Antidiüretik hormon (ADH), aynı zamanda vazopressin veya arginin vazopressin (AVP) olarak da bilinir, hipotalamus tarafından üretilen ve arka hipofiz bezinde depolanan bir nörohipofiz hormonudur. Esas görevi, böbreklerdeki su emilimini düzenleyerek vücudun su dengesini korumaktır. ADH, vücudun susuz kalmasını önlemek için böbreklerin idrar yoluyla atılan su miktarını azaltmasını sağlar.
ADH, hipotalamusta bulunan özel nöronlar (supraoptik ve paraventriküler çekirdekler) tarafından sentezlenir. Bu nöronlar, kanın ozmolaritesi (çözünmüş madde konsantrasyonu) ve kan hacmi gibi faktörlere duyarlıdır. Yüksek ozmolarite (vücutta yeterli su olmaması) veya düşük kan hacmi durumunda, ADH salgılanması artar.
ADH'nin başlıca etkileri şunlardır:
Böbreklerde Su Emilimi: ADH, böbreklerin distal tübüllerinde ve toplayıcı kanallarında bulunan V2 reseptörleri'ne bağlanır. Bu bağlanma, hücrelerde aquaporin-2 (AQP2) su kanallarının üretimine yol açar. AQP2 kanalları, hücre zarında yerleşerek suyun böbrek tübüllerinden kana geri emilmesini sağlar. Bu sayede idrar miktarı azalır ve vücut suyu tutar.
Vazokonstriksiyon (Damar Daraltma): Yüksek konsantrasyonlarda ADH, V1 reseptörleri aracılığıyla kan damarlarının daralmasına neden olabilir. Bu etki, kan basıncını yükseltmeye yardımcı olur, ancak ADH'nin normal fizyolojik konsantrasyonlarında bu etkisi minimaldir.
ACTH Salgılanması: ADH, ACTH (adrenokortikotropik hormon) salgılanmasını uyarabilir. ACTH, adrenal bezleri uyararak kortizol salgılanmasını sağlar.
ADH salgılanması, çeşitli faktörler tarafından kontrol edilir:
ADH salgılanması veya etkisinde meydana gelen bozukluklar, çeşitli klinik durumlara yol açabilir:
Diabetes İnsipidus: ADH eksikliği veya böbreklerin ADH'ye yanıt vermemesi sonucu ortaya çıkar. Bu durumda, böbrekler suyu tutamaz ve aşırı miktarda seyreltik idrar üretilir. İki ana tipi vardır:
Uygunsuz ADH Sendromu (SIADH): Aşırı ADH salgılanması sonucu ortaya çıkar. Bu durumda, böbrekler aşırı miktarda su tutar ve kan sodyum seviyesi düşer (hiponatremi). SIADH, akciğer hastalıkları, beyin tümörleri, bazı ilaçlar ve cerrahi sonrası gibi çeşitli durumlarda görülebilir.
ADH ile ilgili bozuklukların tanısı, genellikle kan ve idrar testleri ile konulur. ADH seviyeleri, serum ozmolaritesi, idrar ozmolaritesi ve sodyum seviyeleri gibi parametreler değerlendirilir.
Tedavi, bozukluğun nedenine ve şiddetine bağlı olarak değişir. Diabetes insipidus tedavisinde, desmopressin (sentetik ADH) kullanılabilir. SIADH tedavisinde ise sıvı kısıtlaması, sodyum takviyesi ve bazı ilaçlar (örneğin, vaptalar) kullanılabilir.
ADH ve vazopressin sistemleri, kardiyovasküler hastalıklar, böbrek hastalıkları ve nörolojik bozukluklar gibi çeşitli hastalıkların patogenezinde rol oynar. Bu nedenle, ADH reseptörlerini hedef alan yeni ilaçların geliştirilmesi, bu hastalıkların tedavisinde önemli bir potansiyele sahiptir. Ayrıca, ADH'nin sosyal davranışlar ve stres yanıtı üzerindeki etkileri de yoğun olarak araştırılmaktadır.