haklara sahiptir. Sosyal liberallere göre devletin ekonominin yönetiminden, en azından düzenlenmesinden sorumlu olması gerekmektedir.41

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Dipnotlar

Orijinal kaynak: liberalizm. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. "liberalism In general, the belief that it is the aim of politics to preserve individual rights and to maximize freedom of choice." Concise Oxford Dictionary of Politics, Iain McLean and Alistair McMillan, Third edition 2009, ISBN 978-0-19-920516-5

  2. "political rationalism, hostility to autocracy, cultural distaste for conservatism and for tradition in general, tolerance, and ... individualism." John Dunn, Western Political Theory in the Face of the Future, Cambridge University Press, (1993), ISBN 978-0-521-43755-4

  3. "With a nod to Robert Trivers' definition of altruistic behavior (), Satoshi Kanazawa defines liberalism (as opposed to conservatism) as "the genuine concern for the welfare of genetically unrelated others and the willingness to contribute larger proportions of private resources for the welfare of such others" ().

  4. .

  5. Nigel Ashford “Özgür Toplumun İlkeleri”, Liberte yayınları

  6. "All mankind...being all equal and independent, no one ought to harm another in his life, health, liberty, or possessions", John Locke, Second Treatise of Government

  7. http://www.amazon.com/New-Liberalism-Matthew-Kalkman/dp/1926991044/ref=sr_1_1?ie=UTF8&qid=1322719289&sr=8-1

  8. Often referred to simply as "liberalism" in the United States.

  9. Liberalism in America: A Note for Europeans by Arthur Schlesinger, Jr. (1956) from: The Politics of Hope (Boston: Riverside Press, 1962).

  10. Liberal doktrinin doğuşu ile ilgili olarak bkz: Ayferi Göze, Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım, 1986, s. 153-226; Yayla, a.g.e., s. 25-135

  11. Gross, p. 5.

  12. Ağaoğulları, M. Ali - Köker, Levent: (1991a) İmparatorluktan Tanrı Devletine, İmge Yayınları, Ankara

  13. Kılıçbay, M.Ali: “Bir İtalyan İcadı: Rönesans ve Doğunun Olanaksız/ Olanaklı Rönesansı”,Gergedan, Sayı 13 .

  14. Tunaya, Tarık Zafer: (1969) Siyasi Müesseseler ve Anayasa Hukuku, Suphi Garan Matbaası, İstanbul.

  15. Ateş, Toktamış: (1994) Demokrasi, Ümit Yayıncılık, İsanbul,.

  16. Göze, Ayferi: (1987) Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, Beta Yayınları, İstanbul. .

  17. Yayla, Atillâ, Liberalizm (Ankara: Liberte, 2. b., 1998).

  18. Galston, William A. (1995), “Two Concepts of Liberalism”, Ethics, 105 (April), ss. 516-534.

  19. Mason, Andrew D. (1990), “Autonomy, Liberalism and State Neutrality”, The Philosophical Review, Vol. 40 No. 160, ss. 433-452.

  20. Mendus, Susan (1987), “Liberty and Autonomy”, Proceedings of Aristotelian Society,

  21. Larmore, Charles (1990), “Political Liberalism”, Political Theory, Vol. 18 No. 3 (August), ss. 339-360.

  22. M. O. Dickerson et al., An Introduction to Government and Politics: A Conceptual Approach (2009) p. 129

  23. See, for example, Eldon J. Eisenach, "Mill's Reform Liberalism as Tradition and Culture." Political Science Reviewer, no. 24 (1995), pp. 71-146.

  24. The history of European liberalism (1959), Guido De Ruggiero, pp. 155–157

  25. Adams, Ian (2001). Political Ideology Today (Politics Today). Manchester: Manchester University Press. ISBN 0-7190-6020-6.

  26. Slomp, Hans (2000). European Politics Into the Twenty-First Century: Integration and Division. Westport: Greenwood Publishing Group. ISBN 0-275-96814-6.

  27. Liberalism in Modern Times: Essays in Honour of Jose G. Merquior. Budapest: Central European University Press. 1996. 185866053X.

  28. Hombach, Bodo (2000). The politics of the new centre. Wiley-Blackwell. ISBN 978-0-7456-2460-0.

  29. Women's access to political power in post-communist Europe. Oxford: Oxford University Press. 2003.

Kategoriler