1. meşrutiyet ne demek?

Meşrutiyet, bir devletin yönetiminde anayasaya bağlılık ve hükümetin yasama organına karşı sorumlu olması anlamına gelir. Daha basit bir ifadeyle, yönetimin mutlak değil, kısıtlı ve yasaların üstünde olmadığı bir yönetim biçimidir. Meşrutiyetin temel unsurları şunlardır:

  • Anayasa: Meşruti bir yönetimde, ülkenin yönetim şeklini, vatandaşların hak ve özgürlüklerini, devlet organlarının yetkilerini ve sorumluluklarını düzenleyen bir anayasa vardır. Bu anayasa, hem hükümet hem de vatandaşlar için bağlayıcıdır.

  • Yasama Meclisi: Yasama yetkisinin halk tarafından seçilmiş bir meclise (parlamento) ait olduğu bir sistemdir. Bu meclis, yasaları çıkarır, hükümeti denetler ve bütçeyi onaylar.

  • Hükümetin Sorumluluğu: Hükümet, yasama meclisine karşı sorumludur. Meclis, hükümetin politikalarını denetler ve gerektiğinde hükümeti görevden alabilir (güvenoyu oylamaları gibi).

  • Bağımsız Yargı: Adaletin bağımsız bir yargı sistemi tarafından sağlanması önemlidir. Yargı, anayasaya ve yasaların uygulanmasına nezaret eder.

  • Vatandaş Hak ve Özgürlükleri: Meşrutiyet, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini (düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü vb.) güvence altına alır. Bu haklar anayasada güvence altına alınır ve yargı tarafından korunur.

Ancak, "meşrutiyet" kavramı tarihsel bağlamda farklı şekillerde yorumlanabilir. Örneğin, "mutlak meşrutiyet" gibi bir kavram vardır ki burada hükümdarın gücü anayasayla kısıtlanır, ancak yine de önemli bir yetkiye sahiptir. "Parlamentarizm" ise daha ileri bir meşrutiyet biçimidir ve hükümetin parlamentoya karşı tam sorumluluğunu vurgular.

Özetle, meşrutiyet, hukuka bağlılığı, güçlerin ayrılığını ve halkın katılımını vurgulayan demokratik bir yönetim biçiminin temelini oluşturur. Ancak, "meşruti" denilen bir sistemin ne kadar gerçek anlamda demokratik olduğu, anayasanın içeriği, yasama organının gücü ve yargının bağımsızlığı gibi faktörlere bağlıdır.